CHP’nin kültürel iktidarı ne zaman biter?

  • GİRİŞ28.01.2025 09:07
  • GÜNCELLEME30.01.2025 07:54

Bir “siyasi iktidar” var, bir de “kültürel iktidar.”

“Siyasi iktidar”ın kimlerin elinde olacağını seçim sonuçları belirler.

Güçlü lideriniz varsa, dışınızdaki şartlar da yardımcı olursa, iktidarda kalırsınız, hatta çok uzun süreler kalırsınız.

Günün birinde, iktidarda kalmanıza yetecek kadar oy alamazsanız, “siyasi iktidar”ınızı kaybedersiniz.

“Siyasi iktidar”la birlikte “kültürel iktidar”ınız da varsa, “aşağıya” inseniz bile gücünüzü korursunuz.

Muhalefete düşseniz bile, “iktidardaymış gibi” olursunuz!

Eğitim, kültür, sanat, ekonomi, sivil toplum, vs., alanlarındaki etkinliğiniz sayesinde, siyasi iktidar sizde olmasa da duruşunuz, tepkileriniz öncelikle dikkate alınır.

Bundan dolayı da, “kültürel iktidar” kalıcıdır, “siyasi iktidar” ise geçici!

Türkiye’nin bugüne kadarki çok partili siyaset serüveni bu gerçeği net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu ülkede sandık yoluyla “siyasi iktidar”a ulaşarak ülke yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin neredeyse tamamı “muhafazakâr-sağ” kesimdendir.

Bu süreçte, birçok “muhafazakâr sağ” parti kurulmuş, bunlardan bazıları uzun süreler boyunca iktidarda kalmayı ve ülkeye büyük eserler kazandırmayı başarmıştır.

O partilerin liderleri, iktidarda bulundukları dönemlerde medyanın ilgi odağı olmuş, bol bol alkış almış, her attıkları adım tâkip edilmiş, hep gündemde kalmışlardır.

İktidardan inmelerinden sonraysa, kamuoyunun gündeminden neredeyse tamamen düşmüşlerdir.

Kuruluşlarından itibaren halktan büyük teveccüh gören, vatandaşa sundukları hizmetlerden dolayı da coşkulu sevgi gösterilerine mazhar olan “muhafazakâr sağ” iktidarlar, zaman içinde eriyip gitmişlerdir.

Bir zamanlar, “güçlüymüş” gibi görünen iktidarları kuran partilerin isimleri neredeyse unutulmuş, “tabela partileri” olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır.

Türkiye’deki “kültürel iktidar”ın politika arenasındaki temsilcisi olan CHP ise, çok partili hayat boyunca neredeyse hiç seçim kazanamamış olmasına rağmen, etkinliğini, gücünü daima muhafaza etmiştir.

“Kültürel iktidar”ın, yani “gerçek iktidar”ın kimde olduğunu belirleyen alanlarda…

Kültür, sanat, eğitim, sivil toplum, adalet, akademi, vs., alanlarında hep tek tipçi CHP zihniyeti etkili olmuştur.

Merkez Sağ, Muhafaza-KÂR sağ iktidarlar da, CHP çevrelerinin baskısı altında, hep meşruiyet sıkıntısı yaşamış…

“Ne olduklarını değil de, ne olmadıklarını!” anlatmakla uğraşmışlardır.

Öyle hallere düşmüş ve öyle garip ittifak modellerine yönelmişlerdir ki,  bazen “ne olduklarını” bile unutur hale gelmişlerdir!

 Muhafazakâr sağ iktidarlar, ülkeye nice eserler kazandırmış olmalarına rağmen, karşı tarafın “dış destekli-ideolojik temelli” hücumları karşısında, genellikle “edilgen” olmuş…

Çareyi, karşı tarafı “yumuşatacak” adımları atmakta aramışlardır.

Karşı tarafın belirlediği ilkelere, “paradigma”ya  “karşı olmadıklarını” göstermek için onların hoşuna gidecek adımları attıkça da, “tabanlarıyla” karşı karşıya gelmişlerdir.

Gerilimi düşürmek için attıkları adımların “tabanı kırmaktan” başka işe yaramadığını, kendilerini iktidardan indirmek isteyen güçlerin zaman geçtikçe daha da bastırdıklarını görünce, bu kez de “aşırı güvenlikçi” uygulamalara yönelmişlerdir.

Böyle olunca da, karşılarındaki “bloklar” daha da keskinleşmiş, güçlenmiş, taraftar toplamış…

İktidarın zeminini iyice kaydırmışlardır.

Merkez Sağ’ın ya da Muhafazakâr Sağ’ın yakın tarihinde hep aynı şeyler yaşanmıştır…

Halkın teveccühü ile iktidara gelen…

Sokaktaki vatandaşın hayatına dokunan hizmetler ürettikleri için de, arkalarındaki “ezilmiş vatandaş” desteği bir noktaya kadar artan bu partiler, “kültürel iktidar”a sahip olmadıkları için, günün birinde oyun dışında kalmışlardır!

Zamanın bu “güçlü” denilen siyaset adamları, vefatlarından sonra toplumun geniş kesimleri tarafından  “hayırla” yâd edilmişlerse de…

Yanlarında hep kendilerine zarar verecek kişileri tuttukları, onlardan fazlasıyla etkilendikleri, “gerçek dost ile menfaatçi tipleri” ayırt edemedikleri…

Bundan dolayı da, halkın teveccühünü, dolayısıyla da siyasi iktidarı kaybettikleri söylenmiştir.

Türkiye’nin temel meselelerinden biri, “toprak kokan” insanların destekleriyle iktidara gelenlerin, “siyasi iktidar”ı, “sosyal ve kültürel iktidar” ile destekleyememeleridir.

