Hakan Fidan'ın Meclis'ten verdiği mesaj üzerine..
- GİRİŞ12.12.2024 08:16
- GÜNCELLEME12.12.2024 08:16
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Meclis’teki DEM vekillerine bakarak, “Sizin için Suriye Kürtlerden, Kürtler de PKK’dan ibaret ya!” dedi.
Dört dörtlük bir cümle bu.
PKK Terör Örgütü, kendisini “Kürtlerin temsilcisi” olarak görüyor ve gösteriyor.
Maalesef, dünyanın dört bir yanında da böyle bakılıyor buna; “Kürt denince PKK’lı, PKK’lı denince Kürt!” algısı, iftirası yerleştirilmiş durumda.
Bu “algı”ya, iyi niyetli bazı yorumcular da güç veriyor maalesef.
Bazıları, Devlet gücünü kullanan kimi üniformalı, üniformasız bürokratlarla kimi politikacıların, vakt-i zamanında yaptıkları yanlışlıklara dikkat çekiyor…
Oradan “HDP-DEM”in aldığı oylara geliyor…
“Adamlara kulak vermek lâzım abi!” yollu lâflar ediyor.
Bu zihniyet dünyasının elde ettiği oy oranları, onları Kürtlerin meşru temsilcisi mi yapıyor yani?
Bir yapı…
En fazla zararı, temsilcisi olma iddiasında bulunduğu kesime veren…
Kürtlerin yoğun olarak ikamet ettikleri illere götürülen hizmetleri “sabote” eden, geçmişin yanlışlarını telâfi etme yolunda, “siyasi risk alınarak” ortaya konulan bütün çabaları “zehirleyen” PKK Terör Örgütü’nün terör örgütü olduğunu kabul etmiyorsa…
Kendisi için tek yolun “çözümsüzlüğü dayatmak” olduğu düşüncesiyle, “istedikçe istiyor”, devletin bütünlüğünü ortadan kaldıracak dayatmalarda bulunuyorsa…
Memleketin onbinlerce evlâdını katletmiş, ekonomisinde trilyonlarca dolarlık kayıplara yol açmış, her Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşının ekmeğini elinden almış bir örgüte, alenen…
Milletin Meclisi’nde arka çıkıyorsa…
En yetkili ağızları üzerinden sırtını “PYD’ye dayadığını” söyleyerek, milyonların sinir uçlarıyla oynuyorsa…
Nice vahim hadisenin ortaya koyduğu “PKK ve uzantıları terör örgütleridir!” gerçeğini kabule, asla ve kat’a yanaşmıyorsa…
Kime ne diyeceksiniz?
Başta şehit anneleri ve babaları olmak üzere, milyonlarca mağdura, “Her ne olursa olsun, yüzde 10 oyları var!” mı diyeceksiniz?
PKK Terör Örgütü’nün hangi güçler tarafından, hangi amaçlara ulaşmak için kurdurulduğunu…
Ülkemizi az ötemizden, dört bir yanımızdan kuşatmış olan İsrail-ABD İttifakı’nın, dahası onlara karşıymış gibi görünüp “birlikte hareket eden” bazı komşularımızın bu yapıyı nasıl desteklediğini görmezden mi geleceğiz?
“Efendim, sınır ötesindeki Kürtleri, biz sahiplenmezsek, onlar işbirliklerine devam ederler…
Onlarla, ‘iyi ilişkiler’ tesis edersek, dış güçlerin elindeki kozu almış oluruz!”
Baştan aşağı yanlış bir yaklaşım.
Türkiye’nin Kürtlerle ilişkisinde hangi sıkıntılar var?
Bu memlekette, Kürt olduğu için dışlanan mı var?
Türkiye, sınır ötesindeki Kürtlerle iyi ilişkiler kurmuyor mu?
Sınırlarımız ötesinde de, nice Kürt, PKK Terör Örgütü’ne karşı değil mi?
Sınır ötesinde ya da sınırlarımız içinde, Memleketimi seven, memleketimin ulvi menfaatleri için uğraşan her Kürt, benim kardeşimdir.
Bir Kastamonulu Türk olarak hep bunu söyledim.
Ne Kürtler beni dışladı, ne de ben Kürtleri.
Durum budur, PKK bambaşka bir mevzudur!
X
Bu memlekette, yani aslında bütün dünyada sesi çok çıkan “haklı”ymış gibi görünüyor.
“PKK Kürtlerin temsilcisi” algısı, saptırması kafalara çakılıyor.
PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul etmeyen partilerin, değişik isimler altında aldıkları yüzde 5 ile yüzde 10 aralığındaki oylar da öne çıkartılarak “algı” iyice pekiştiriliyor.
Bu oy meselesi…
Biliyorsunuz, Milli Görüş siyaseti, Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde nice seçim başarısı elde etmişti.
