Göç siyâsetimiz üzerine düşünmek

  • GİRİŞ12.11.2024 09:18
  • GÜNCELLEME12.11.2024 09:18

11.11. 2024 günü bir toplantıya dâvetliydik. Toplantıyı, Göç ve Diaspora Vakfı tertiplemişti. Maksat, "Türkiye Göçmen Hareketliliği Raporu”nu tanıtmaktı. 2016-2023 yıllarını ihtiva eden raporu inceledik. Hem ilgili resmî kayıtlar taranmış ve hem de yurdumuzdaki göçmen hareketliliğinin dünü, bugünü ve yarınına dair tesbit ve buradan hareketle teklifler yapılmakta.

Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Recep Seyyar da hayli şümullü bir konuşma yaptı. Ne raporda yersiz tarafgirlik ve lüzumsuz öfke ve ne de yapılan konuşmada herhangi bir rahatsız edici taraf vardı. Bir sivil toplum kurumunun itinayla hazırladığı bu çalışmanın yetkili makamlarca değerlendirileceğini düşünüyoruz. Zira bu vak’a üzerinden on yılı aşkın biz zaman geçtiği hâlde toplumca bir fikir birliği temin edilebilmiş değil. Bazıları ezbere kızgın, bazıları ilgisiz. Hâlbuki olay, çok boyutludur ve yalnızca günümüze mahsus da değildir. Dün-bugün-yarın düzleminde ülkemizi, vatandaşlarımızı ve misafirlerimizi alâkadar eden bu meselede göç siyâsetimiz üzerine düşünüp işe yarar çârelere varmalıyız. Öncelikle kavram anlaşılırlığı gerekir:

Kavram veya tarifler "göçmen”, "düzenli göçmen”, "düzensiz göçmen” ve "sığınmacı” diye 5 maddede toplanabilir…

Biz, göçmene "muhacir” de deriz. Muhacir ve Ensar, medeniyetimizin eskimez kelimeleridir. Tariflerin raporda uzun izahları yazılı. Şöylece toparlayabiliriz:

Göçmen: Bir ülkeden başka bir ülkeye taşınan kişi. Göçmenliğin sebepleri, ekonomik fırsat, eğitim, savaş, zulüm görme vs.dir…

Düzenli göçmen: Bir ülkeye göç ederken gidilen ülkenin göçmenlik kanun ve mevzuatına riayet ederek gelen kimsedir...

Düzensiz göçmen: Bir memlekete gayrı kanuni yollardan girip, kanuna aykırı şekilde orada yaşayandır. Veya kanunlara riayetle girip ikamet iznini aşarak o memlekette kalmaya devam edendir. Bunlardan bir kısmı, düzensiz göçmen sıfatıyla bulunduğu ülkeyi bir geçiş ülkesi olarak kullanmaktadır…

Sığınmacı: Zulüm ve ağır insan hakları ihlallerinden korunmak yahut kurtulmak için bir başka ülkeye sığınmış olan fakat henüz hukukî bakımdan mülteci kabul edilmeyen şahıstır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 14. Maddede herkesin başka ülkelerden sığınma talep etme hakkı olduğunu yazar. 1951 Tarihli BM Sözleşmesi ve 1967 Protokolü mültecilerin zulüm görme tehlikesi sebebiyle geldikleri ülkeye gönderilmelerini yasaklamıştır...

Rapordaki tesbitlerse ana hatlarıyla şöyle:

-2023 itibariyle göç tartışmaları, yurdumuzda seçim malzemesi yapılmış ve yersiz değerlendirme ve vaadler yüzünden daha evvel Türkiye’yi tercih eden düzenli göçmenler iş insanı, bilim insanı, öğrenci… gibi kimseler için başka devletler, câzibe sebebi olmuştur.

-Türkiye, dünyada 3 milyondan fazla sığınmacı ile en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ikinci devlettir. 6 milyon göçmen varlığıyla da 12. konumdadır. Esasen 2020 itibariyle Suriye’den yurdumuza gelen sığınmacı sayısı durmuştur. Türkiye’deki problem, sığınmacı gelişi değil, sığınmacıların sağlıklı ve sistemli bir uyum politikasıyla düzenli göçmen statüsüne taşınamamasıdır.

-Ülkemizde 2019 yılında 454.662 kaçak kişi yakalanmıştır. Bu sayı, giderek düşmüş ve 2023’te 254.008’e gerilemiştir. Son bir yılda 401.325 düzensiz göçmen yurdumuzu kendiliğinden terk etmişlerdir. Bu arada yapılan incitici hareket, saldırı, kötü sözler yüzünden vasıflı düzenli göçmenler de gitmişlerdir.

-Genelde Arap ve özelde Suriye düşmanlığı şeklinde yükselen göçmen hasımlığı sadece Arap coğrafyasından gelenleri değil Türk Cumhuriyetlerinden, Rusya’dan ve diğer ülkelerle Batıdan gelen düzenli göçmenlere yansımıştır.

Rapordaki tekliflere de kısaca göz atabiliriz:

-Türkiye, göç mes’elesiyle tarihinde ilk defa karşılaşmıyor. Daha evvel 1492, 1697, 1709, 1855,1863, 1917, 1930… II. Dünya Harbi sonrasında kadar değişik hükûmetler zamanında değişik şekilde göç almış ve fakat bunların hepsini, gelen insan ve ülkemiz menfaatine şekillendirilmiştir

-Bugün 900 bini Türkiye’de doğmuş, 3,1 milyon Suriyeli Türkiye’de yaşıyor. 2022 itibariyle 223 bin 881 kişi, Türk vatandaşlığını kazanmıştır. 6 milyon civarındaki Suriyeli ise Suriye’nin kuzeyinde Türkiye denetimindeki topraklarda hayatlarını idame ettiriyorlar. Bu durumda "Suriyelilerin gideceği” tahmin veya beklentileri gerçeklikten uzaktır.

-Türk Soyu ve Türk kültürüne ait olma yeniden tanımlanmalıdır. Türkiye’deki düzenli göçmen veya sığınmacıların çocukları 6 yaşından itibaren 12 yıl boyunca eğitim kurumlarımızda mecburi eğitim almaktalar. 12 yıllık tahsil süresi bittiğinde 18 yaşını bulmuş bu gençler Türkçe ve lüzum görülen dallarda bir imtihana tâbi tutularak imtihandan geçenler Cumhurbaşkanlığı Kararıyla "Türk Soylu ve Türk Kültürüne Mensup” kabul edilebilirler. Aksi hâlde bu kadar zaman emek verdiğimiz ve evlâdımız hükmündeki bu gençlere tahsilleri sonrasında "burada kalamazsın!” demek gibi bir yanlışlığa düşülmektedir. O zaman içimizden biri olmuş nesiller de diğer kalifiye yetişkinlerin gitmesi gibi Almanya yahut üçüncü ülkelere taşınacak ve Türkiye ise külfeti çeken depo ülke olarak kalacaktır.

Bazılarının fikir ve çâre üreteceğine ırkçılık şaşkınlığına düştüğü bu mes’eleye dair adı geçen rapor tafsilatlı malumat vermektedir.

İlgili herkes, soğukkanlılıkla düşünmeli...

Müşterek, herkese yakışır dengeli bir mutabakata varmalıyız.

Rahim Er / Türkiye Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat