Hama’nın dertli dolabı…

  • GİRİŞ10.12.2024 08:52
  • GÜNCELLEME11.12.2024 09:08

Hazreti Yunus der ki, “Benim adım dertli dolap/Suyum akar yalap yalap/Böyle emreylemiş Çalap/Derdim vardır inilerim.”

Derler ki, bu şiiri Hama’nın Su çarklarını gördüğünde söylemiş…

Hama özgürleşti. Büyük katliamlara, acılara, zulümlere sahne olan, yiğit insanların şehri Hama…

İç savaş öncesi idi, bir grup arkadaş Azez’den girdik, Halep, Hama, Humus, Şam ve görülebilecek her yeri geze geze bir on-onbeş gün geçirdik Suriye’de…

En ilgimizi çeken, gıcırdayarak dönen ve dönerken adeta bir vaveyla gibi, çığlık gibi kulakları delen, kalplere acı ızdırap veren sesiyle Hama katliamını anımsatan boyları 25 metreyi bulan devasa su çarkları idi…

Suriye’nin dördüncü büyük şehri Hama… Beşbin yaşında olduğu söylenir. Asi nehrinden hayat bulur. Hayat verir etrafına… 

Su değirmenlerinin tarihi Bizans’a kadar götürülür, ancak, ciddi kaynaklar bunları Memlukler’in yaptığını yazar, Osmanlılar döneminde ise yeniden imar edilmiş, yaşatılmış, günümüze kadar gelmiş…

“Beni bir dağda buldular,/Kolum-kanadım kırdılar,/Dolaba lâyık gördüler,/Anın için inilerim.”

1982 Yılı Şubat ayında, Hafız Esed yönetimine başkaldıran Hamalılar, yiğit insanlar 27 gün süren korkunç bir katliama, soykırıma tabi tutulur. Hafız’ın katilleri, bir taraftan havadan bombaladıkları şehirde, karadan da kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmadan yaşayan tek bir canlı bile bırakmamak için bir insan avı sürdürür… Toplarla, tanklarla evler, hastaneler, okullar, camiler hedef alınır… Tecavüzler, işkenceler anlatılabilecek gibi değildir… Uluslararası Af Örgütü raporlarında bile 30 bin, gerçekte kırk bini aşkın Hamalı öldürülür…

“Ben bir dağın ağacıyam,/Ne tatlıyam ne acıyam,/Ben Mevlâ’ya duacıyam,/Anın için inilerim.”

Bir Cuma günü sokağa çıkma yasağı kaldırılır. İnsanlar büyük acılarına, kederlerine merhem diye Cuma namazı için caminin yollarını tutar. Zalim Hafız Esed’in kendinden daha zalim kardeşi Rıfat Esed “Hama’da hala erkek kaldı mı?” diyerek, bir kez daha başlar toplu katliama… Tecavüzlere, işkencelere…

Yeşil Mezarlık olarak bilinen alanda toplu infazlar yapılır, beşbin kadar erkek orada katledilir… Ağaçlara tırmanarak katliamdan kaçmaya çalışan çocuklar fark edildiğinde, oracıkta öldürülüp başları kesilir ve başları ağaç dallarına asılır… Hastaneler ele geçirilir ve yaralılar da oralarda öldürülür…

“Âşık Yunus eder âhı,/Gözyaşı siler günahı,/Hakk’a âşıkam billâhi,/Anın için inilerim.”

