Şiddete, kimliğe göre tepki ve CHP'nin geleneği
- GİRİŞ19.08.2013 08:25
- GÜNCELLEME19.08.2013 08:25
Gördüğümüz şiddet görüntüleri kadar, solun gösteremediği tepki de yine bize yabancı olmayan bir siyasal davranış biçimidir. Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran'ın saldırganın yüzünü okşayıp teselli etmesi, bir diğer CHP'li vekilin ise yine saldırgana destek için emniyete gitmesi muhafazakâr kamuoyunu şaşırtmadı.
Zaten psikolojik sorunları olan bir saldırganın attığı yumruğu tüm CHP'lilere mal etmek tabii ki doğru değildir, ancak Genel Başkan vekili konumunda bulunan bir siyasi parti temsilcisinin böylesine bir saldırganı desteklemiş olması şaşırtmasa da düşündürücüdür. Ayrıca CHP'lilerin, Hacı Bektaşı Veli kültürüne taban tabana zıt bir hoşgörüsüzlükle, konuşma yapan bir misafire gösterdiği tahammülsüzlük de yaklaşan seçimler öncesi dikkate alınması gereken sosyolojik bir gerçektir.
Solun muhafazakâr kimliği ön planda olan siyasilere yapılan fiziki saldırılara göstermediği tepkinin çok farklı siyasal ve sosyolojik nedenleri vardır. Konuyu sol siyasetin temelde şiddeti benimseyen gerçeği yanında, demokrasi ve insan hakları ölçüsünün onlar için evrensel olmaktan ziyade ideolojik olduğu ve sağ iktidarlara tahammülsüzlüğü gibi nedenler çerçevesinde analiz etmek daha gerçekçi olacaktır.
Çünkü Gezi eylemlerinde de görüldüğü gibi, aslında Marksist-Leninist bir gelenekten beslenen sol zihniyetin kodları, şiddet yoluyla iktidarı ele geçirme felsefesiyle biçimlenmiştir. Çünkü bu ideolojinin liderleri şiddeti siyasetin temel aracı olarak görmüşlerdir. Bunun için aynı çizgide yürüyen solun iktidar olması ve iktidarını sürdürmesi bir şekilde “zor”a dayanıyor da diyebiliriz.
Gençliğini bu çizgide şekillendiren bazı CHP'li vekillerin her toplumsal tabanlı siyasal şiddet eylemlerine karşı içten içe duyduğu sempatinin bilinçaltında yatan bir nedeni de budur, sanıyorum. Yine bundan dolayıdır ki, ne zaman şiddet içeren bir eylem olsa, Silivri'de ve Gezi olaylarında olduğu gibi, en önde bu zihniyetin temsilcilerini görürüz. Bazı Avrupalı sol parlamenterlerin PKK'nin şiddet dozu yüksek eylemlerine bizzat katılarak destek vermelerinin altında yatan gerçek de yine budur.
Gençliklerinde elde edemediklerini, yani devrim yoluyla iktidarı değiştirme hayallerini, günümüz gençliği üzerinden gerçekleştirme arzusuna kapıldıklarındandır ki, bir bakana yumruk atan bir saldırganın yüzünü okşayıp tebrik edebiliyorlar. Bundan da siyasal bir rant devşireceklerini umdukları içindir, twitter hesaplarından yandaşlarına saldırganın yanında olduklarını, onu yalnız bırakmadıklarını duyurabilmektedirler.
Başbakanın” üç çocuk yapın” demesini, yaşam biçimine müdahale ve yönlendirme olarak algılayıp meydanlarda ve ekranlarda bağıranların sesleri hala kulaklarımızdadır. Ötekine bakışları böyleyken, bir bakanın devlet adına bulunduğu bir mekânda yaptığı konuşmaya tahammül edemeyip müdahale etmeleri, onların siyasal sabrının sınırının ve tahammülsüzlüğünün de bir göstergesidir.
Haksızlığa karşı toplu protesto temeline dayandığı iddia edilen sol felsefenin hak, adalet ve özgürlük konusundaki tutumu da, demokratik tahammülsüzlüğünde olduğu gibi, yine çifte standart gerçeğine dayanır. Sol gelenek içinde olan Komünist partilerin hala “proletaryanın diktatörlüğünü” savunuyor olması bu gerçeği anlatmaya yetiyor, artıyor bile. Uygulanan bir şiddet kendi yandaşlarına yönelikse ise, bunu insan hakları çerçevesinde görüp eleştirebiliyor, toplu protestolara başvurabiliyor, hatta faşizan damgalamaya kadar gidebiliyorlar. Eğer şiddet ötekine uygulanmışsa, görünüşte bile kınamaya gerek duymadan, Bozdağ olayında olduğu gibi, emniyete kadar saldırganın arkasından gidilip, destek verilerek yüzü okşanabiliyor.
Hatırlanacağı gibi Gezi olayları sırasında polisin uyguladığı “orantısız güç” kamuoyunu rahatsız etmiş, ancak CHP'li vekiller aşırı tepki göstererek emniyet mensupları için “AK köp…..ler” diyecek kadar ileri gitmişlerdi. Ancak yine Gezi olayları sırasında sözde eylemcilerin aşırıya kaçmasını engellemeye çalışan bir CHP'li vekil, sözünü dinlettiremediği bir eylemciye bizzat kendisi tekme- tokat girişmişti. Fakat bu şiddet eylemi CHP kamuoyunda hiç tepki çekmemişti.
Bundan dolayıdır ki sol gelenekte tepki şiddete değil, şiddete maruz kalanın siyasal kimliğine göre belirlenir.
Şimdi hala “bunlar haksızlığa ve şiddete karşıdır, insan hak ve hürriyetlerinden yanadır”, diyebilir misiniz? Muhafazakâr kamuoyu bunu diyemediği içindir ki, AK Parti'ye üç dönemdir giderek artan bir oranda destek veriyor. Ve CHP'de ciddi bir zihinsel dönüşüm olmazsa bu desteğin devam edeceği de anlaşılıyor. Çünkü merkez sağ seçmen, CHP'nin okşadığı o yumruğu kendi suratında hissediyor.
Prof.Dr. Sabri Eyigün - Haber7
Twitter: @sabrieyigun
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol