Örümcek Evinde Oturulmaz

  • GİRİŞ22.05.2014 07:39
  • GÜNCELLEME22.05.2014 07:39

(Önce, Soma maden ocağı faciasında ailelerini ve tüm ülkeyi yasta bırakıp dünyayı -erken?- terk etmek durumunda kalan 301 madenci kardeşimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

Her canlının bir eceli, dünyada belirli bir süre kaldıktan sonra Âhiret'e göçü söz konusudur; buna tanık olur ve inanırız. Bununla beraber, biliriz ki, ölümlerin de sebepleri vardır ve bazı durumlarda bu insana sorumluluk yükler. Soma maden ocağındaki ölümler, öyle anlaşılıyor ki, muhtelif ihmaller sebebiyle olmuştur. Bu konuya aşağıda tekrar döneceğiz.)

Haber7'de yazdığımız üç yılı aşkın zaman dilimi çok verimli geçti bizim için. Bir görev üstlenmiş olmanın sorumluluğuyla, bir hafta bile ara vermeden, güncel ve genel konularda gözlemlerimizi, düşünce ve önerilerimizi değerli Haber7.com okurlarıyla paylaşmaya çalıştık. Bu süre zarfında karşılaştığımız eleştiri, teşvik ve destek de etkili oldu yazıların sürekliliğinde.

Bu üç yıllık süreklilik, durup bir nefes alma gereksinimi oluşturdu bizde, bu da doğaldır. Yazıp çizdiklerimiz üzerinde geriye dönük bir değerlendirme sonucunda, fark ettik ki,  bir kitap hammaddesi var elimizde. Şimdi bize düşen, bu hammaddeyi içerik ve biçim itibariyle yeniden işleyerek, bir kitaba dönüştürmekti. Zaten daha Haber7'de yazmaya başladığımız ilk zamanlarda böyle bir düşünce ve beklenti oluşmuştu.

Mayıs sonunda çıkacak olan kitabın adı, Örümcek Evinde Oturulmaz.[1] Bu ismi iki yıl kadar önce burada bir yazının alt başlığı olarak kullanmıştık. Örümcek evi ya da örümcek ağı kavramlarının;  bireysel, toplumsal ve uluslararası ilişkilerde artan etkileşimle beraber yanılgı/yanılsama durumlarına işaret ettiğini düşünüyoruz. Her ne iş olursa olsun, eğer işin hakkı verilmezse, sonuçta yanılgı kaçınılmaz olacaktır. Bütün yazıların ve kitaptaki konuların özünde tartışılan, budur.

Örümcek Ağı modeli dünyadaki kompleks ilişkilerin açıklanmasında bir araç olarak uluslararası ilişkiler literatürüne girmiştir. Amaç, dünyada gözlemlenen toplumsal ve kültürel gerçekliğin biçimsel anlatımını kolaylaştırmaktır. Ama bize göre, buradaki zayıflık ve tehlike, amaç ile aracın birbirine karıştırılmsı, hatta çoğu zaman aracın amaç yerine geçmesidir. Bu ise insan ve toplum için bir yanılgı ve haksızlık anlamına gelir.

Konuyu Soma'da meydana gelen maden kazası ve sonrasındaki gelişmeler örneğinde açıklamaya çalışalım.

Şöyle bir soru mantıklı olur: Kömürün yer altından çıkartılmasındaki amaç nedir?

Bunu iki türlü yanıtlamamız mümkün: Birincisi, elde edilen kömürle genel enerji ihtiyacını karşılamak ve ülkenin kalkınmasını sağlamak. Bu, sonuçta insanın/toplumun refahı ve mutluluğu için önemli bir üretimdir. Ayrıca, bu vesileyle doğacak istihdam olanağı sayesinde çok sayıda aile bütçesine katkının olacağını da düşünmeliyiz.

Başka bir amaç da, işletme sahibinin, girişimci sıfatıyla, salt kazanç elde etmeye çalışması olabilir. İşçinin sağlığını ve güvenliğini ikinci planda tutarak, yer altındaki kömürü çıkarmak istemesi... Bu, Soma'da ve başka yerlerde somut örneklerle de sabittir.

Ama her hâlükârda uyulması zorunlu kurallar, üstlenilmesi gereken sorumluluklar vardır. Hem işletme sahibini ya da girişimciyi, hem de devleti ilgilendiren kural ve sorumluluklar...