Şehrin %75’i yok edilir, kırk bini aşkın öldürülenin yanında, onbeş bin insanın akıbeti ise meçhuldür, 60’ı aşkın cami, onlarca hastane, okul, yüzlerce bina yıkılmıştır… Sapık ve zalim Rifat Esad, o günlerde gazetelere ‘Nüfus kontrolü yaptık!’ diye beyanatlar vermekten çekinmez… Çekineceği ne var ki, Sednaya Hapishanesi tüm gerçekleri göz önüne sermiyor mu? Yüz bine yakın insan, yerin yedi kat altında girişi, çıkışı bilinmeyen hücrelerde, ömürlerini tüketiyor. Kurtulanlar Zalim Hafız Esad’ın öldüğünü dahi bilmiyor, Irak-İran savaşı devam ediyor zannediyor, kendilerini Saddam Hüseyin’in kurtardığını düşünüyor…

Suriye ile ilgili olarak değerlendirmeler yapılırken, gözden uzak tutulmaması gereken en önemli husus tam da budur. Zulüm ile baskı ile yıldırma ve yok etme ile halkını susturmaya çalışan bir sapık rejim, sistem…

Ekranlarda değerlendirme yapanların da yine en öncelemesi gereken husus da budur.

Bol bol ve boş tartışmalar içinde, o ülkenin halkı içinden ortaya çıkan, hayatlarını, namuslarını, inançlarını, varlıklarını korumaya uğraşan insanlara yönelik bir takım yakıştırmalar içine girmeleri çok da doğru değildir…

Hama, bizim imparatorluk coğrafyamızdan 1918’de koparılmıştır. O günden bu güne gün yüzü görmemiştir.

Rejimin ve destekçilerinin tüm yığınaklarına, çabalarına rağmen Hama’da, Humus’ta, Sam’da bir gün bile tutunamaması boşuna değildir…

Acımasızca yok etmeye uğraştığı insanların evlatları, annelerinin, babalarının intikamını almıştır…

Şair der ki,Âşık, karalı mısın, candan yaralı mısın?/Nedir sendeki bu hâl, yoksa Hama’lı mısın?”

Hama tıpkı Suriye’nin her karış toprağı gibi yaralıdır, ama en yaralıdır…

Bir Suriyeli yazarın dediği gibi,

“Esad sonrası herkes rahat edecektir…

Suriye halkı, öldürme, sürgün ve tutuklamalardan kurtulacaktır, Lübnan kurtulacaktır, Ürdün, sınırlarında bekleyen İran milislerinden kurtulacaktır, Türkiye, terör ve göç sorunundan kurtulacaktır, Körfez ülkeleri, uyuşturucu ticaretinden kurtulacaktır, belki İran sıkıntıya düşecek, ama İran halkı, rejimin Suriye’ye harcadığı paraların kendisine yönelmesiyle rahat edecektir… Hatta Rusya bile, kendisine yük olan zayıf bir ortaktan kurtularak rahat edecektir…”

Kuşkusuz ki, AB ve ABD elini bu topraklardan çekerse…

Yorumlar21

  • fethiyeli OSMAN 1 hafta önce Şikayet Et
    Osmanlı gitti zulüm başladı ve bitmedi.Hocam takip ediyorum Allahrazıolsun değerli ve millisiniz.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • HRN 1 hafta önce Şikayet Et
    Zira kayıtsız kalmak başka tehlikelere yol açar. Kuşkusuz AB ve ABD insanları birbirine düşürmede uzman. Türkiye bi kerede ben yaptım planladım destekledim desin. Gizli gurur duymaktan usandık
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Mehmet alp 1 hafta önce Şikayet Et
    Yapılan iyilik davul ve zurna ile ilan edilmez.bilen bilir. Kime ilan edecen,bu ilan gelin benide vurun demektir,insan akıllı olur,ahmak dost başa beladır.
  • HRN 1 hafta önce Şikayet Et
    "Kuşkusuz ki, AB ve ABD elini bu topraklardan çekerse…" Bu cümle bile binlerce ama fakat lakin barındırıyor. 13 yıllık bu direnişin öncüsü destekcisi planlayıcısı olduğunu düşündüğümüz güzel ülkemizin. Bu Suriyede şeri kurallarıda ihmal etmeyen bir anayasal düzenin kurulmasına yardım etmesi elzemdir.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • hrn 1 hafta önce Şikayet Et
    Kaleminze sağlık;
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • AKHİLAL 1 hafta önce Şikayet Et
    İnşallah ellerini çeker batılılar. Belki de biz el çektiririz kim bilir
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat