İsrail sahurda ne yapıyor?Biz ne yapıyoruz?

  • GİRİŞ11.07.2014 08:54
  • GÜNCELLEME11.07.2014 08:54

Başbakan Erdoğan'ın  2009 Davos Zirvesi'nde İsrail Cumhurbaşkanına hitaben söylediği "siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" ifadesine bir yanıt mı şimdi bu İsrail başbakanı Netanyahu'nun dedikleri? Yoksa o ifadeyi teyid edici bir işaret mi? "Daha çok ölüm yağacak. Gündemimizde ateşkes yok..." demiş, çünkü.

Ne zaman söylüyor bunları? Sahur vakitlerinde füzelerle vurduğu Filistin evlerinde 90 kadar kadın, çocuk ve erkekleri zalimce öldürdükten sonra. Peki, Filistinliler ne yapıyor? Onlar İsrail tarafına attıkları havan toplarıyla orada tedirginlik yaratıyorlar sadece. İsrail daha havada iken etkisiz hale getiriyor o topları. Öldürülmüş kimse de yok.

Oysa Filistin'de, Gazze'de öldürülenler dışında yüzlerce kişi ağır yaralı ve yaklaşık bin kişi de evsiz durumda. Bu arada BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, İsrail'e aşırı güç kullanarak sivil insanların ölümüne sebep olmaması için çağrıda bulunurken, Hamas'ı da İsrail'e roket attığı için kınıyor.  Batılı devletler zaten "anlayış göstermiş" ve icazet vermişler, Netanyahu'ya. ABD ise İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu açıklıyor.

İyi de, Filistinli Müslüman çocukların, kadınların ve erkeklerin yaşama hakkı yok mu? Bunu kim savunacak? Küresel siyaset bezirganlarının böyle bir derdi yok tabii ki. Türkiye'yi de küstürdüler... Susturdular mı, susturabilirler mi o ayrı bir konu, ama tek başına bıraktılar sanki. Bunda biraz da Türkiye'nin kendi içerisinde belirginleşen bir hesaplaşmanın etkisi var... Eleştirel siyasî tavrın ve paralel karşıolumlu girişimlerin... 

Ulusal ve uluslararası düzeyde kendisine yön çizilecek bir ülke durumuna getirmek için söz konusu siyaset bezirganları sürekli çalışıyor, Türkiye üzerinde. Kullanabilecekleri her şeyi, her yöntemi kullanıyorlar. En klasik yöntem ise, "böl ve yönet" stratejisi.

Bu süreçte halkın duyarlılığı ve feraseti, çok büyük önem arzeder. Türkiye aleyhine sonuç doğurabilecek her tavır ve eylemden sakınmak şart. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından genel seçimler Türkiye'de siyasî ve ekonomik istikrar açısından hem risk hem de yeni bir açılım potansiyeli taşıyor. Siyasî liderler kadar, seçmenlerin ve ülkedeki kanaat önderlerinin sorumluluğu var burada. Bu bilinçle gitmeliyiz seçimlere.

Türkiye'de son on iki yılda oluşan siyasî, toplumsal, ekonomik ve kültürel atmosfer halkta belirli bir bilinç ve beklenti için de zemin hazırlamıştır. Önceki dönemlere oranla, refah düzeyi yüksek ve iyi yönetilme beklentisinde olan, bu yönde taleplerde bulunabilen bir vatandaş/seçmen mevcut şimdi.

Sol ve sağ kanattan iki siyasî partinin ortak Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kimliği dikkate alındığında, daha iyi anlaşılır, Türkiye'deki  bu değişim. Halkın temel değerler itibariyle tercih kriterlerine uygun olacağı düşünülen  bir adayın CHP ve MHP tarafından ortaklaşa belirlenmesi, bir bakıma, on iki yıllık AK Parti yönetiminin bir başarısı sayılabilir. Bu dönemde ülkede gelişen siyasî ve kültürel atmosfer, mevcut iktidara alternatif arayışında etkili olmuştur. Ya da en azından aday belirlerken hangi nitelik ve değerlerin gözetileceği konusunda.

Bütün bunlar, aslında, siyasî partiler açısından bakıldığında, bir tür fedakârlık ya da siyasî çıkarın yeniden yorumlanışı anlamına gelir. Bu da, sonuçta, Türkiye'nin yararına bir siyasî dönüşüm olarak görülebilir. İçeride sorunlarına çözüm üreten, dışarıda iradesini hâkim kılan bir Türkiye'nin dönüşümü.

Böyle bir algıyla Türkiye için çaba sarf edildiği taktirde, yalnızlaşan ve etkisizleşen değil, güçlenen ve etkide bulunan bir Türkiye görürüz. Sahur vakitlerinde İsrail'in Filistinlileri füzelerle öldürmesi karşısında dünyaya sesini duyuracak Türkiye, işte bu Türkiye olacaktır. IŞİD'in kaçırdığı Konsolosluk görevlilerinin sağlık durumları hakkında arada bir kamuoyuna bilgi veren değil sadece, bir an önce onların kurtarılmasını sağlayan Türkiye de bu Türkiye olacaktır. Hepimizin sorumluluğu var burada.      

Filistin'in Hamas ve El Fetih olarak bölünmüşlüğünde, belli ki, gizliden gizliye ısrarcı olan Batı dünyası, Filistin halkının birliği ve dirliği için irade gösteren Türkiye'ye cephe alıyor. Bu konuda da Türkiye'nin tarihî ve kültürel sorumluluğuna sahip çıkmak, bizim, bu ülkenin vatandaşları olarak, onurlu görevimiz olmalıdır.


icanbol@hotmail.com

twitter.com/icanbol

Yorumlar1

  • ertan korkmaz 10 yıl önce Şikayet Et
    Vatandaşta bana ne tavrı gelişiyor.. Geçen gün birisi'' eskiden İsrail'in Filistin'e saldılarında mitingler yapılır,protesto gösterileri olurdu.Şimdi ya işid'in müslümanım diyerek müslümanları öldürmesine kayıtsız kalınmasından yada Cumhurbaşkanlığı seçiminden dolayı duyarsızlık var''.demişti.Evet akşam televizyon başına geçip baktığımızda gördüğümüz şey Cumhurbaşkanlığı konuları ile dünya kupası başka da bir şey değil.Suriye ve suriye'li göçmenler,türkmenler ve bölge ile Filistin öylece kaderine terkedilmiş bekliyor.Ramazan ayındayız büyük TÜRKİYE olarak kendi ''BEN'' kavgamız arasında dahi olsa mazluma uzanan el olmalıyız.Yoksa giderek artan ''aman bana ne''tavrı gelişiyor vatandaşta buda çok tehlikeli.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat