AK Parti Diyarbakır'ı nasıl alabilir?
- GİRİŞ16.09.2013 09:43
- GÜNCELLEME16.09.2013 09:43
“Hocam, biz Diyarbakır'ı nasıl alabiliriz? Diyarbakır ve bölgeye yaptığımız yatırımlara, halka verdiğimiz onca teşvike, istihdam edilen binlerce insana, çözüm sürecinde hep olumlu karşılanan politikalarımıza, bölge insanının her türlü sorunuyla yakından ilgilenmemize rağmen oylarımız bir tülü artmıyor. Acaba insanlar yaptıklarımızı neden göremiyorlar?"
Gerçekten Batı illerinden Diyarbakır'a gelen ziyaretçilerin ilk sözleri, Diyarbakır'da yatırımlarının çok iyi olduğu, sağlık ve eğitim hizmetlerinin batı illerini aratmayacak ölçüde geliştiğine dairdir. Kürt realitesinin tanınması ve diğer kültürel haklar konusunda, hala bazı sıkıntılar olsa bile, atılan adımlar Avrupalı siyasetçileri bile şaşırtacak boyuta gelmiştir. Bu gerçeğe rağmen, Diyarbakır'da oturanlar bunun ne kadarının farkında ve yapılanları hangi oranda algılıyorlar, bilemiyorum. AK Partili yöneticinin ifadelerine bakıldığında tam olarak algılanmadığı anlaşılıyor.
Hiçbir sosyal sorunun tek nedeni olmadığı gibi, bunu da nedenini bir iki faktöre indirgemek doğru değildir. Ancak bugün iki noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bölgede BDP/PKK çizgisindeki tüm oluşumlar, yıllardır planlı ve programlı olarak belirli bir anlayış biçimini empoze ettiler. Ayrıca bu amaçla Türkçeye kazandırdıkları onlarca yeni kavramla yeni bir düşünce şekli geliştirdiler. Bu nedenle devlete, kurumlarına, hükümete, Kürt sorununa ve başta “ötekine” karşı nasıl bakılması gerektiği hazır kalıplar şeklinde çoktan verilmiştir. Bu yolla bölge halkının bir kısmı politik bir sosyalizasyon sürecinden geçmektedir. Dolayısıyla halkın olay ve olgulara bakışını işte bu süreçte verilmiş düşünce kalıpları belirliyor. Einstein'in dediği gibi önyargıları parçalamak da atomu parçalamaktan daha zordur.
AK Parti için bu biçimlenmiş düşünceleri değiştirmek mümkün müdür? Evet, teorik olarak mümkündür. Ancak en azından rakipleri kadar bir çaba sarf etmeleri ve planlı, programlı ve sürekliği olan bir strateji takip etmeleri şartıyla. Peki, bugün AK Parti bunu ne kadar yapıyor? Başbakanın çabasını hesaba katmazsak, buna verilecek net bir cevabımız yoktur.
Çünkü bir tarafta aynı düşünceyi sürekli koro halinde dile getire BDP gibi bir siyasi oluşum varken, diğer tarafta şiddetsizlik dışında pek fazla bir söylem geliştiremeyen pasif bir yerel AK Parti siyaseti var. Veya bölgede siyasi olarak kabul görmenin yolunun “Kürt realitesine”(!)vurgu yapmak, Kürtlerin mağduriyetleri üzerinden söylem geliştirmek ve bu konuda BDP'ye benzer bir dil kullanmaktan geçtiğine inanan yerel bir AK Parti siyaseti var.
Bundan dolayı zaman içerisinde bir tarafın sürekli ve sistematik bir şekilde dile getirdiği düşünceler doğma haline gelirken, diğer tarafın etkisiz ve dağınık kalan düşünceleri halkın nazarında fazla bir yer etmeden kaybolup gidiyor. Veya Kürt milliyetçiliği toprağından beslenen BDP/PKK gibi bir parti varken, diğeri fazla bir itibar görmüyor. Hatta zaman içerisinde bir benzeşme de söz konusu olduğu için AK Parti adına söylenenler de BDP'nin artı hanesine yazılıyor.
Örneğin bölgede yaşana vatandaşlar, hiç bir konuda olmadığı kadar çözüm süreci konusunda AK Parti'ye destek vermelerine rağmen, süreçle ilgili gelişmelerde BDP'nin söylemleri etkili olmaya başladı. Hükümetin sözünde durmadığı, süreci yavaşlattığı şeklindeki iddialar, aynı strateji ile sürekli dile geldiği ve buna karşı yerel siyaset ciddi bir söylem geliştirmediği için de doğma şeklinde kabul görmeye başlıyor. Bu kez, BDP'nin talepleri bir hak haline geliyor; hakkı verilmeyen, aldatılan bir grup psikolojisi etkisini sürdürmeye devam ediyor.
AK Parti, değil bölge halkının düşüncelerini değiştirmek, bu bölgeye yönelik yaptığı yüzlerce olumlu icraatları bile halkın dikkatine sunmakta sıkıntı yaşamaktadır. Bilindiği gibi, insanların yaşadığı ortamlarda binlerce uyarımlar var. Ancak bunların çoğu algılanamadığı için bir cevapta verilmez. Bu ortamdaki algılanabilen uyarılar da farklı düzeylerde algılanıp, bunlara farklı yanıtlar verilir. Bu sosyal-piskolojik gerçeklik AK Parti için de geçerlidir. Çünkü yapılanlara karşı tam bir uyarım sağlayamıyorlar. Sadece bu yapılsa, ciddi anlamda teveccüh kazanabileceklerdir.
Örneğin, Hükümet yetkililerinin açıklamalarına göre Diyarbakır'da daha yeni yapımına başlanılacak olan Havaalanın maliyeti 400 milyon liradır. Burada istihdam edilecek olan personel sayısı, havaalanının uluslararasına açılacak olmasından dolayı bölge şehirlerinden ve ülkelerinden buraya gelecek olan milyonlarca kişinin şehre sağlayacağı katkının ne kadarı Diyarbakırlılara anlatıldı? Veya şehir bunu ne kadar algılayabildi?
Yine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın ifadesine göre AK Parti iktidarı döneminde bölgeye aktarılan para 1 katrilyonu geçmiş durumdadır. “1 katrilyon da devam eden 15 projesi için harcanacaktır.” Bunun bölgeye istihdam başta olmak üzere her alanda inanılmaz bir katkısı olacaktır. Tüm bunları rakam olarak belki duymuşlardır, ancak ne anlama geldiği hangi oranda anlatılmıştır, emin değilim.
Bunun yanında kültürel haklar açısından Kürtleri memnun edecek onlarca adım atıldı. Bugün Kürtler her yerde çekinmeden Kürt olduklarını söyleyebiliyorsa, kendi etnik kimliklerin inkâr etmiyorlarsa bunu öncelikle bu siyasi harekete borçludur. Bu gerçek hangi oranda beyinlere kazınmıştır, bilemiyorum.
AK Partili yerel siyasetçiler bu sorulara cevap verdikleri ve gereğini yaptıkları zaman AK Parti Diyarbakır'ı alacaktır. İşte bundan eminim.
Prof. Dr. Sabri Eyigün - Haber 7
Twitter: sabrieyigun
Yorumlar2