Sevgi Taşı'nın sırrı neydi?
- GİRİŞ11.11.2013 09:27
- GÜNCELLEME11.11.2013 09:42
Organizasyonda yaşanan eksiklikleri, daha doğrusu organizasyonsuzluğu bir tarafa bırakırsak, film, Diyarbakır'ın tanıtımı ve Batı'daki olumsuz imajını düzeltme adına önemli bir projeydi. Çünkü sanat eserleri, kısa süre içerisinde algı değiştirmede, kanaat oluşturmada, motivasyon ve heyecan doğurmada fikir kitaplarından daha etkilidirler. Hele bu sanat eseri, insanı en çok etkileyen, melodi, ritim, ses, görüntü, ışık gibi olgular ve aşk/sevgi gibi bir öykü de barındırıyorsa, bu etki gücü daha da artar.
Bunun için olumlu/olumsuz algı oluşturmak isteyen ülkeler, bölgeler veya şehirler işe önce etkileyici bir film yapımıyla başlarlar. Bunun Batı ülkelerinde en büyük örneğini ABD oluşturur. Kendi siyasal paradigmasına uygun düşen tarihsel olaylara yeni bir bakış kazandırmak veya egemenlik alanını genişletmek ve bu amaçla yürüttüğü politikalarına meşruiyet kazandırmak için sinema endüstrisine milyonlarca Dolar harcamaktadır.
Türkiye'nin böylesi propaganda amaçlı filmleri olmasa da son zamanlarda tarihi ve turistik mekânları ön plana çıkaran film ve dizilerin kültür ve inanç turizmine etkisi yadsınamaz. Örneğin Nevşehir yöresinde çekilen Asmalı Konak" filmi bölgeyi adeta yeniden keşfetmemizi sağladığı gibi, uluslar asrı turizm de açmıştır. Aynı şey Mardin içinde geçerlidir. Mardin, bölgede çekilen dizilerden sonra yıldızı parlayan kent haline geldi.
Bunlar gibi, kadım kent Diyarbakır'ın ruhunda var olan sevgi ve hoşgörü kültürünü öne çıkaracak, ona zorla giydirilmeyen çalışılan şiddet ve ırkçı kimlikten uzak tutacak bir filme ihtiyaç vardı. İşte "Sevgi Taşı" bunu büyük ölçüde başarmış gibi görünüyor.
Filmin kısaca özeti şöyle: "Mehmet, Annesi'nin kendisine anlattığı masalda kendisi ve etrafındakilerin hayatını değiştireceğine inandığı Sevgi Taşı'nı aramaktadır. Masala göre; Sevgi Taşı Hazreti Süleyman' a aittir. Bu taşın, Hazreti Süleyman tarafından Surları bir arada tutsun, bütün ayrılıklara ve hastalıklara şifa olsun diye, Surların arasına saklandığına inanılmıştır. İşte Mehmet de çevresindeki olumsuzlukları düzeltmek için her gün Sur Bedenlerinde Sevgi taşını aramaktadır."
Her ne kadar "farklılıklarını aşklarının harcına katıp zenginleştiremeyenler büyük bir aşkı yaşayamazlar," düşüncesi önplanda yer alsa da, filmin neredeyse Diyarbakır ve Diyarbakırlılar özelinde Güneydoğu ve Kürt kültürüyle ilgili tüm önyargıları yıkmaya yönelik bir kurgu ve senaryo üzerine kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Bu amaç doğrultusunda özellikle Diyarbakır'ın tarihi dokusunu, renkli kültürünü, mayasında var olan sevgiyi ve birlikte ortak yaşama kültürünü, izleyiciyle başarılı bir şekilde buluşturmuş.
Anadolu kültüründe var olan farklılıkların, ön yargıya ve ötekileştirmeye nede olmadığı düşüncesinin işlendiği filmde, aşk, sevgi, yardımlaşma, komşuluk gibi değerler karşısında kültürel farklılıklar, sadece bir zenginlik olarak durur. Diyarbakırlı Dicle'nin 6 çocuklu ailesi ile Eskişehirli evin tek çocuğu olan erkek arkadaşının ailesinin bir araya gelmesinde gerçi dikkat çeken kültürel farklılıklar vardır. Ancak bunlar bir diğerini ötekinden üstün veya aşağı gösterecek veya görecek olgular değildir.
Filmin kurgusunda ve senaryosunda aile ve kadın-erkek ilişkilerinde Doğu ve Batı arasında aslında düşünüldüğü gibi keskin farklar da yoktur. Eğitim düzeyi, hayat standartları farklı da olsa bunlar uzlaşmaya engel ögeler olarak görülmüyor. Var olan bazı farkların erkek ve kadın cinsleri arasındaki biyolojik ve ruhsal farklardan kaynaklandığının vurgulanması ortak değerlerimiz ve kültürümüzün bilincine varma anlamında önemliydi. Filmde damat ve gelin babalarının, annelere göre daha "huysuz" olması, annelerin ise daha yapıcı olması, birbirimize benzediğimizi çarpıcı bir biçimde gösteriyor.
Bu başarıyı, filmin teknik alt yapısı, oyuncu performansı, kurgusu ve içeriğinde de görmek mümkündür. Özellikle filmde kullanılan ses ve görüntü efekleri seyirciyi filmin içine alıyor. Yönetmenin kullandığı genel planlarla izleyici Diyarbakır'ı hiç görmemiş olsa bile tarihi mekânları, modern alış-veriş merkezleri, geniş ve ferah siteleri ile genel bir fikre sahip olabiliyor. Film, bu sahneleriyle izleyiciyi, ‘keşfedilecek ne kadar zenginliklerimizin olduğu, düşüncesine götürüyor.
Özellikle Diyarbakır'a özgü tarihi Kuyumcular Çarşısı ve el sanatlarının yapılıp satıldığı Kapalı Çarşı'yı gösteren sahnelerde kullanılan detay çekimler, filme görsel zenginlik kattığı gibi, renklerin cümbüşü içinde kentin çok kültürlüğünü de yansıtıyor.
Kadim kentin tarihi dokusu içinde özel bir yere sahip olan mimari yapıların özellikle ön plana çıkarıldığı dikkatlerden kaçmıyor. Burada hem Hıristiyanlara ait meskenlerde hem de Müslümanlara ait oturma mekânlardaki mahremiyetin mimarideki yansımalarını görmek sağlam aile kültürü, ahlaki değerlerdeki öncelliği göstermesi bakımından önemliydi.
Filimin izleyiciye yansıttığı duygusal etki, önyargılarımızdan kurtulduğumuz takdirede bu topraklarda sevginin gücüyle birlikte yaşamanın hiç de zor olmadığıdır.
Bu duygularla filmde emeği ve katkısı olan, başta yönetmen, senarist, oyuncular, teknik ekibe ve katkı sunan kurum ve kuruluşlara ve kişilere teşekkür borçluyuz. Hepimizin bu kadım kente karşı onu gerçek kimliğiyle tanıtmak konusunda bir vefa borcu vardı. Bu film, bazı eksikliklerine rağmen, onu veriyor.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol