CHP’nin vazgeçemediği vazgeçilmesi gereken kafa…
- GİRİŞ15.04.2025 08:27
- GÜNCELLEME16.04.2025 09:01
Nasıl ki tek çiçekle bahar gelmez, bahçe olmaz; tek parti ile de demokrasi olmaz… Siyasal sistem içinde farklı fikirleri, görüşleri temsil eden partilere ihtiyaç vardır. Bunlar arasından milletin takdirini kazanan iktidar olur. Ana muhalefet görevi de yine önemli bir millet takdiridir.
Muhalefet eleştirir, sorgular ve alternatif üretir. Bu hem görev ve sorumluluğu hem de hakkıdır. Ancak bu görev ve sorumluluk, ülke çıkarlarıyla çatışamaz, milletin aleyhine icra edilemez. Şayet öyle bir yol tercih edilirse siyasetin değil, artık hukukun, devlet aklının devreye girmesi ve millet iradesinin de uyarıcı bir noktada konuşlanması gerekir…
Ülkemizin ana muhalefetinin siyaset kodları ‘tek partili’ sistem içinde oluştuğu için, serbest seçimleri, yarış ve rekabeti, milletin tercihinin önemini kavramaya yetmiyor. Eski günlerin özlemi içinde hala millete rağmen siyaset üretmeye, siyaset ederken de hesap vermemek üzere harekete devam ediyor…
İBB Belediyesi eksenli sürdürülen soruşturmalar, adli süreç ana muhalefetin olmayan dengesini iyice bozmuş durumda.
Ana muhalefet liderinin yabancı basına verdiği demeçler ve uluslararası kuruluşlarla yürüttüğü temaslar dikkat çekici.
İBB’deki yolsuzluk olayları nedeniyle ülkeyi 20’den fazla yabancı basın kuruluşuna şikayet ettiğini ifade ederken, “Birkaçını söyleyeyim: Reuters’a, Fransız Le Monde’a, Deutsche Welle’ye, İngiliz The Times’a, CNN International’la bütün dünyaya... Hatta Japon Asahi’ye, Financial Times’a, Der Speigel’e, Agence France Presse’e, The Guardian’a sayfa sayfa röportaj verdim." diyor, yaptığı marifetmiş gibi, ana muhalefet partisi genel başkanı… Bununla da yetinmiyor, “kardeş partilerden”, “siyasal akrabalıklardan” bahsederek, dünyadaki tüm sosyal demokrat partilerden kendilerine yardım etmelerini, Türkiye’ye karşı cephe almalarını talep ettiklerini de belirtiyor…
Allah’tan konunun ne olduğunu az çok dünya bildiği için beklediklerini bulamıyor, bulamadıkça da daha da hırs yapıp freni patlamış kamyon gibi gidiyorsa da, bu siyaset tarzı iyi bir siyaset tarzı değildir.
Çünkü bu temas ve açıklamaların içeriği hükümet eleştirisi sınırlarını aşmış; ülkenin ekonomik kırılganlıklarını öne çıkaran, dış müdahaleyi çağrıştıran ve ülkenin itibarına zarar veren bir hatta evrilmiştir.
Bir muhalefet liderinin, iç siyasette söyleyemediklerini dış basında dillendirmesi, yalnızca siyasi nezaketle değil, milletine hissetmesi gereken sorumlulukla da bağdaşmaz. Bugün küresel dünyada ekonomik yaptırımlar, siyasi baskılar ve dış destekli yönlendirmeler “yumuşak müdahale” araçları haline gelmiştir. Bu nedenle içerideki her sözün dışarıdaki etkisi olabilir.
Demokrasi eleştirisiz olmaz. Ancak dışarıya verilen demeç ve açıklamalarla; hattı zatında partisine mensup bir belediye başkanı ekseninde gelişen yolsuzluk soruşturmasını örtmek için bir ülkenin yatırım ortamını zayıflatmak, hukuk sistemini itibarsızlaştırmak, siyasi bir bedel ödetilmesini istemek bir “iç mesele” olmaktan çıkar. Bu neviden açıklamalar, yalnızca iktidara değil, devlete, millete ve geleceğe zarar verir.
Devlet, süreklilik taşıyan bir organizmadır. Hükümetler gelir geçer, seçimle değişir. Ancak ülkenin itibarına sürülen bir lekenin temizlenmesi yıllar alır. Siyasetçinin görevi, iktidar hırsıyla değil, ülke menfaatini gözeterek davranmaktır.
Siyaset, ülke ve millet için, ülkenin içinde yapılır. Milletin gözü önünde, milletin hakemliğinde gerçekleştirilir mücadele. Bunun dışındaki her çaba, üstelik içinde ülkenizi ve milletinizi kötüleyerek, zararına gelişecek talepler içeriyorsa hiçbir haklılık içermez.
Bu tür çabalar tam bir mandacı ve himayeci anlayışın ürünüdür. Kim, hangi gerekçeyle yaparsa yapsın bilmelidir ki, ülkelerin birbirleri ile ilişkileri ne kadar dostane, kardeşçe görünse de çıkarlara dayalıdır. Hiçbir ülke diğeri ile çıkarı çatıştığında, menfaati halel gördüğünde ötekine kardeş, dost nazarı ile bakmaz. Menfaatinin gereğini yapar ve eski defterleri açar…
Bir ülkenin siyasilerinin başka bir ülkeden yarar umarak böylesi arayışlara girmesi son derece cahilce, yanlış ama bir o kadar da milli iradeye ve hukuk sistemine karşı olmaktır…
Hatırlatalım ki, ana muhalefet partisin kardeş parti, siyasi akraba olarak gördüğü partilerin de yolsuzlukla malul mensupları var; hiç birinin gözünün yaşına bakmıyor ve kapının önüne koyuyor, yargıda hesap vermesini sağlıyorlar.
Onlardan illaki bir fayda umuyorsa, yolsuzluk iddialarında nasıl davrandıklarına bakıp örnek alsınlar…
İçeride kazanılamayan mücadeleyi dışarıya taşıma eğilimi, ne halkta karşılık bulur ne tarihte saygı görür. CHP çok geç kalmadan bu kafadan vazgeçmelidir. Mücadelesini hukuk ve demokrasi içinde, millet huzurunda vermelidir.
Unutmayalım ki, egemenlik, yabancı mahfillerin değil, milletin iradesindedir.
Prof. Dr. Zakir Avşar / Haber7
Yorumlar23