Bina dönüşümünde öncelik Suriçi'nin olmalı

  • GİRİŞ26.04.2025 09:42
  • GÜNCELLEME26.04.2025 09:42

Zelzelede ilk kurtarılması gereken "Fatih" isminin taçlandırdığı Suriçi İstanbul’umuzdur. Burası, ecdâdımızın İstanbul tarifiyle "nefs-i İstanbul", İstanbul’un kendisidir. Diğerleri, Eyüp, Galata ve Üsküdar’dır…

Suriçi, bu milletin çeyiz sandığı iken bir asır boyunca ne yazık ki Latin yağmasını hatırlatan bir ihânet, talan ve çapulculuğa mâruz kaldı. Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- kutlu muştusuna muhatap olmuş, nice İslâm Hükümdarıyla kaç Osmanlı Sultanının rüyâsına girmiş, Fatih Sultan Mehmed Han’ın mirâsı bu Güzel Belde, perişân edildi. Bunun Sebeplerini 3’e ircâ edebiliriz:

-Tek Parti Hükümetlerinin, Osmanlıya dair ne varsa onlardan gücü yettiklerini yok etmeleri.

-İstanbul’da yaşamaya başlamış ama İstanbul’la alâkası olmayanların cahillikleri.

-1960-2000 arası, Karadenizli muhteris inşaat kalfalarının yakıp-yıkmaları...

23 Nisan 2025 günü saat 12.49’da vukua gelen 6,2’lik korkutucu sarsıntının verdiği dersle İstanbul’un şehir dönüşümünün daha bir önemsendiği şu günlerde bu mukaddes tarihî merkez ilçenin her metrekaresiyle ehlince ve dürüstçe ele alınmalıdır. Suriçi, Fatih kurtarılmalıdır. Burası mahallî belediyeyi aşar.

Fatih, İstanbul’un ruhudur.

Fatih yoksa İstanbul’un değeri kalmaz.

İstanbulsuz Türkiye, başsız kalmış gövde gibidir.

Fatih kazasına dair her şeye, isminden başlayarak çalışılmalıdır. "Eyüp" ismi nasıl ki çok isabetli bir kararla Eyüpsultan, Antep Gaziantep, Maraş Kahramanmaraş, Urfa Şanlıurfa, Kazan Kahramankazan yapıldıysa Fatih de Sultan Fatih yahut Fatih Sultan veya Hünkâr Fatih olabilir…

Muhtemel zelzele ve afetlere karşı alınacak tedbirlere gelince… Bu konudaki düşüncelerimizi paylaşmadan evvel neden "deprem" değil de "zelzele" dediğimize dair merakları izale etmek isteriz. Deprem kelimesini de kullanıyoruz. Ancak; tercihimiz, zelzele kelimesinden yanadır. "Zelzele" binlerce benzeri gibi bin yıldır kullandığımız Türkçeleşmiş bir kelimedir. Tek Parti Zihniyetinin harf ve dil inkılâb kıyımlarındaki Arapça ve Farsça düşmanlığında "zelzele" kelimesi de unutulma listesine alındı. Oysa lügatlerden sürgün edilen Türkçeleşmiş bu ortak medeniyet kelimelerimiz, sayısız nesir ve şiirde, atasözü ve deyimde yer almıştı. Asılları başka yerden gelmeydi ama telaffuz, imlâ ve anlamlarıyla millîleşmişlerdi. Osmanlı Türkçesi Lügati, dünyanın en zengin kelime dağarcığına sahip birkaç lügatinden biriydi. Hânedan sürgün edildiği gibi bir miras da dil ırkçılığı yapılarak sayfalardan kazındı, Türkçe fakirleşti. Bu kelime kadrosuyla mütefekkir de edebiyatçı da zor yetişir.

