Suriye çatışmanın değil, iş birliğinin alanı olmalı
- GİRİŞ19.12.2024 08:47
- GÜNCELLEME20.12.2024 09:29
Arap Baharı’nın sonuçlarından korkan bölgesel ve bölgeyle doğrudan ilgilenen küresel aktörler Suriye’yi Arap Baharı’nın Gordion Düğümü haline getirmişlerdi.
Arap Halk Hareketlerinin Suriye’ye sıçramasından kısa bir zaman sonra Suriye adeta devletlerin ve devlet dışı aktörlerin cirit attığı rekabet sahası haline geldi.
Suriye ve bölgeyle ilgilenen aktörler ya doğrudan ya vekil kullanarak ya da her iki yolla Suriye’de var olmanın gayreti içinde oldular. Bir zamanlar Arap Baharı’nın umut dalgasıyla tanışan bu topraklar kısa sürede vekâlet savaşlarının merkezi haline geldi.
2015 yılına gelindiğinde milyonlarca Suriyeli ülkelerini terk etmek, bir o kadarı da ülke içinde görece daha güvenli gördüğü bölgelere göç etmek zorunda bırakılarak vatanından koparıldı; toprakları yabancı müdahalelere ve kaosa teslim edildi. Suriye kendi halkından çalındı.
Devletler, terör örgütleri ve devlet-dışı aktörler, Suriye’nin üzerinde satranç oynar gibi mücadele yürüterek Suriye Suriyelilerden alınmıştı.
DEAŞ ve PKK/YPG terör örgütü gibi örgütler başta olmak üzere onlarca örgüt Suriye’de belli alanları kontrolüne aldı.
Silahlı silahsız onlarca devlet-dışı aktör Suriye’de birilerinin adına faaliyet yürüttü.
Bölgeyle ilgili her aktör bir veya birkaç vekil üzerinden Suriye’de varlık göstermenin yolunu buldu ve Suriye bölgeyi de etkileyen çatışmanın alanı haline geldi.
SURİYE İŞ BİRLİĞİNİN ALANI OLMALI
Suriye’de on üç yıl süren kaos on iki günde Muhalif grupların Şam’ı kontrol etmesiyle son buldu. 61 yıllık BAAS Rejimi ve 54 yıllık Esadlar Yönetimi bitti.
Suriye’nin ızdırap dolu yıllarının ardından umut dolu bir gelecek inşa etme zamanı geldi.
Şimdi katılımcı yönetim anlayışının temel taşlarının döşendiği Suriye’de inşa, ihya ve kamu düzeninin tüm Suriye’yi kapsayacak şekilde başlatılması zamanıdır.
Bu kadar yıkım, ölüm, göç, ızdırap, çatışma ve katliamdan sonra Suriye çatışmanın değil iş birliğinin alanı olacaksa, vakit kaybetmeden birilerinin adına Suriye’de varlık gösteren silahlı-silahsız devlet dışı aktörlerin devre dışı bırakılması ve temizlenmesi gerekir. Çünkü onların varlık gösterdiği yerlerde ot bitmiyor.
Yeni süreçle birlikte Suriye Suriyelilerin eline geri verilmeli. Barış ve işbirliğinin önceliğinde bir gelecek dizayn edilmeli.
Bugüne kadar yıkıcı olarak Suriye’de varlık gösteren aktörlere fırsat verilmemeli, yapıcı olan aktörlerin iş birliği ön plana çıkartılmalı.
Suriye’de başarılı olan muhalif gruplar ve Geçici Yönetim yaklaşık on gündür söylemlerinde kullandıkları tüm etnik, dini ve mezhebi grupları kapsayıcı söylemi uygulamada göstermenin işaretlerini göstermeli.
Başarılı olan Muhalif grupların temsilcilerinden gelen ilk açıklamalar olumlu bir havanın doğmasını sağladı.
Kapsayıcı bir yönetimin oluşturulacağı, kan davası güdülmeyeceği, devlet dışı silahlı gruplara müsaade edilmeyeceği, bölgesel ve küresel aktörlere yönelik iş birliği çağrıları Suriye’de sürecin olumlu ilerleyeceği konusunda ortak bir kanaatin oluşmasına katkı vermektedir.
Suriye’de elde edilen başarının kısa zamanda boğulmaması, kapsayıcı bir yönetimin zemin ve destek bulması ve Suriye’nin yeniden siyasi bir kaos ortamına sürüklenmemesi ve imar sürecinin başlaması ve devam etmesi için “Devrimcilikten devletçiliği geçiş” söyleminin takip edilmesi doğrudur.
Arap Baharı’nın başında olduğu gibi “devrim” söylemin Suriye’nin yeni yönetiminin öncüleri tarafından kullanılması ve özellikle bunun dış politika alanında dillendirilmesi Suriye’nin yeniden kaos içine çekilmesinin önünü açabilir. Bu potansiyelin olma ihtimalini hep akılda tutmakta çok yarar vardır.
Suriye’nin yeni ve iyi bir örnek oluşturmasını isteyenler mutlaka bölgenin ve küresel sistemin önemli aktörlerini sürecin içine dahil etmesinde yarar olacağının bilinciyle hareket etmesini bilmelidir.
Suriye tehditlerin doğduğu ve olduğu bir alan değil, iş birliğinin, kalkınmanın, kazancın, olumlu gelişmelere gebe barışın coğrafyası olarak öne çıkarılmalıdır.
Şu anda bu yönde bir politik iklimin olduğunu rahatlıkla görülmektedir.
Bir şekilde Suriye’de olmak veya sürece dahil olmak isteyen bölge içi ve dışı aktörlerin Ankara’yı yol etmeleri, Suriye’nin geleceği konusunda ümitlerin artmasına neden olmaktadır.
Daha işin başındayız.
Bu durumun bir süreç yönetimi olduğunu ve ciddi engellerin olabileceğini göz önünde bulundurarak hareket etmek gerekir.
İhtiyacımızın olmadığı şey romantizm ve rahatlık, ihtiyacımızın olduğu şey ise sabır ve rasyonalitedir.
Prof. Dr. Mehmet Şahin
Haber7
Yorumlar5