Hünkâr Hacı Bektaş Velî kimdir?
- GİRİŞ25.09.2013 09:20
- GÜNCELLEME25.09.2013 16:50
Yaratıkların seçkini, fazîletlisi ve varlıkların en mükemmeli, günâhkârların şefâatçisi ve âlemlerin Rabbi'nin Habîb'i, Ahmed-i Mahmûd, Ebu'l-Kâsım Muhammed Mustafâ'nın (s.a.v.) ve Haydar-ı Kerrâr, Sâhib-i Zülfikâr, Esedullâhi'l-Gâlip, Ali bin Ebî Tâlib'in (k.v.) torunudur. Horasan padişâhı İbrahim es-Sânî ve Hatem'in oğlu olan Hz. Hünkâr Hacı Bektâş Velî âriflerin kutbu, erenlerin sırrı, velîlerin sultânı, akıl sahiplerinin dayanağı, Allâh'ı bilme ve tanıma anlamındaki ma'rifet erbabının övüncü, seçkinlerin delili ve yakîn nûrlarının beşiği ve şerîat hazinesinin bilgilerinin kâşifi, tarîkat pîrinin hidâyete ulaştırıcısı ve hakîkat remizlerinin özünün sahibidir.
On iki imâmların yedincisi İmâm Mûsâ Ka'zım'ın nesli ve seyyid (evlâd-ı Rasûl) olan Hünkâr, dergâhında Hakk'ın tâlibi olan halîfe ve dervişlerine şerîat denizinde, tarîkat gemisine binerek, ilm-i ma'rifetle dalgıçlık yapmayı ve denizin derinliklerinden hakîkat incisini çıkartmayı öğretmiştir. Elindeki yeşil beniyle "el benim elim değil, Fâtıma anamızın eli" dercesine hamları pişirmiş, açları doyurmuş, yetimlerin başını okşamış bir "mürşid-velî"dir. "Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan halk müderris (hoca) olsa da Hakk'a âsidir" sözünün sahibi olan Molla Hünkâr, 13. yüzyılda Anadolu topraklarında müslim, gayr-i müslim (Hıristiyan, Yahudi, Ermeni) herkese ve her nefese geniş himmeti ile gönlünü açmış bir hoşgörü kahramanıdır. Anadolu topraklarında yeşeren Osmanlı Çınarı'nın bir dalı Mevlâna Celâleddin Rûmî, bir dalı Ahî Evran Velî ise her bir dala gül yüzlü, şirin sözlü nutuk veren insan-ı kâmil Hacı Bektaş Velî'dir. "Eğer bir yeri karanlık görüyorsan, bil ki perde senin gözündedir" sözünü hayatına düstur edinen Hacı Bektaş Velî, gözünden perdeleri kaldırmış, Mevlâna ile de, Ahî Evran Velî ile de erenlerin gül bahçesinde buluşmuş, ettiği yarenlikle Kırşehir'deki kurbağaları dahi susturmuştur.
Seyyid Ahmet Rıf'at Efendi, Hacı Bektaş Velî'yi şöyle anlatmaktadır: "Hacı Bektaş Velî Hazretleri, İlâhî sevgi varlığının âşığı, mânevî yolla elde edilen bilginin gerçek bağlısı, vecd bahçesinin baş âşığı, aşk fidanının en güzel sevgilisi, bir köşeye çekilmeyi terk edenlerin de dedesidir." O, "ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" anlayışıyla, Sulucakarahöyük'te (Nevşehir/Hacıbektaş) kurduğu dergâhını Nûh'un gemisi misali cehâlet tufanından kaçan, edeb ile girip irfân ile çıkan hakîkat sevdalılarına açmıştır. "Çıktım erik dalına anda yedim üzümü, bostan ıssı (sahibi) kakıyup (kızıp) der ne yersin kozumu (cevizimi)" sözünü söyleyen Yûnus Emre de yolu Hünkâr'ın dergâhına uğrayanlardan birisidir. Zorunlu Müslümanlık kapısı olan şerîatın dağ eriği gibi uyulması, yerine getirilmesi zor olan kurallar, emirler ve yasaklar manzûmesi olduğunu öğrenen Yûnus, Hacı Bektaş Velî'nin halifesi Taptuk Emre'nin dergâhında üzüm (tarîkat) yemeyi, dinin güzel emirlerini gönüllü olarak kabullenmeyi zevk etmiştir. Ceviz ise ancak kabuğu kırıldıktan sonra içerisindeki hazineye ulaşılan hakîkatin sembolüdür.
Rûm'un (Bizans toprakları olan Anadolu'nun) gözcüsü olarak isimlendirilen, Anadolu'ya barışın sembolü olan güvercin donunda geldiğine inanılan, arslanla ceylanı kucağında taşıyan Hacı Bektaş Velî'nin dervişleri meydan evinde yaptığı sohbetlerde şu sözlerini not etmişlerdir: Eline, diline, beline sahip ol! Îsâr etmek (yemeyip yedirmek, giymeyip giydirmek) dostluktur. Muhabbeti açığa vurmak nezâkettir. Kötülüğe karşı iyilik yapmak insanlıktır. Sevgi kalbin hayatıdır. Kur'an âşıktan maşûka bir mektuptur. Yüce Allâh'ın rızâsını kazanmak ve Hazret-i Mustafâ'ya (sav) tabi olmak, Kur'ân'ın emridir. Kimsenin ayıbını arama! Kendi ayıbını görür ol! Âşıkların sözü, sohbeti hakîkî maşûktan (Hakk'tan) başkası değildir. Derviş tüm zamanını Allah ile geçirmeli, ondan doğan her nefes, Hakk'ı anarak tükenmelidir. Hiçbir zaman şöhret arama; şöhret afettir. Soya, sopa rağbet etme! Affet ki; seni de affetsinler. Düşman hakîr olsa da, hor tutma! Halkla mücadele etme! Hiçbir kimseyi küçümseme! İncinsen de; incitme! Bir insanın gönlünü yaralamak cellatlıktır. Herkese şefkat gözü ile bakmalısın. Evliyânın makâmı odur ki; yetmiş iki milleti kabul eder ve herkese duâ ve himmetle yardım eder. Allâh'ın velîsi, kendi zamanının Nûh'udur. O'nun yardımı, Allâh'ın kullarını tufan belâsından koruyan gemidir. Îmânın örtüsü perhizdir. Ziyneti hayâdır. Gıdası vifâk (birlik ve beraberlik)tir. Derviş gece ve gündüz nefsiyle ve şeytanla savaşmalıdır. Ayrılık gütmek yanlıştır. Topluluğa ait kimseye, haksız ayrılık haramdır. Topluluk, haklı beraberlikle ayakta durur. Doğruluk göster; yalanla uyuşma! Doğruyu söylemekten geri durma! Derviş sözlerinde ve davranışlarında doğru olmalıdır. Sorulmadan söyleme; çağırılmadan gitme! Susucu olmak namusluluktur. Kimseden kimsenin sırrını isteme! Kimseye hizmet buyurma! Dünya ile, onun izzeti ve devleti ile gururlanma!
Prof. Dr. Osman Eğri - Haber 7
prof.osmanegri@gmail.com
Yorumlar12