Şüphesiz ki deprem değil de zelzele kelimesini kullanmak ve Suriçi’ne Fatih yerine "Sultan Fatih" veya "Fatih Sultan" yahut "Hünkâr Fatih" demek, Çağatay Türkçesiyle söylersek "yer kıpraşması"nı yok etmeyecektir. İster zelzele densin, ister deprem, isterse Anadolu’daki şekliyle "yer oynaması" veya Türkistan diliyle "yer kıpraşması" densin; İslâmî tabiriyle "âfat-ı âraziye" hiçbir beşerî kuvvetle engellenemez. Yapılacak olan, âfet gelmeden evvel onun vereceği tahminî zararlara karşı çok ciddi tedbirler almaktır. Buna "sebebe tevessül" denir. Yer kıpraşması başlayınca bulunulan yeri terk etmek müstehaptır. Bir zelzele, deprem vuku bulduğunda zarar görmemek için binaları, işin hakkını vererek çok sağlam yapmak, mümbit arazileri, su yollarını değil de dağ yamaçlarını yerleşim yeri seçmek ise ilâhî emre itaat etmek olur. O zaman "yâ Rabbi!.. Bizi, âfat-ı ârâziyeden ve semâviyeden; yerden, gökten gelecek her türlü musibetten muhafaza buyur" diye dua etmenin kabulü umulur...

Dikkat edileceği gibi bir zelzele olduğunda tarihî eserler ya hiç etkilenmiyor veya çok az zarar görüyor. Buna karşılık modern mimarlık-mühendislik, inşaat teknolojiyle yapılan şaşaalı binalar, insanların başına yıkılarak onlara mezar oluyor…

İstanbul Surları ile Galata Kulesi, Kızkulesi, Bozdoğan Su Kemeri, Anadolu Hisarı, Boğazkesen Hisarı, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Süleymaniye gibi Selâtin Câmileri, Selimiye Kışlası, Kuleli, Beyazıt Kulesi, Konak, Köşk ve Saraylar, Hamam ve Sebiller… ve yüzlercesi, inşa tarihleri itibarıyla 5’inci asırla 20’nci asır arasındaki 16 asrın yapılarıdır. Şarkî Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı’nın bu eserleri, 16 asır zarfında yüzlerce değişik şiddette sarsıntıyı atlatmış olarak bugün de sapasağlamdır. Devrimizdeyse milyon milyon dolar servet bedelli yapılar, zelzele yaşanınca ânında enkaza dönüşüyor…

Niçin?

Çünkü:

Bu işleri yapanlarla onlara ruhsat verenlerin birçoğu dürüst değil. Malzemeden çalınmakta. Rüşvet alınmakta ve böylece vatandaşın hayatına ülkenin itibar ve hazinesine kastedilmektedir. Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanı dolandırıcılıktan tutukluysa tuz kokmuş demektir. Hakkındaki iddiaların onda biri gerçek olsa yeter!

Onun için her şeyden evvel vicdanların, ahlâkın düzelmesi gerekiyor. Sonu paraya çıkan her yolu mubah sayan telakki kapkara bir vicdanın sahibini haber verir.

Atalarımız ne demişlerdi?

-Kork, Allah’tan korkmayandan!

Allah’tan korkup, Peygamberden utanmayanların vereceği zarar bitmez. Bu ülke, bu hayatî değerlerde kenetlenmezse çekilecek sıkıntılar bitmez.

Rahim Er / Türkiye Gazetesi

Yorumlar1

  • BURHANEDDİNRABBANİ 5 saat önce Şikayet Et
    Eyyy kötü tutkularını atmış RUHUNU faziletlerle donatmış en YÜCE ve en GÜZEL İNSAN ALLAH CC.senden sende ALLAH CC.DAN hoşnut ve RAZI olarak ALLAH CC.dön,HOŞNUT ve RAZI olduğu HAS kulları arasına katılıp FİRDEVİS CENNETİNE(CENNETİN EN ÜST VE ORTA YERİNE)giriniz,KUTSAL DEĞERLERİNİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE SEVEN DEĞERLİ VATAN ve MİLLETİNİN HAS evladı ağabeyim.SELAM VE DUALARIMLA ALLAH A EMANET OLUNUZ
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat