ODTÜ, Little Rock ve saf kimlikler

  • GİRİŞ09.09.2013 08:32
  • GÜNCELLEME09.09.2013 08:32

Nitekim toplumun büyük bir kısmının bu olaya verdiği tepki, bunun genel değil de marjinal bir grupla sınırlı olduğunu gösteriyor. Hatta bu çirkinlik, Türkiye'ye özgü bir tutum da değildir.  Demokratikleşme sürecini yaşayan veya gerçekten demokrasiyi hazmetmeyen bütün ülkelerde ve gruplarda görülebilen antidemokratik bir yaklaşımdır.                        

 Örneğin hep demokrasinin beşiği olarak adlandırılan Amerika'da 1957-1960'lı yıllarda benzer karşı- tepkiler çokça yaşanmıştı. ABD Yüksek Mahkemesi o yıllarda bir karar alarak tarihinde ilk kez siyahi öğrencilerin beyazlarla aynı sınıfta okuyabileceğine karar vermişti. Ancak eski konumlarını ve ayrıcalıklı statülerini kaybetmek istemeyen beyazlar buna tepki göstermişlerdi. 1957 yılında Arkansas Eyaleti'nin başkenti Little Rock' ta bir grup beyaz öğrenci,  o dönemde okula kayıt yaptıran dokuz siyahi öğrenciye şiddet uygulayarak okula girişlerini engellemişti. Olay dönemin ABD Başkanı Eisenhower'in askeri önlemleri sonucunda ancak önlenebilmişti.

O dönemde toplum içindeki ayrıcalıklı konumlarını korumak isteyenler ve ötekine tahammül edemeyip dayatmacı bir tavır içine girenler, gerçi bugün yaptıklarından utanç duyduklarını dile getiriyorlar. Ancak buna rağmen, Amerika'da siyah karşıtlığının sona erdiğini söylemek mümkün mü? Hayır, en azından bilinçaltlarında hala varlığını sürdürdüğünü biliyoruz. Avrupa'da,  Müslümanlara karşı düşmanlığı meşru gören İslamofobi zihniyeti de hala hükmünü sürdürüyor.

Türkiye'de de Cumhuriyet'in kuruluşuna paralel devam eden bu tarz ayıplar maalesef hala yaşanıyor ve marjinal bir kesim tarafından  “bin yıl daha” yaşatılmak istendiği de anlaşılıyor.  Bundan dolayı olayı geniş bir kesime mal etmemek, ancak çok hafife de almamak gerekir. Çünkü, olay her ne kadar marjinal bir grupla sınırlı bile olsa,  bu çirkinliğin üniversite kapısından başörtülü öğrencileri kovacak bir cesaretle sergilenmiş olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır.

ODTÜ'deki çirkinliği ve öncesinde yaşananları iyi analiz ettiğimizde, yani büyük fotoğrafa baktığımızda, bunun yazılan senaryonun bir parçası olduğunu ve bir görev paylaşımı şeklinde gerçekleştiğini göreceğiz. Hatırlanacağı gibi, CHP'li bazı siyasilerin başörtülü Milletvekili adayına karşı çıkan sözlerini,  gazetecilerin başta Cumhurbaşkanı olmak üzere diğer siyasilerin başörtülü eşlerine yönelik edep dışı saldırıları takip etmişti. Birincisi siyasiler tarafından, ikincisi halk tarafından nefretle karşılanmıştı, sonuncusu da öğrencileri tahrik etmeye yönelikti.

Öncelikle şunu net olarak anlıyoruz ki,  özellikle 28 Şubat sürecinde ve sonrasında başörtüsüne yüklenen ideolojik anlamlardan, başörtüsü üzerinden yapılan damgalamalardan dolayı bu konu Türkiye'de hala bir fay hattı oluşturmaya devam ediyor. Bundan dolayı da başörtüsüne saldırmak; toplumu kutuplara ayırma, çatışma ortamı doğurma, toplumda kırılma noktaları oluşturma ve gruplara kendi içlerinde saf kimlikler kazandırmada en etkili yöntemlerden birine dönüşmüştür.

Bugün itibariyle yazılan senaryo; başörtüsü üzerinden muhafazakâr kesimi öncelikle kendi düşünce sahasında tekrar keskin bir pozisyon almaya itmektir. Çünkü onlara göre bu pozisyonda söylemler daha da özgürleşecek, sınırları zorlayan ifadeler zaman zaman geniş bir laik Cephe'yi hedef alacaktır. Ayrıca;  Kurtuluş Savaşı'nda Kahraman Maraşlıların,  hanımlarının başörtüsüne saldıran Fransız askerlerine verdiği tepkiye benzer bir tepki yeniden canlanacak; 28 Şubat refleksleri tekrar uyanacaktır.  

Eğer bu oyunun piyonu olursak, yarın bir yerlerde “çember sakallı” birinin başı açık hanıma saldırdığı haberini duymamız an meselesi olacaktır.

Kamuoyu vicdanının ODTÜ'lü öğrencilere verdiği tepki, bu zihniyet sahiplerinin planlarını şimdiden akim bırakmışa benziyor. Ayrıca “mahalle baskısı” diyerek belli bir kesimi zan altında bırakanların tüm söylemleri daha şimdiden geçersiz hale gelmiştir. Bu ülkede kimin, kimin yaşam biçimine karşı çıktığını, kimin kimin nasıl yaşadığına müdahale ettiğini artık herkes görüyor.

Herkesin bir hesabı varsa, Allah'ında bir hesabı var. Biz temkinli olalım yeter!

sabri.eyigun@hotmail.com
Twitter: @sabrieyigun

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat