Trump: Gelin Oval Ofis’e görüşelim!
- GİRİŞ22.04.2025 09:14
- GÜNCELLEME23.04.2025 10:16
Artık eski dünyanın kuralları geçerli değil; Uluslararası sistemden, uluslararası hukuktan, insan haklarından, demokrasiden, savaş hukukundan hatta müttefik hukukundan kimse bahsetmiyor. Nadir olsa da söz konusu kavramlardan bahsedenleri dikkate alan yok. Uluslararası ilişkilerde kuralsız kaidesiz bir sürece doğru hızla yol alıyoruz.
Geldiğimiz noktaya ve belirsiz geleceğe bakınca insan, “Geçmişten hiç ders alınmamış. Bugüne kadar devasa maliyetler ödenerek elde edilen insanlığın ortak deneyimi kimsenin umurunda değil. Tarihte eşi benzeri görülmeyen katliamlarla karşı karşıyayız. Canlı yayında insanlık tarihinin en korkunç soykırımını yaşıyoruz. Gazze’de çocuklar akla gelmeyecek şekilde öldürülüyor ama dünyadan ses yok” demekten kendini alamıyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan siyasi, güvenlik ve ekonomik kuruluşlar ya çöktü ya da etkisiz hale geldi. Bunlardan varlığını kâğıt üzerinde sürdürenler artık kimseye güven vermiyor. Artık kimse ne uluslararası sisteme, kurallara, kuruluşlara güveniyor ne de müttefiklerine.
Trump döneminde ABD dünya ile ilişkilerini yeniden tanımlamaya çalışıyor.
Trump, var olan uluslararası kuralların artık ABD’nin aleyhine işlediğini düşünüyor. ABD öncülüğünde önceden oluşturulan kuruluşların ABD’ye yük olduğunu ve müttefiklerin ABD’nin sırtından geçindiğini ileri sürüyor. Bu yüzden hem ABD’nin hasımlarıyla hem de müttefikleriyle yeni bir ilişki tarzı geliştirmek için en kaba yolun seçildiği görülüyor. Ahde vefa artık ABD’nin dış politikasında yer almıyor.
Trump Amerikası’nda merkeze ABD konuyor ve ona göre hareket ediliyor. Bırakın hasımları, müttefikler bile çok dikkate alınmıyor. Seçim döneminde kullanılan “Önce Amerika/America First” ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap/Make America Great Again” sloganları hızla uygulamaya konulmaya çalışılıyor.
ABD’nin merkeze konduğu ve diğer ülkelerin ona göre tanımlanmaya çalışıldığı bir süreçte başta Atlantik İttifakı üyeleri olmak üzere ABD’nin müttefikleri ilişki yapısının bozulmasından büyük endişe duyduklarından dolayı yeni pozisyon arayışına başladılar. Trump müttefiklerine, “ABD’ye göre pozisyon alın” havasında hareket ediyor. Onlara yeni gümrük tarifeleri uyguluyor. Kiminin toprağına göz koyuyor. Kimine “Mevcut durum sürdürülebilir değil. Gelin Oval Ofis’te görüşelim” diyor. İşin enteresan tarafı, müttefik devlet adamları Oval Ofis’te nasıl bir muamele göreceklerinden pek emin değiller. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ve Ürdün Kralı II. Abdullah’ın Washington ziyaretleri göz önüne alındığında, müttefik liderlerin endişelerinde haksız olduğu söylenemez.
Diğer bir konu, artık ABD’nin dış politikasında değerler sisteminin bir önemi kalmadı. İnsan hakları, demokrasi gibi kavramlar ABD dış politikasında araçsal da olsa bir etki taşımıyor ve değerlendirmeye tabi tutulmuyor. Söylemsel düzeyde de olsa “Demokrasiyi korumak, demokrasi ihracı” gibi yaklaşımlar Trump yönetimin defterinde yer almıyor. ABD’nin müttefikler dahi olsa diğer devletlerle ilişkilerini değer değil çıkarlar belirliyor. Trump dış politikada değerlere atıf yapılmasını ve yer verilmesini saflık olarak görüyor.
Trump Amerikası’nın hem Çin gibi hasımlara hem Avrupalı müttefiklere hem de diğer ülkelere karşı son dönemde aldığı aksiyona baktığımızda yeni bir sürecin başladığı rahatlıkla anlaşılıyor.
Karşımızda artık sömürge dönemi güçlerin davranışlarıyla hareket eden bir ABD var. Geçmişten ders almamış gibi davranan kaba bir 19. Yüzyıl imparatorluğun güdüleriyle hareket eden bir güçle karşı karşıyayız.
Kendi kazançlarını artırmayı, maliyetlerini düşürmeyi amaçlayan ve bu uğurda elinde bulundurduğu araçları hoyratça ve kabaca kullanmaktan çekinmeyeceğini son aldığı kararlarla gösteren ABD gibi dünyanın bir sorunu var artık…
Allah sonumuzu hayr eyleye…
Prof. Dr. Mehmet Şahin / Haber7
Yorumlar6