Soma'da buna ne derecede uyulmuştur, bunu hukukî ve idarî soruşturmalar sonucunda göreceğiz, ama şimdiden bilinen bazı hususlar var. Bunları madencilerin ve ailelerinin ifadelerinden, aynı zamanda da maden ocağındaki ön inceleme sonuçlarından öğreniyoruz. Örneğin, işçilerin kazadan bir kaç hafta önce ailelerine sürekli olarak ocağın çok sıcak olmaya başladığını ve baş ağrısından şikâyetçi olduklarını dile getirmeleri... Ölçümlerde karbonmonoksit düzeyinin aşırı derecede yüksek çıkması... Uyarıcı sistemlerin bulunmaması... Tavan koruyucu malzemenin yangına dayanıksız (ahşap) olması... Bütün bunlar o işletmedeki kusur ve noksanlıkları gösteriyor.

Bir de somut tanıklıklar var. Soma'da 13 Mayıstaki kazadan belki haftalar önce kömürün ısınmasından dolayı alttan alta bir yangının başladığı, belirli yerlerde kül dökülerek söndürüldüğü (aslında tam söndürülemediği) anlatılıyor. Denetimlerin de göstermelik biçimde yapıldığı, gerçekte yapılmadığı tanıklar tarafından ifade ediliyor. Hâlbuki bu tür işletmeler ilgili Bakanlık müfettişlerince denetlenmek zorundadır. Demek ki burada da bir ihmal söz konusu.

Kömürün yer altından çıkartılması ülkede insan ve toplum için bir etkin fayda anlayışıyla olmuyorsa, amaç ile araç birbirine karıştırılıyor demektir. Dolayısıyla, bir yanılgı var burada, bir yanlışlık var.

Bu, sorunun evveliyatına yönelik bir durumdur. Kriz esnasında ve sonrasındaki yönetim ise ayrı bir konu. Bunu hükümet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız özveri ve başarıyla yürütmüştür. Ne var ki, bazı Başbakanlık görevlilerinin Başbakan'ın Soma'yı ziyareti sırasındaki isabetsiz gayretkeşliği ve yanlış tutumları yüzünden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ve Türkiye'nin hiç hak etmediği manzaralar yayılmıştır ülke ve dünya gündemine.

Bunun kasıtlı tahrikçileri olabilir, ama buna karşı da önlem anlamında feraset ve sabır gerekliydi. Başbakan'ın orada konuşma yapacağı sırada bilgi notu olarak önüne 19. yüzyıldan kalma eski istatistik verileri koyanların, Soma faciasındaki acının henüz çok taze olduğunu düşünmeleri gerekirdi... Kardeşini, babasını, çocuğunu kaybeden, bunun acısını ve öfkesini yüreğinde duyan insanlar her şeye rağmen vakur ve sağduyulu davranmıştır. Bir kaç münferit olayda Başbakan'a yani siyasete karşı protesto eyleminin gerçekleşmesi normaldir. Bunları Başbakan'ın diğer Gezi eylemlerinden ya da paralelci olarak adlandırılan davranışlardan farklı değerlendirip daha yumuşak ve hoşgörülü bir tavır sergilemesi iyi olurdu.

"Somali'yi bırak, Soma'ya bak" tarzındaki söylem de isabetsizdir. Bunlar mevcut ortamdaki gergin atmosferin sonuçlarıdır. Türkiye 2011yılından itibaren Somali'de üstlendiği onarım ve iyileştirme göreviyle diğer birçok ülkeye de örnek olmuştur. Yaklaşık 20 yıldır iç savaşın ve kıtlığın hüküm sürdüğü Somali'de Başbakan Erdoğan'ın ziyareti sonrasında önemli altyapı ve hastane tesisi başta olmak üzere, güvenlik ve istikrara hizmet eden çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Aynı şekilde Filistin'de, Tunus'ta, Gürcistan ve Makedonya'da da TİKA aracılığıyla Türkiye'nin varlığını hissettirdiğine tanık oluyor dünya.

Bunlar çok önemli gelişmelerdir. Ama buna rağmen, ülke içerisinde hükümetin herhangi bir üretim sektöründe uluslararası standartlara uygun mevzuatı ve buna yönelik etkin denetimi hayata geçirememesi, büyük bir noksanlık sayılır. Bu türden noksanlıkları bazı çevrelerin varsayımsal kötü niyetli sabotajlarına atıfla yok saymak mümkün değildir.

Bir an önce tüm maden işletmelerinde uluslararası teknik zorunluluklar (buna rescue chamber yani kurtuluş ya da sığınma odaları dâhil) yeni bir yasal düzenlemeyle ulusal mevzuat kapsamına alınmalıdır. Şili hadisesi bu açıdan üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir örnektir. Orada sığınma odaları sayesinde 33 maden işçisi ile kazadan 30 gün sonra irtibat kurularak yaşamsal destek sağlanmış, 70 gün sonra da tamamı kurtarılmıştır.

