Üniversite ve Medeniyet Seviyesi

  • GİRİŞ24.09.2012 08:44
  • GÜNCELLEME24.09.2012 08:44

Bu anlamda ilim ve medeniyet birbirinin tek yumurta ikizi gibidirler.

Asya'da kurulan çeşitli medeniyetler,Anadolu'nun batı kıyılarında kurulan Antik Yunan medeniyeti, İslam Medeniyeti, Osmanlıların kurdukları Türk İslam Medeniyeti ve nihayet batı medeniyeti olarak adlandırdığımız çağdaşımız olan Avrupalı toplumların oluşturduğu medeniyetin temelinde bilim ve bilimin gelişmesi için harcanan emek vardır.

Osmanlı İmparatorluğunun gücünün doruğa ulaştığı dönemi simgeleyen Yükselme dönemi 15. ve 16. Asırlarda bilimsel olarak ta çağdaşlarına göre çok ileri seviyede olduğu bilinen bir dönemdir. Bu dönemin dinamiklerinden ilmiye sınıfını temsil eden medreselerin ve medrese ehlinin hocasından talebesine kadar katıksız bir şekilde ilmi çalışmalara adandığını müşahade etmekteyiz. İmparatorluğun duraksama ve gerileme döneminde ise aynı medreselerin asli hüviyetini kaybederek dinamizmini yitirdiğini söylemek hiçte yanlış olmasa gerek. Bu dönemde medreseler bilim üretmek yerine "haşiye kültürü"nün temsilciliğine soyunmuşlar ve daha da önemlisi nafaka temin edilecek bir yer olarak algılanmaya başlamışlardır.

Modern anlamda Üniversite ile ilk tanışmamız bilindiği üzere İmparatorluğun çöküşünü durdurmak için ilk çare olarak büyük bir eğitim seferberliği başlatan Cennetmekan ,Büyük Hakan II. Abdülhamid Hanla başlar. Cumhuriyetin kuruluşu ile üniversitelerin sayısı artarak devam eder. Günümüzde her ile bir üniversite sloganı ile gerek devlet gerekse "Vakıf Üniversiteleri" bu kervana katılır. Fakat sayısal olarak nerede ise 100'e yaklaşan üniversitesi olan ülkemizin bilimsel seviyesi istenilen düzeyin oldukça gerisindedir.

Bugün dünyada üniversitelerin bilimsel seviyelerinin sıralaması ile alakalı 3 farklı sıralama sistemi kullanılmaktadır:
1) " Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralaması": Bu sitemin değerlendirme ölçütü ;üniversitenin mezunlarından veya çalışanlarından birinin Nobel almış olması,Nature ve Science gibi bilim çevrelerince prestij olarak görülen dergilerde yayın şartı ve Science Citation İndex'e giren uluslar arası makalelerdir. Bu sıralamaya göre geçen yıl ilk 500 Üniversite Listesine Türkiye'den 471. sırada İstanbul Üniversitesi girmiştir.( Orhan Pamuk vasıtası ile olsa gerek).

2) THES-QS değerlendirme sistemi: İngiliz The Times gazetesi eğitim bölümü tarafından uluslar arası hakemli dergilerde (peer review) yer alan öğretim üyesi sayısı ve uluslar arası yayınları baz alarak hesaplanan bir yöntemdir. Bu ölçüm sisteminde İlk 400 Üniversiteyi seçmek önemsenir ve web sitesinde yayınlanır. 2007 yılında bu listeye girmeye değer görülen ve listeye 390. sıradan giren tek Türk üniversitesi İstanbul Teknik Üniversitesidir .

3) Dünya Üniversiteleri webometrik sıralaması: Bu sıralama İspanya Ulusal Araştırma Konseyi tarafından dünya üniversitelerinin yapmış oldukları her türlü bilimsel çalışmanın (uluslar arası/ulusal yayınlar, ders notları, toplantı sunumları vb.) internet ortamında bilim arenasına aktarılmasını baz olarak yapılan bir sıralama yöntemidir. Diğer iki yönteme göre bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin üniversitelerinin daha lehinde olan bu yöntem dünyada üniversite tanımlamasına uyan 13,000 yüksek öğretim kurumunu değerlendirmeye almakta ,bunlardan 4,000'ini internet sitesinde sıralamaya değer bulmaktadır. Bu indekse girmeyi başaran üniversitelerimizden bir kaçı ve sırası şöyledir: Bilkent 475., ODTÜ 482., Boğaziçi 525., İTÜ 789., Ankara 852., Hacettepe 915.....

Bilim çevrelerince kabul edilen bu üç indekse göre Türk üniversiteleri ya sıralamanın en sonunda temsil edilmekte ya da hiç yer alamamaktadır. Ekonomik olarak Dünyada 350 milyar $ lık bir büyüklüğe ulaşmış olan yüksek öğrenim pazarından "dış öğrenci olarak" aldığımız pay ise devlet bursları hariç tutulduğunda hemen hemen sıfıra yakındır. Oysa Vakıf Üniversitelerinin yıllık öğrenim bedellerine baktığımızda YALE, STANFORD, OXFORD gibi dünyanın her tarafından öğrenci çeken ünlü üniversitelerle yarış etmektedir. Bu durum göstermektedir ki Üniversitelerimiz medreselerimizin düştüğü hataya düşmekte, bilim yerine ticaret yapmaktadırlar. Bu işin sonu iç açıcı gözükmemektedir.

Üniversite kapısındaki gençlerimizin tercih yapacakları,yeni kurulanlarla birlikte 43 üniversite rektörünün atama onaylarının Cumhurbaşkanlığında beklediği bugünlerde, yüksek öğrenim için bel bağladığımız üniversitelerimizin durumu budur. Bugün üniversitelerimizin içine düştükleri ideoloji çıkmazı, yandaş ve ahbap çavuş ilişkisinin aldığı boyut; üniversitelerin yakın tarihimizde olduğu gibi asli hüviyetini kaybederek arpalık ve yan gelip yatılacak yer olarak algılanmasının sonucudur bu.
Sonuç olarak toplumların acımasızca yarıştıkları vahşi rekabet ortamında, medeniyet yarışında onarılamayacak derecede geri kalmamak için yüksek öğrenimde zaman kaybetmeden köklü reformlara yönelmemiz gerekmektedir. Umarım Sayın Cumhurbaşkanı Özgür üniversite sevdalısı ve liyakatli insanların atamasını yapar ve reform yolunda bir tuğla koyar.

Bu ülkenin ve toplumun her geçen gün daha da karmaşık hale gelen meselelerinin çözümü ve medeniyet yarışına yeniden dönmesi için ;bilim hürriyetini benimsemiş, bilim sevdalısı, ideolojik saplantılardan uzak, içinden geldiği toplumun tarihi ve kültürü ile barışık, bilimsel ahlak sahibi, çalışkan, gayretli, hamiyet perver, kısacası değerleri olan bilim adamlarına çok ama çok ihtiyacı vardır.

Şahin Nursaçan 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat