Trump Amerikası...
- GİRİŞ20.11.2024 08:06
- GÜNCELLEME21.11.2024 09:08
Biden sonra Harris – Trump yarışı başladığında da söylemiştik: Birini tercih edecek durumda değiliz. Türkiye kim seçilirse seçilsin var olan sorunlarla, eklenebilecek yeni başlıklarla Türk-Amerikan ilişkilerini sürdürmek durumunda, diye…
Nitekim Trump, süper çoğunluk olarak ifade edilen bir netice ile yani, Seçiciler Kurulu, Senato ve Temsilciler Meclisi çoğunluklarını almak suretiyle ABD’nin 47. Başkanı olmayı başardı…
Biden-Harris çizgisi ile perişan olan dünyada, daha önceden bildiği ve aslında hiç de tasvip etmediği Trump yönetimine yeni bir kredi açanlar, umut besleyenler de açıklanan kabine üyesi adaylarını görünce endişeli bir bekleyişe girdiler…
Eskilerden kalma bir söz vardır, acele etme, peşin hüküm verme, mülahazat hanesini boş tut, diye…
Türkiye kuşkusuz ki, şerbetli.
Türk-Amerikan ilişkilerinde sorunlar ne birinci Trump döneminde başladı, ne de Biden ile…
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, derdi ki ‘Amerika ile ilişkiler ayı ile yatağa girmek gibidir. Uyanık olmak gerekir…’
Gerçekten de öyle.
Türkiye açısından stratejik ortak, müttefik, NATO üyeliğinden ötürü ‘dost ülke’ gibi birtakım nitelemelerle ifade edilmekle birlikte uygulamalar, pratiklerde hiç de dost olmayan pek çok yaklaşım içinde olan ABD ile ilişkiler, gelen ve giden başkanlara göre sadece biraz daha az sorunlu veya biraz daha fazla sorunlu olarak ilerler hep…
Görünen o ki, yine aynısı olacak. Berbat geçen bir dört yıl sonrasında yine berbat geçeceği anlaşılan bir dört yıllık döneme girmiş bulunuyoruz…
Türkiye’nin avantajı şu, kişilere endeksli bir ilişki yerine, seçimlerde sonuç ne olursa olsun, kazanan ile en az sorunla sürdürülebilecek bir ilişki zemini yakalayabilmek üzerine rasyonel bir politika inşası…
Böyle olduğu içindir ki, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Trump’ı telefonla kutlamış ama akabinde de son derece temkinli ve gerçekçi bir açıklama yaparak, Bakanlar Kurulu üyelerinin yeni dönemde kendi muadilleri ve muhatapları ile ilişkileri karşılıklı olarak, sorunlar ve çözüm yolları, avantajlar, fırsatlar, beklentiler, ilerleme alanları üzerinden ilerletmeleri talimatı verdiğini belirtmişti.
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli de yine önümüzdeki zor geçmesi muhtemel günlere işaretle, Türkiye’nin fil (Cumhuriyetçilerin simgesi) ile eşek (Demokratların simgesi) arasında bir tercih mecburiyetinde olmak yerine bozkurtça bir duruş içinde olacağını ifade etmişti…
Bu yaklaşımların isabeti, Trump’ın açıkladığı kabine adayları ile tescilleniyor.
İsrail daha fazla desteklenecek. Gazze sorunu derinleşecek. Soykırım devam edecek. PKK-YPG çizgisine Suriye’de destek devam edecek. İran’a yönelik ambargo derinleşecek. Yani Ortadoğu’da kan ve şiddet daha da artacak.
Bunlara karşı çıkan bir ülke olarak Türkiye ile ilgili olumlu gelişmelere ABD yönetiminde görev alacaklar arasında yine çok sayıda fanatik isim olacak. Hatta bunlar ilişkileri daha fazla çıkmaza sokacaklar…
Trump tarafından açıklanan isimlerle ilgili İsrail hariç tüm dünyada bir kaygı var ama en büyük kaygı ABD kamuoyunda…
‘Savaş karşıtı’ diye Trump’a oy verenler, atanmak istenilenleri gördükçe ‘Acaba 3. Dünya Savaşı’na mı gidiyoruz?’ endişelerini seslendiriyorlar…
Öyle isimleri bakanlar kurulu adayı olarak açıkladı ki, hepsi ile alakalı çok sayıda iddia var ve Amerikan toplumu, ülke olarak bu kadar anormal insan ile dört yılın kendileri açısından nasıl geçeceğini düşünmeye başladı…
Mesela Dışişleri Bakan adayı Rubio, bilinen bir savaş yanlısı. Venezuela’yı işgali dile getirmişti. Libya, Suriye, Yemen, Irak ve Iran’a , Çin’e karşı son derece agresif ve insafsız… Savunma Bakanı adayı Hegseth, İran’da askeri hedefler ile birlikte kültürel hedeflere de saldırılmalı, diyor. ABD’nin savaş kurallarını kendi lehine yeniden yazmasını istiyor. Manyağın önde gideni…BM Büyükelçi adayı Stepanick, israil’in en hararetli destekçisi, Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak açıkladığı Waltz için Çin, Rusya ve İran büyük düşmanlar… Ulusal İstihbarat Direktörü adayı Gabbard, tam bir felaket…
Diğer isimler de benzer şekilde adeta birer Netenyahu…
Düşünün ki, ‘Kabinesindeki en dengeli kişi Trump’ın kendisi olacak’ yorumları yapılıyor…
Keza Trump’ın izinsiz ve belgesiz olarak ülkesinde bulunan tüm göçmenleri hızlı bir şekilde sınır dışı edeceği açıklamaları ekonomi dünyası tarafından da endişe ile takip ediliyor…
Ucuz ve rekabet üstünlüğü sağlayan işgücü olarak kullanılan yaklaşık 15 milyon göçmenin gitmesiyle birlikte iş gücü arayışı başlayacak, ücretler artacak, enflasyon fırlayacak, sosyal denge bozulacak diyenlerin sesi seçim öncesinden daha fazla gür çıkıyor…
Prof. Dr. Zakir Avşar / Haber7
Yorumlar34