Son fırsat!
- GİRİŞ09.11.2024 09:19
- GÜNCELLEME09.11.2024 09:19
Malûm olduğu üzere ABD-Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanlık seçimi bitti ve Cumhuriyetçi aday Donald Trump, ikince kez ve fakat ilk seçilmesindeki verileri aşan değerlerle Amerikan yönetiminin başına geçti.
Türkiye’nin Sn. Trump’ın vaki seçim galibiyeti üzerine nasıl bir tutum takınacağı tabiatiyle merak mevzuu oldu. Söz konusu merak, öncelikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın alacağı tavırla alakalıydı. Zira Türk-Amerikan münasebetleri, son senelerde çok da iç acıcı durumda değildi. Amerikan karar mercileri, parasını ödediğimiz hâlde F-35’leri bize teslim etmiyordu. S-400 savunma sistemlerini vermiyordu. Dahası Joe Biden, Trump’tan sonra işbaşına geldikten bir süre sonra “Türkiye’de müttefiklerimizi kullanarak diktatörü devireceğiz!’’ deme saygısızlığını göstermişti. Bu hasmane ifadeyi telaffuz etmekle kalınmadı. FETÖ himaye ediliyordu. Keza Türkiye’yi Amerikan üsleriyle kuşatma faaliyetleri tırmanışa geçmişti. Bundan da tehlikelisi oldu. Suriye’nin kuzeyinde bir terör yapılanması gerçekleştirme olayı Amerika ve yanındaki devletler desteğiyle bizim için çok baş ağrıtacak bir seyre bürünmüştü. Bu taşeron yapının devlet diye tanınma ihtimali bile konuşuluyordu.
Her biri ağır sıkıntı mevzuu olan bu mes’eleleri bastıran vak’a ise İsrail’in 7 Ekim 2023’ten itibaren Gazze ve Filistin’de emsali tarihte az görülür korkunç bir soykırımı biteviye işlemesiydi. Amerika, Suriye’nin kuzeyinde bölücü terör örgütünü mahallî müttefik addederek silah, mühimmat, eğitim… ve ne lazımsa yardım etmekteydi. Aynı ABD idaresi, Gazze’de çok zalim bir soykırım yapan siyonist İsrail’e de her türlü araç ve gereci veriyordu. Bunun sonucudur ki 50 bin ölü, 50 bin yaralı verildi. Öyle ki Amerikan desteğini arkasına alan Gazze Celladı Netanyahu, azgınlığını arttırarak, Lübnan ve Suriye’ye de girdi. Hedefinde Anadolu olduğunu her hareketiyle gösteriyor.
Bütün bunlardan dolayı, Amerikan hükûmetiyle Girit’ten Dedeağaç’a, oradan Karadeniz’e, Adalar Denizi’ndeki bazı adalara ve Güney Kıbrıs’a kadar uzayan üsler, Suriye ve Irak’taki fiilî işgali ve buralarda Türkiye’nin birliğine kasteden kan dökücü örgüte sahip çıkması ve siyonist soykırımı korumasından dolayı Türk-Amerikan ilişkileri, müttefiklik, dostluk ve NATO’da silah arkadaşlığına uymayan bir manzaraya sürüklenmişti.
Trump, bu manzarada işbaşına geldi. Seçimi kazandığı gün olan 5 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, TDT-Türk Devletleri Teşkilatı 11. Başkanlar Konseyi Zirve Toplantısı için Bişkek’teydi. Burada Trump’a dair tebriklerini dile getirdi ve kendisinden “dostum’’ diye söz etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan 5. Avrupa Siyasi Zirvesi için 7 Kasım’da Budapeşte’deydi. Sn. Erdoğan’ın Sn. Trump’ı arayıp-aramayacağı merak ediliyordu? 7 Kasım’da telefon açtı. İlk arayanlardandı. Bu kutlamada kısa bir telefon sohbeti yaptılar. Erdoğan, mevkidaşını Türkiye’ye dâvet etti.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, hem Trump’ın seçilmesi, hem tebrik görüşmesi ve hem de 47. Amerikan Başkanı Trump’la çalışmaya dair bir kısım görüşlerini Budapeşte dönüşü uçakta basın mensupları ile paylaştı. Mevkidaşından “dostum’’ diye söz ettiğini az yukarıda zikretmiştik. Bunun dışında Trump’ın ilk başkanlık döneminde Türkiye’den bahisle “parasını vermişler fakat biz, F-35’leri vermiyoruz’’ demesini tekrar gündeme getirdi. Elbette, yukarıda sözünü ettiğimiz diğer rahatsızlıklarımız, Suriye’nin kuzeyinde teröristan kurma ve İsrail’in bölgedeki pervasız soykırımı ve sürekli saha genişletmesi gibi Ankara’nın takip radarında olan her şeye dikkatleri çekti.
Bir konuda Sn. Erdoğan ile Sn. Trump’ın sözleri kesişiyor:
Trump, seçim konuşmalarında Ukrayna-Rusya Harbiyle Filistin’deki çatışmayı bitireceğini vadetmişti. Seçimi kazanmasında bu vaadin payı büyüktür. Cumhurbaşkanı Erdoğan da savaşı bitirebileceğimizden söz etti. Ayrıca Türkiye ile Amerika arasında bir Model Ortaklık olduğunu ve bu ortaklığın vazgeçilmezliğini dillendirdi.
Yazının girişinde resmettiğimiz şu çok rahatsız edici keyfîliğe rağmen soğukkanlılığı koruyup gecenin karanlığını değil de ayın aydınlığını gözler önüne sermek ve barış için hazır olduğumuzu ifade etmek kolay değildir. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu serinkanlılığı, bu dostluk eli, yani Türkiye’nin bu akılcı tavrı, Türk- Amerikan ilişkileri, bölge ve dünya barışıyla bebek, çocuk, kadın ölümleri… kısacası soykırımı bitirmek için son fırsattır.
Sn. Trump ve Amerikan yönetimi, aklıselimle düşünüp-tartarak bu fırsatı kaçırmamalıdır. Kaçırılırsa herkes kaybeder.
Rahim Er / Türkiye Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol