Değerleri hoyratça tüketmek
- GİRİŞ07.01.2013 10:41
- GÜNCELLEME07.01.2013 10:41
Toplumların bir arada bir duvarın tuğlaları gibi birbirlerini sıkı sıkı kavramaları ve içtimai bütünlüğü oluşturmalarında , huzur içinde yaşamalarında, amaç birlikteliği edip her türlü iç ve dış engelleri aşmalarında en önemli yol göstericileri şüphesiz “değerleri” dir. Çünkü değerler bir kişinin veya azınlığın değil toplumu oluşturan fertlerin atadan evlada kahır ekseriyetinin kabullendiği üst normlardır. İnanç esasları, ahlak ilkeleri ve bunlardan beslenen gelenek, görenek ve adetler gibi hayat ilkeleri bu kalemdendir.
Şüphesiz bu hayat düsturları laf olsun diye değil; bilakis insanların hayatına yön vermesi ve tek tek toplum fertlerinin bu normlara uygun hareket etmeleri ve böylece toplum yaşamında çatışma çıkmaması, uyum içinde bir düzen ve yaşam olması için uzun zaman içinde hayatın içinden imbiklenerek oluşturulur. Fertlerin her ne şartta olursa olsun doğru sözlü olması, kişiler arası ilişkilerde doğru ve dürüst davranış sergilenmesi ve güvenin esas alınması, taraflardan birinin diğerini kazıklamaya kalkışmaması, duruma göre yalana başvurulmaması bunlardan bazılarıdır.
Şimdi bunları niçin sayıp döktüğüme gelince geçenlerde atv'de yanılmıyorsam “ güven bana” isimli bir yarışma programında bir erkek ve bir bayan birlikteyarışıyorlar ve ödül 75.000TL'ye çıkıyor. Taraflar ailelerinin yanına giderken parayı yalnız almaya teşebbüs etmeyecekleri hususunda birbirlerine güvence veriyorlar. Buesnada erkek yarışmacı diğerinin güvenini sağlamak için “Kur'an “ çarpsın ki almayacağını söylüyor ve köşelerine gidiyorlar. Daha sonra sanıyorum ailesinin de telkini ile erkek çocuk sözünden cayıyor ve düğmeye basarak 75.000TL'yi tek başına alıyor. Erkek çocuğun annesi bu duruma gururla “ bakın benim oğlum nasılda rakibini kündeye getirdi” kabilinden açıklamada bulunuyor. Bayan yarışmacı iserakibine “parayı almanı anladım da Kur'an üzerine yemin etme neydi” dediğinde , erkek: “O an öyle söylemem gerekiyordu bende onu yaptım” gibi durumun vahametini ortaya koyan bir cevap veriyor.
Maddeyi ve çıkarcılığı önceleyen, değerlerden bu kadar yoksun bir ebeveyn ve bu değersizlik atmosferinin doğurduğu bir çocuk portresi bu, başka bir şey değil. Bu anneve çocuk o an öyle davranmakla ne büyük bir hata yaptıklarını ve aslında neleri kaybettikleri hakkında en ufak bir bilinç sahibi değiller.
Bu örnekte olduğu gibi anlık çıkar ve eskilerin çok yerinde bir tabir ile ifade ettikleri üç kuruşluk dünya malı için bukalemunlaşıyor , cahilce asla olmaması gereken yanlışlar yapıyor ve yüzlerce yıldır bizi biz yapan değerlerimizi hoyratça tüketiyoruz.Bu değersizlik anlayışı kişileri ve toplumları anlık kazançlara sevk ederken orta ve uzun vadede imhaya sürüklediğini maalesef akıl edememekteyiz.
Maalesef bu değersizlik atmosferinde tam bir şark kurnazlığı örneği sergileyereksallapati , sistemsiz ve rastgele hayat anlayışımız sayesinde Batı ülkelerinde pekala çalışan pek çok sistem bizde iş görmüyor veya sakatlanıyor. Böyle olunca da nesürdürülebilir ekonomik başarıdan söz edilmesi mümkün oluyor ne de bilimsel gelişmeden. Sil baştan bu konuda bir toplum mühendisliğine ihtiyaç olduğu aşikardır.Çünkü bataklık kurumadığı sürece haşeratla mücadele etmenin hiçbir anlamı yoktur.
Bugün Batı, kendi değerleri kapsamında kurduğu sistem anlayışı çerçevesinde tıkır tıkır yürüyen bir teşvik uygulaması ortaya koymaktadır. Nitekim teşvik verilen sektörlerde de başarı oldukça yüksek düzeydedir. Bizde ise maalesef dişimizden tırnağımızdan verdiğimiz milyonlarca lira teşvik maalesef iç edilmiş ve istenilen başarı elde edilememiştir. Yine Batıda kurulan üniversite sistemi sayesinde hiçbir akademisyen reel hayatta karşılığı olmayan bir konuda zaman ve emekharcamamakta. Mesai harcayarak ürettiği her bir bilgi ise sanayide karşılığını bulmakta ve çıktıya dönüşerek bugünkü batının tartışmasız üstünlüğünü perçinlemektedir. Bizde ise binlerce akademisyen sadece ve sadece unvan alabilmek için binlerce yayın yapar, karşılığında da unvanını alır . Hiç kimse bunca çalışma niçin sadece unvan almak için yapılır. Üniversitelere bu kadar kaynak kalkınmaya ve ilerlemeye hiçbir katkısının olmayacağı bir çalışmaya niy akıtılır demez. Dedik ya mesele değer ve sistem meselesidir.
Son bir sözle bitirelim. “Kardeşim sen değerden ibaretsin ; geriye kalanın et ve kemiktir
Şahin NURSAÇAN/Ekotrent
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol