“Terörsüz Türkiye” hedefi çerçevesinde içeride ve dışarıda çalışmalar kararlılıkla sürdürülüyor. Sürecin olumlu ilerlemesine içeriden bir engel gözükmüyor. Terörün dış patronlarının süreci sekteye uğratmak veya bitirmek için girişimleri olacağı göz ardı edilmemeli.

Kandil ve YPG’den gelen ilk olumsuz açıklamalar dış patronların devreye girmesiyle pozitife dönmüş görünüyor. ABD, Rusya/Ukrayna ile uğraşırken; AB ülkeleri kendi canlarının derdine düşmüşken, güçlü Türkiye’ye karşı PKK/YPG’nin arkasında durmaları çok da kolay değil.

ABD, Rusya, AB cephesinde ortalık doz dumanken YPG/SDG’nin Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile imzaladığı anlaşma “Terörsüz Türkiye” projesini tehdit edebilecek en önemli “silahlı” problemin çözümü için de ilk adım oldu. YPG/SDG’nin tamamen silah bırakıp yeni Suriye’ye entegre olma sürecini Türkiye elleri tetikte takip edecek.

Tüm taraflar için olumlu bir atmosfer oluşmuşken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dikkat çektiği gibi CHP tehlikeli sularda yüzüyor. Türkiye’nin terör belasından kurtulması en çok CHP’yi rahatsız etmiş görünüyor. Anlaşılan PKK/YPG’nin silah bırakması CHP’yi Türkiye’nin başına saracağı yeni bir bela arayışına itmiş.

Lazkiye’de Esed artıklarının çıkardığı olaylardan sonra Özgür Özel’in talimatıyla ellerinde benzin bidonlarıyla Hatay’a koşan CHP milletvekillerinin hezeyanları inanılır gibi değildi: “Lazkiye’de soykırım yapılıyor. AKP iktidarı Alevilere yapılan katliama neden ses çıkarmıyor? Bu terörist çetesini destekleyip Suriye’de iktidara getiren sensin Erdoğan.”

Özel ve CHP milletvekillerine sormak lazım; baba-oğul iki diktatörün 61 yıllık katliamlarına karşı “sizin” neden sesiniz çıkmadı?

Genel Başkanınız Kılıçdaroğlu, siyasi hayatını Türkiye’de iktidara gelmek için değil Suriye’de Esed’in iktidarda kalması için harcadı. Özgür Özel de çok sevdikleri diktatörlerinin kendisiyle görüşemeden devrilmesine ağlıyor.

“Terörsüz Türkiye” projesinin olumlu seyri ve CHP’nin PKK/YPG’den umudunu kesmesi onları çok daha tehlikeli arayışlara sürüklemiş görünüyor. 1990’da “Kürtçülük” üzerinden PKK’nın siyasi ayağı partiyi doğuran CHP, bugün “Alevicilik” ve “Nusayricilik” üzerinden yeni doğumların peşinde koşuyor!

40 yıldır kalkan oldukları terör örgütünün silah bırakması en çok CHP’yi üzmüş olmalı ki “Nusayrilik” kışkırtması üzerinden Lazkiye’de çıkan olaylardan Türkiye’yi sorumlu tutacak kadar gözleri dönmüş durumda.

Alevi kökenli CHP milletvekillerinin gittikleri Hatay’dan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit eden hezeyanları CHP’nin yeni arayışlar peşinde olduğunu gösteriyor.

CHP’nin sırtını sıvazladığı bir meczubun, “İsrail’i Lazkiye’yi korumaya çağıracağız.” hezeyanı CHP ve kışkırttığı yeni piyonlarının Türkiye’ye ne kadar uzak ve ne kadar düşman olduklarını gösteriyordu.

Gazze’de dünya tarihinin en büyük ve en acımasız soykırımını yapan İsrail teröristini “Nusayrileri korumaya” çağırmak CHP’nin de sırtını sıvazladığı yeni maşalarının da Türkiye’ye karşı nerede durduklarını gösteriyor aslında.

CHP, 1990’da “etnik köken” üzerinden doğurduğu terör örgütünün siyasi ayağı gibi 2025’te de “mezhepçilik” üzerinden yeni bir doğum hayal ediyor.  

Alevi vatandaşlarımızın CHP’nin hayalini kurduğu “doğuma” alet olmayacaklarını biliyoruz. Ancak devletin, CHP’nin yeni bir terör örgütü “doğurma” arzusundan vazgeçmeyeceği konusunda dikkatli olması gerekiyor.

1990’da CHP’nin “doğurduğu” yapıya o gün devleti yönetenlerin; “Bunlar üç beş çapulcu.” dediğini hatırlatırken; o üç beş çapulcunun 40 yıldır Türkiye’nin başına nasıl büyük bir bela olduklarına dikkatinizi çekmek istiyorum.