Sarı lacivert mi, sarı kırmızı mı?
- GİRİŞ13.02.2025 10:50
- GÜNCELLEME13.02.2025 10:57
Bir maçın başlarında “haksız penaltı” verilmesine tepki gösteren küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş durumdaki takım, sahadan çekiliyor…
Memleket toz duman!
Trump Gazze’ye resmen çöküyormuş…
Mücahit, mücahide kanlarıyla sulanan o güzelim toprakları, “fahişeleriyle dolduracakları yedi yıldızlı umum-hane, kumarhane, batakhane” haline getireceğini küstahça ilân ediyormuş...
Suudi Amerika’sından, Mısır’ına, Ürdün’üne kadar her yer tamamen İsrail’in elindeymiş...
Türkiye, her bir yanından kuşatılmış durumdaymış…
İki kulaç mesafedeki “Yunan’a verilmiş” adalar, namluları Anadolu’ya dönük silahlarla dolduruluyormuş...
Kıbrıs’ın Rum tarafı, ülkemizi tehdit eden uçak gemisi haline getiriliyormuş...
Yavru Vatan’ımızın maneviyatında büyük gedikler açılıyormuş...
Anadolu Ailesi tükenme noktasına geliyormuş...
İnsanımız hızla yalnızlaşıyormuş…
Çocuk yapmak külfet, boşanmak nimet olarak görülüyormuş…
Karbon ayak izimiz bile ölçülüyor, biçiliyormuş…
Hepsini geç!
Onu bunu boşver de, senin kanın hangi renklerde akıyor gardaş?
De hele;
Sarı kırmızı mı,
Siyah Beyaz mı,
Sarı lacivert mi,
Bordo Mavi mi?
Yeşil Beyaz mı,
Kırmızı Siyah mı?
Bir de…
En çok hangisi izleniyor gardaş?
De hele;
Müge Anlı mı,
Esra Erol’u mu?
Kızılcık Şerbeti mi,
Kızıl Goncalar mı?
Deha mı,
Sandık Kokusu mu?
x
Bir etrafımızdaki kuşatmanın koyuluğuna bakıyorum, bir de ülke gündemindeki “kısır”, “saçma sapan” tartışmalara…
Kuzey’den, Güney’den, Doğu’dan Batı’dan, uzaktan yakından çepeçevre kuşatılmış durumdayız.
“Gazze güvende değilse, Anadolu da güvende değildir!” diyoruz…
Bunu biliyoruz ama saçma sapan tartışmalar içinde yuvarlanıp gidiyoruz.
Nerelere yuvarlandığımızın, sürüklendiğimizin farkında olmaksızın bir meçhule gidiyoruz!
Birilerinin, seçim kazanmasını adeta “fener alaylarıyla” kutladığı Trump, daha ilk günlerden nasıl da gösterdi, tıpkı Irak’ta, Afganistan’da yaptıkları gibi, bölgemize “demokrasiyi, barışı, huzuru, refahı”
getirmek için (!) neler yapacağını değil mi?
Bir eşkıya, bir konservatif tefeci, rantcı, zâlim…
Yeniden Büyük Amerika!
Meksika'sından Kanada'sına, Şili'sinden Honduras’ına, Honduras’ına kadar öncelikle kıtanın ismine uygun “açılımlar” yapacak!..
Orası Amerika kıtası, ABD’nin malı!..
Amerika denilen kıtayı “keşfeden” ataları, çöktükleri topraklardaki “uygarlıktan uzak yaşayan” (!) insanları teker teker kesmiş…
Bununla da yetinmemiş, sokaklarda “Kızılderili” etlerinin, butlarının satıldığı “kasaplar” kurmuş…
Kör kütük sarhoş, kadınların, kız ve erkek çocuklarının ırzlarına geçmişlerdi!
“Batı” denilen ve bizdeki bazı ezik-büzük tiplerin “uygarlığın beşiği” olarak gördükleri, biat ettikleri pislik deryasının yaratıkları; Afrika’sından, Avustralya’sına kadar gittikleri her yerde, insanlık utancı soykırım suçları işlemiş, oralardaki “semiz” mazlumları gemilere istifleyip ülkelerine götürmüş, kilolarına göre satmışlardı.
Batı uygarlığı dediğiniz, batmaya mahkûm bir zulüm dağı ve bazı ezik büzük tipler de, o zulüm dağının, sümüklüböcek kadar kıymet verilmeyen hayranları!
Ne yazık ki, solcusundan sağcısına, liberalinden tutucusuna kadar pek çok “ideoloji bağımlısı” tipte batı hayranlığı dikkat çekiyor.
"Benimiçin Fransızca’yla tutulmuş bir bakkal defteri, kutsal kitap gibidir!” diyen “ezik-büzük-yarı aydın” tipler vardı, Osmanlı’yı batıran…
Şimdi onlar farklı suretlerle aramızda.
“Aydınımsı takımı”, oralarda “şarap” ziftlenmeyi marifet belliyor…
“Adamlar her bakımdan üstün abi, adamların topa vuruşları bile farklı abi, adamlar bu işi biliyor abi!” yollu övgülerse, "aşağı tabaka"dan sadır oluyor.
Bizler, büyük bedendeki küçük şahsiyetler!
İki zâlim; ABD ile Sovyetler Birliği arasında kurulan "küçükleri korkutma” oyunu, kimilerini ABD, kimilerini de Rus hayranı yapmıştı malûm.
Bu hayranlıklar, zaman içinde farklı suretlere büründü.
Kimi ABD hayranlığının yanına AB hayranlığını kattı…
Kimi de Rus kesmediği için, Çin hayranı oldu.
Araya, İran hayranları girdi, onlar da, oralardan pompalanan “mezhepçi dalga”nın etkisinde kaldı.
Memleketi, misyonerler sardı.
Dahası, “Dinin başını dinin kılıcıyla kestiklerini” ilân etmiş türlü ifsad hareketi…
Etki ajanları, fondaşlar, femifaşistler, ırkçılar derken…
Paramparça olduk!
Şimdilerde, en ıvır zıvır mevzular bile boğaz boğaza getiriyor bizi…
Yazık, çok yazık!
Gazze düşerse Anadolu da düşer!
Öyle değil mi?
İşte, hem Konservatif Tefeci Trump hem de Patronu Soykırımcı Netanhayu, “Cumartesi 12’ye kadar kadar süre!” dedi.
“Yoksa, oralar Cehennem!” diye de ekledi.
Ürdün, Mısır ve diğerlerinin başındakiler de, ufak tefek söylem farklarıyla, yine Siyonizm’e “biat” etti!
Soykırımdan geçirdiklerini, yeniden soykırımdan geçireceklermiş!
Hal böyle…
Biz ise…
Maç derdinde, film derdinde…
Goy goy derdinde!
Bırakın, oraları…
Hep birlikte savunamıyoruz, bu güzelim Anadolumuzu.
Yazık, çok yazık!
MİLAT GAZETESİ
Yorumlar1