Türkiye böyle bir konuma geldiğinde, hiç kimsenin olumsuz söz söylemesine fırsat vermeden,  Somali'ye de bakar, Soma'ya da. Esasen, Türkiye, bir geliştirici güç olarak, hem Somali'ye bakmalıdır, hem de Soma'ya...

icanbol@hotmail.com

twitter.com/icanbol


[1] İbrahim S. Canbolat, Örümcek Evinde Oturulmaz, Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul 2014.

Yorumlar4

  • kenan elli 10 yıl önce Şikayet Et
    musibetten ders alma günü... Özelde Soma, genelde de tüm maden ocakları, ülke için kaynak olup, işleten resmi veya özel kuruluşlar için kazanç ve istihdam kaynağı, çalışanlar içinde geçim kaynağıdır. Yaşanan vakada işveren firma'nın hayati eksiklikleri olup, kamu'nun denetimdeki hayati eksikliği de cabasıdır. Taner Yıldız'ın süreçteki duyarlılığı takdire şayan olup, denetim sorumluluğunu taşıyamayan bürokratlarını hesaba çekmelidir. Aynı zamanda çalışma bakanlığı teftişinin de ciddi sorgulanması gerekir. Başbaka'nın Soma Belediyesinde önüne konulan anlamsız veriler büyük bir talihsizliktir. Hükümete karşı bir sabotaj ihtimalinin dahi konuşulduğu bu olayda başbakan, sorumluluğu büyük olan işvereni savunur bir konuma itilmiştir.. Oyun büyük. Kamu - özel sorumluluğu olan bu facia'da hesap soracak olan hükümet ve başbakandır. Milletin beklentisi budur.. Başbakan'ın yakın danışma ekibi sorumlu-vakarlı, ortamın psikolojisini hissedebilen ve buna uygun davranış sergileyen bir ekip olmalıdır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İsmetlim 10 yıl önce Şikayet Et
    Tedbirde kusur edip Takdire bühtan etmemek gerekir. "Sana senden gelir bir işde ancak dâd lazımsa Ümîdin kes zaferden gayrdan imdâd lazımsa " Olumlu olumsuz bütün vakıalarımızı kendi içimizde suhuletle çözümleyebilmeliyiz.Samimi eleştirilere elbette kapımızı aralamalıyız.Bu eleştiriler ;fotoğrafın tamamamı görülerek yapılıp ,lokal hatalara dikkat çekiliyorsa fayda sağlayıcı olarak değerlendirilmelidir.İstanbul da bu gece yaşanan hadiseler ve daha önceki benzerleri elbette kabul edilebilir olaylar değildir,basit bir gösteri olarak değerlendirilemez..Soma acısından bile rant elde etmeye çalışan bu zihniyet hiç bir haklı gerekçe ortaya koyamaz.Yazı ;bu hassas dengede yukarıda Namık Kemal'in dizelerinde ifade ettiği gibi içten gelen samimi bir ses olarak,nazarı dikkatleri celbediyor.Biz de aynı duygularla hayatını kaybedenlere rahmet diliyor,gerekli tedbirler alınarak böyle olayların tekrar yaşanmamasını temenni ediyoruz.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • BMKPHC 10 yıl önce Şikayet Et
    Her yazı kitap haline gelmez. Taraf olan ve taraf olduğu kesimdeki olumsuzlukları da cesaretle yazan,eleştiren ve taraf değiştirmeyerek ileriye dönük o olumsuzlukların olumlu hale gelmesi için önerilerde bulunan ,tespitler yapan bir yazarın özelliklerini de yansıtan bir yazı.Böyle özelliklere sahip yazılar kitap haline getirilir. Ak Parti ile birlikte ülkemizde tabu haline gelmiş bir çok sorun nasıl çözülüyorsa inşallah bu acı soma olayı sebebiyle de madencilik sektöründeki olumsuzluklar da yazıda anlatılan örneklerdeki düzeye getirilir.Yıkmak kolay yapmak zordur.Zorlukların üstesinden de ancak bu hükumet gelir.Buna inanıyoruz
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • ertan korkmaz 10 yıl önce Şikayet Et
    güzel buluşma. Uzun süre sonra yazınızı okumak mutluluk verici.Evet Soma faciasından sonra özellikle Enerji bakanının tavır tutum ve organizasyonları takdire şayandı.İnşaallah bu olayın sorumluları hesaplarını verir.Türkiyenin tekrar başı sağolsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat