Yaşanabilir bir gelecek üzerine düşünceler!
- GİRİŞ26.11.2012 08:33
- GÜNCELLEME26.11.2012 08:33
Her ne kadar katılımcı kuruluş temsilcileri temanın içeriğinden çok kendi kuruluşlarının reklamlarını yapmaya yoğunlaşsalar da böyle bir ufukla ulusal kalite kongresini düzenlemek oldukça anlamlı idi.
Öncelikle bugünü yaşarken geleceği düşünmek, geleceği düşünürken de salt gelecek olarak değil; yaşanabilir bir gelecek olarak tasavvur etmek ve onun için planlar oluşturmak ve o planlar doğrultusunda icraata koyulmak oldukça önemlidir.
İşte bu noktada kamu ve özel kesim işbirliğine, kamu ve sivil toplum iş bölümüne oldukça büyük görev düşmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi için ise devletin fildişi kuleden , emredici pozisyondan çıkıp görevlerinin ve topluma karşı sorumluluklarının daha fazla bilincinde olan, topluma ufuk ve yön veren, sosyal ve teknik altyapıyı kuran ve toplumun hemen her konuda sağlıklı gelişimi için önleyici ve düzenleyici rolünü ön plana çıkartan bir yapıya bürünmesi; özel sektörün ise gelecek ufku ve başarma azmi ile yola koyulmasıdır.
Günümüz dünyasının gerçekliği bir taraftan kamuya ülkenin hemen her alanda gelişip güçlenmesi için gerekli atmosferi oluşturmayı, özel ve sivil kesime ise zamanın ruhunu yakalayarak başarılı bir şekilde değişimi yönetmede başarılı olmayı dayatmaktadır. Ülkemizin şükürler olsun ki çok büyük yer altı zenginliği yoktur! Ama işlenmesi gereken ve işlendiği takdirde başarıyı kucaklayacak kabiliyette oldukça çok zengin genç nüfusu vardır.
Top yekun, sosyo ekonomik kalkınmanın tek yolu öyle zannedildiği gibi ekonomiyi fetişleştirerek sadece ekonomiye odaklanmak değildir. Hatta sadece ekonomi odaklı konulara yaklaşıldığında yozlaşmanın ne boyutlara ulaşacağını bugünün gelişmiş batı toplumlarında ve kısmen gelişmekte olan ülkemizdeki acı örneklerde görülmektedir.
Nitekim şu an dünyanın yaşadığı ağır ekonomik bunalımın tek sorumlusu bu kör zihniyettir. Onun için dengeli kalkınma ve gelişmeyi konunun merkezine almalı ve sahip olduğumuz bilgi sistemimizin alt yapısını yeniden inşa ederek işe başlamalıyız. Artık daha fazla gecikmeden ümmetin yitik değeri olan bilgi ile toplum olarak yeniden barış köprülerini ruhuna uygun bir şekilde inşa etmeliyiz.
Bilgiyi anlamlı kılacak yegane şeyin değerler sistemimiz olduğunu yeniden hatırlamalı ve oldukça örselenmiş olan değerler sisteminin dengeli gelişmedeki rolünü toplumumuza yeniden ve etkili bir şekilde anlatmalı ve anlaşılmasını sağlamalıyız. Bilgi sisteminin yeniden inşası ile işin maddi kanadını oluştururken inanç ve öz kültürümüzden gelen değerler sistemi ile manevi kanadını oluşturmalıyız ki dengeli gelişim olsun.
Üçüncü olarak ele alacağımız husus ferdi ve kurumsal itibarın taşıdığı anlamın tam olarak idrakinin sağlanmasıdır. Zira itibar güveni güven ise güçlü insani ve ticari ilişkilerin gelişmesi için gerek ve yeter şarttır. Son yıllarda itibar yönetimi sürdürülebilirlik çalışmalarında oldukça sık vurgu yapılan bir konudur. Ancak bu çalışmalar kapitalist bakış açısı ile konuya yaklaştığı için itibarın insani boyutu ıskalanmakta, ıskalanan bu boyut ise maalesef işin çekirdeğini oluşturmaktadır.
Dolayısı ile bakış açımızı anlamsız bir şekilde günümüzün moda olan tabirlerine göre değil, tarihten gelen birikimimize ve gelecek ufkumuza göre şekillendirmeliyiz.
Şahin Nursaçan / Ekotrent
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol