Ateş!
- GİRİŞ31.12.2014 12:00
- GÜNCELLEME01.01.2015 09:35
Hele bir çift gözse fotoğraftan bakan. Hele de çocuk gözleriyse… Hele de kız çocuğu gözleriyse… Hele de öldürülmüş kardeşinin yüzünden taşan gözlerse bakan... Görmediğimizi gözlerimizin içine içine sokan. Görmedik diye yok saydığımızı hiç durmadan var kılan. Uzağımızda diye umursamadığımızı kıymık gibi gözlerimize batıran. Geçmişte kaldı diye üstünü örttüğümüzü birden bire çıplak bırakan gözlerse…
O gözler çocuk gözleri… Kız çocuğu gözleri. Filistinli kız çocuğunun gözleri. Dokuz yaşında Ensam… Kardeşi Semih'in bu dünyaya küsmüş yüzüne bakıyor. İsrail tankından ateşlenen bir top mermisiyle vuruldu Semih. Uluslar arası otoriteler parçaladı Semih'i. Semih'e yardım götürüyor diye Furkan'ları vuran otorite. Oynarken vuruldu Semih.. Bari bayram günü vurulmayaydı. Bayram sabahı vuruldu Semih. Bari son gördüğü yer evinin bahçesi olaydı. O da olmadı. Evinin sıcağından uzakta, Mülteci Kampı'nda vuruldu Semih.
Ensam'ın gözleri kardeşinin yüzünde geziniyor önce. Sonra bize dönüyor. Dünyaya. İnsanlara. Bir kalbi olduğunu iddia edenlere. Orada olanlar olurken, evinde uyuyabilenlere. Çocuklar top mermisiyle parçalanırken, huzurla kahvaltı edenlere. Oyunu yarıda kesilmiş çocuklara, hayalleri vurulmuş genç kızlara bir "ah!"ı çok görenlere. Bayramı zehir edilmiş anne babaları umursamayanlara… Kocaman bir soru işareti Ensam'ın gözleri.
"Ben anlamıyorum, peki ya siz anlıyor musunuz?" diye soruyor. "Çocuklar niye öldürülüyor ki yeryüzünde? Utanmıyor musunuz bunu seyretmeye? Hani hayat vaad etmiştiniz bize? Size emanet edilen yeryüzünü çocuklara cehennem ettiniz. Niye? Nerede kaldı nezaketiniz? Sesi mı kısıldı seçim kazanmak için çocuklarla fotoğraf çektiren liderlerinizin? Çocuk mutluluklarını önceleyen reklamları siz çekmiyor muydunuz? Bebek cildini kutsayan kremleriniz nerede? Unuttunuz mu rengarenk balonlar vaad etmiştiniz? Uçurtma dolu gökler? Kuş kanatlarına asılı masallar? Neredesiniz?
Yok mu şu bari şu dilsiz fotoğrafın karşısına dikilmeye cesaretiniz? Yok mu şu göz bebeklerinin ağlayışına bir teselli cümleniz? Sesiniz? Kameranız? Deklanşörünüz? Mikrofonunuz? Hani neredesiniz?
Konuşuyor Ensam. Ensam'ın gözleri konuşuyor. Dinleyiniz:
"Siz ey kendini medeni sayanlar neredesiniz? Siz ey zalimler kaçış nereye? Nereye firar edeceksiniz? Sığınacağınız bir yer mi kaldı? Kaçırmayın gözlerinizi gözlerimden? Bakın gözlerimin içine. Kaçacağınız tek yer kaldı… Ateş! Gözlerimiz. İşte ateşiniz! Gövdelerinizin rahatı için yıktığınız yeryüzünde, göğüslerinizde yanıp duran ateşiz biz! Bu ateşi siz tutuşturmadınız, biz de.tutuşturmadık."
Allah'ın ateşi bu, Allah'ın! Hutame! "Sahi siz nereden bileceksiniz Hutame nedir? Allah'ın tutuşturduğu ateştir o… Adını O koydu… Hutame yaklaşıyor. Yanınızda çoktan. Göğüslerinizin içinde. İliklerinize işledi alevleri…
Konjonktürleriniz, çıkar hesaplarınız, tanklarınız, füzeleriniz, savunma kalkanlarınız sizi ölümsüz kılacak. Öyle mi sanıyorsunuz? Yo, yo! Kaçamayacaksınız. Kaçıramayacaksınız gözlerinizi. Kırıp geçiren, kavurup kahreden, iliklere işleyen bir ateşin dibine savrulacaksınız. Öyle bir ateş ki o, şimdiden hissediyorsunuz alazını. Göğüs boşluklarınızda. Taş kesilmiş kalplerinizin üzerinde. Hırsla yanıp tutuşmakta. Alevden parmaklıklar arkasına hapsetmekte sizi. Sardı her yanınızı.
Kaçmayın öyle… Gözlerinizi de kaçırmayın.
Nereye öyle?
Yorumlar4