Yerel yönetimlerin büyük bir bölümü, Milli Görüş kadroları tarafından idare ediliyordu…
Oralardaki ve diğer yerlerdeki yerel hizmetlerden, özellikle de o belediye başkanlarının halka çok yakın olmalarından, halkın içinden gelmelerinden dolayı teveccüh gittikçe artıyordu.
Ve derken, Türkiye üzerine oyunlar sergilendi.
Ortalık bir yandan “laiklik”, diğer yandan da “etnisite” üzerinden karıştırılmaya çalışıldı.
Seri cinayetler işlendi…
Toplumun geniş kesimlerinin içine çekilmek istendiği tezgâhlar kuruldu.
Postmodern Darbe’ye giden yolda, “İrtica birinci tehlike!” manşeti atıldı.
İrtica bahanesiyle, değerlerimiz, değerlilerimiz hedef alındı.
PKK Terör Örgütü ikinci tehlikeliğe terfi ettirildi.
Memlekette acayip işler oldu.
İmam hatipleri vurmak için, meslek eğitime darbe indiren katsayı haksızlığı icat edildi.
Başörtülüye, sarıklıya yasak getirildi.
Gümüş yüzük bile “irtica” simgesi kabul edildi.
“Yeşil sermaye” dendi, iş dünyası bölündü.
İnsanımız çok sevdiği Devletinden kopartılmak istendi…
Ortalık dağıtıldı…
Dağınıklıktan da “dışarıdaki ve içerideki” sıkıntılı unsurlar istifade etti!
Bu dağınıklığı toparlamak için kol sıvayanlar da, pek çok sıkıntının üstesinden gelebildiler ama, maalesef, “Manevi Vatan”ın zemininin kaymasını engelleyemediler.
Bu ortamda bizim gibi “dost uyarılarında” bulunanların sesi duyulmadı.
Duyulsa da, dikkate alınmadı.
Sırf dünya nimetlerinden faydalanmak için “politika” yapanların oranı iyice arttı.
Sokaktaki vatandaşla, kendilerini temsil makamındaki “çoğu politikacı” arasında uçurumlar oluştu.
Vatandaş, bir “il başkanı” ile görüşemez, derdini anlatamaz oldu.
Sınıf atlayanlar, altta kalanlara bakmaz oldu.
Memleketteki her şeyin çözümünün “Bir kişi”den beklendiği dönemlerden geçtik.
Bütün bunlar olurken, dünya karıştı.
Pandemi-plândemi geldi, şu geldi bu geldi, durumlar karıştı.
Bu karışıklıktan da, bizim karşı olduğumuz yapılar faydalandı.
Yerli Baasçılar, bu yapılarla ittifak kurdu.
Bu durum sandığa yansıdı.
Sonra…
Asrın Felâketi geldi.
11 ilimize vuran büyük deprem.
Yüreklerimiz yandı, depremin yıktığı Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki vatandaşlarımız, büyük sıkıntılar çekti.
O süreçte, bazı eksiklikler oldu ama, Siyasal İktidar toplamda iyi sınav verdi.
Vatandaşın yarasını sarmak için gece gündüz mücadele etti.
Bu çabayı gören vatandaş da, iktidarın en dezavantajlı olduğu ortamda yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde, açık ara Recep Tayyip Erdoğan dedi.
Yani…
Demek ki oluyormuş…
Sokaktaki vatandaşla yürek bağını kurduğunuzda, şartların tamamen aleyhinize olduğu bir ortamda dahi sonuç alabiliyormuşsunuz.
X
Anahtara yanlış yerlerde aramaya gerek yok.
Sayın Fidan’ın dediği gibi, “Kürtler PKK’dan ibaret!” algısı son derece yanlış.
MANEVİ VATAN’a sahip çıkar, sokaktaki vatandaşla “birebir” iletişim kurarsanız, meseleyi çözerseniz.
Eğitim, Kültür ve Aile alanlarında üzerinize düşenleri yaparsanız, halledersiniz!
Gerçek “Çözüm Süreci” böyle olur.
Son olarak, Sayın Hakan Fidan’ın Meclis’te, DEM’lilere yaptığı “Kendinizi güncelleyin, update edin!” çağrısına da işaret edeyim.
Evet, “güncelleme” önemli.
Herkes için, her yapı için önemli.
Siyasal İktidar da, bizim “MANEVİ VATAN” olarak nitelendirdiğimiz alandaki eksiklikleri görür ve ona göre bir “güncelleme” yaparsa…
Müthiş olur.
O zaman, PKK’ya terör örgütü demeyenlerin etkinlikleri de, kendiliğinden azalır!
Şimdi, o atılımları yapmanın tam vakti!
“Update”in tam vakti!
Milat
Yorumlar10