Toprak kokan insanların destekleriyle iktidara gelenler, kendilerini muhalefette de ayakta tutacak olan “kültürel iktidar”ı oluşturmayı pek önemsemedikleri için, “zemin kayması”yla karşı karşıya kalmışlardır.

Bildiğiniz üzere,

“Muhafazakâr-sağ” iktidarlar oylarının büyük bir bölümünü, geleneğe bağlı kesimlerden almışlardır.

Ailenin çökmesi, boşanmaların artıp evlenmelerin azalması, insanımız artık “çocuk sahibi olmak istememesi”, akrabalık ve komşuluk bağlarının zayıflaması, küçük ve orta büyüklükteki esnafın çökmesi “muhafazakâr-sağ” iktidarların “oy potansiyelini” eriten unsurlardır.

“Değerler erozyonu” bu dünya görüşündeki partilerin “siyasi iktidar”larını tehdit eder.

Bu partiler, iktidarda bulundukları süre içinde “kültürel iktidar” için atılması gereken adımları ihmal

 etmişlerse, muhalefete düştüklerinde iyice zorluk çekerler!

Bugüne kadarki Merkez Sağ-Muhafazakâr “siyasi iktidar”lar içinde en uzun sürelisi, en güçlüsü, hiç şüphesiz Ak Parti İktidarı’dır.

Ak Parti’nin gücüyse, büyük ölçüde, en yakın rakibine beş altı tur bindirecek kadar  “karizmatik”  olan Lideri’nden gelmektedir.

O Lider, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Bunca yıldır siyasi iktidardayız ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var!” demek suretiyle, büyük eksikliğe dikkat çekmiştir.

Türkiye’nin “geleneksel değerler” karşısında konumlanan “Kültürel İktidar”ı, yani CHP zihniyeti, son zamanlarda, “kitlesini genişletme” yolunda da dikkat çekici adımlar atmıştır.

Bundan sonra yapılabilecek olan “kültürel iktidar”ı oluşturmak değildir.

Bugüne kadarki “dost uyarıları” dikkate alınmadığı için, maalesef bu alanda çok geç kalınmıştır!

Bugün için atılması gereken adım, “geleneksel değerlerimizle problemi olmayan” ve iktidarı temsil havalarındaki bazı “muhteris tiplerin” yanlışları yüzünden uzaklaştırılan kitlelerin kırgınlıklarını gidermeye çalışmaktır.

Bu milletin değerleri ile derdi olmayan anti emperyalist karakterli bütün unsurları bir araya getirmek…

“Büyük konsensüsü” sağlamak için adımlar atmaktır.

Mesele, mevcut iktidar meselesi değildir.

Altılı masa tecrübesi, oralardan  “gelecek nesilleri büyük karışıklıklardan koruyacak” bir “konsensüs” ortamının çıkmayacağını göstermiştir.

 “Suriye Diktatörü Esat”a verdiği tam destek, uzun yıllardır iş başında olan  “kültürel iktidar”ın   “siyasi iktidar”a da ulaştığı takdirde, ülkeyi ne hallere sürükleyeceğini göstermektedir.

Sayın Erdoğan,  “büyük uzlaşı” ortamını sağlayabilirse, siyaset hayatını bugüne kadar yaptıklarının en faydalı olanı ile tamamlamış olacaktır.

Bu “büyük hamle”, belki de, “toprak kokan insanların”, günün birinde “kültürel iktidar”a ulaşmasını sağlayacaktır.

Malûm, “siyasal iktidar”, gelip geçicidir.

Kalıcı olan, “muhafazakâr sağ”ın hep uzağında kaldığı

“Kültürel İktidar”dır!

“Toprak kokan” insanlarımıza, “kültürel iktidar”a ulaşacakları ana kadar rahat, huzur yoktur!

 

 

 

 

   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar44

  • Derya Öner 2 ay önce Şikayet Et
    Serdar Arseven iktidar muhalefet, her ikisini de eleştiriyor yerine göre farklı bir duruş, olması gereken, haber7 den takip ediyoruz
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Halk1 2 ay önce Şikayet Et
    Bu yapılırken de haktan hakkaniyetten merhametten demokrasiden ayrilmamali.kapsayicilik da onemli
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Halk1 2 ay önce Şikayet Et
    Teorik dini bilmek üstünlük vesilesi sayilmamali kitle bunlardan dolayı dinden soğuyor çünkü pratik din(takva) ya zıt çok örnekler var. pratik din bilenler desteklenmeli.teori yüce Allah in bilgisindedir ve o açıkliyor.Yuce Allah pratik dinin iyi örneklerini gücüne göre yaşamaları için insanı yaratti.herkes de gücüne göre yaşamalı.teorik ve pratik dine karşı olan kitle egemen olmamali
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Halk1 2 ay önce Şikayet Et
    Stratejiyi ve geleceği zeki,fakir,mert,gerçek vatansever insanlar belirlemeli ve bunlar korunmalı.ancak o zaman Kâr erir nehir olur baştan başa yesillenir gurbuzlesir herşey...devlet göl üzerindeki yaz güneşi gibi, ki göl vatandaşları olusturuyor, buharlastirip kurutmamali, ilkbahar güneşi gibi dereleri costurup golleri semizlendirmeli
    Cevapla
  • Halk1 2 ay önce Şikayet Et
    Süper tespit günümüze uyuyor.akil ve strateji ile hareket edilmeli liyakatli fakir mert insanlar ülke geleceğini çizip uygulamalı rol almalı iken, zengin ve imkanli sıradan menfaatci tipler bilim kültür ve ekonomide bulunmamalı idi ,bu yapılırken tek silah ise adalet,liyakat ve refah olmali idi
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat