28 Şubat bitti mi?

  • GİRİŞ09.03.2025 09:49
  • GÜNCELLEME09.03.2025 09:49

Bu soruya sizin cevabınız ne olur?

Bir afişin üzerindeki “1000 yıl sürmedi!” cümlesini görünce…

Yani “Bitti!” hükmünü görünce…

“O kadar da emin olmamak lâzım!” dedim.

Tevafuk işte; istikbal vadeden genç ve dikkatli meslektaşım Miraç Yinanç bu soruyu sordu bana,

“28 Şubat bitti mi, bitmedi mi?”

Dedi ki,

“Bazı televizyon programlarında ve bazı paylaşımlarınızda ‘28 Şubat bitmedi’ diyorsunuz. Aradan 28 yıl geçmiş, başörtüsü serbest, katsayı haksızlığı giderilmiş… Sizce nasıl bitmemiş oluyor?”

Miraç Yinanç’a verdiğim cevap…

Şöyle:

“28 Şubat zihniyeti bitti diyenler statükonun ontolojik gerçeklerinin yeterince farkında değiller! Kültürel iktidar ile siyasal iktidar arasındaki farkın farkında değiller.

Kafayı çok karıştırmadan net bir misal vereceğim:

 28 Şubat sürecinde o zihniyete destek verenlerin en fazla üzerinde durdukları konulardan biri de nüfus planlaması adı altında yapılan nüfusu frenleme, toplumu yaşlandırma çalışmalarıydı.

Nüfus plânlaması adıyla servis edilen çalışmalara, o zihniyete en fazla destek veren holdingler öncülük etti.

O günlerde 28 Şubat zihniyetine karşı olanlar onlara hiç aldırmadılar, bol bol çocuk yaptılar ve o çocukları güzel güzel büyüttüler.

Onlar o şartlarda rızık korkusu yaşamadılar.

Ve 28 yıl sonra…

Bugün geldiğimiz noktada nüfus artış hızı dibe çakılıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı bu durumu ‘varoluşsal tehdit’, yani ‘yok oluşsal tehdit’ olarak nitelendiriyor.

Eski Aile Bakanı, ‘Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz, bu gidişat durdurulamaz’ diyor.

 Yeni Aile Bakanı, ‘Bu gidişle 25 sene sonra askere alacak yeterince genç bulamayacağız!’ diyor.

Şimdi kardeşim, sorayım:

Bu ifadeler,

28 Şubat zihniyetinin en önemli hedeflerinden birinin; nüfus artış hızımızı frenleme ve böylece nüfusu yaşlandırma hedefinin büyük ölçüde gerçekleştiğini düşündürmüyor mu?

(Buradaki mesele iktidar şunu eksik yaptı, bunu fazla yaptı meselesi değil sadece. Onun da eksiklikleri var, bizim de eksikliklerimiz var. Üzerinde tefekkür etmemiz gereken bir mesele: Bizler, nasıl oldu da bu noktaya geldik? Nasıl oldu da, çocuk istemez olduk! Evet, ekonomik sıkıntılardan dolayı evlenemeyenler, evlenseler de geçim endişesiyle birden, ikiden fazla çocuk yapmaktan kaçınanlar var. Lâkin, hâli vakti yerinde olan çoğu muhafazakâr da kaçınıyor, ikiden fazla çocuk anne-babası olmaktan. Niçin? Üzerinde tefekkür etmek gerek. Tabii, adeta ‘Evlenmeyin’ mesajı veren kanunlar ve uygulamalar da var. Uzun mesele. Özeti şu: Nüfus artış hızımız Sayın Cumhurbaşkanı’na ‘varoluşsal tehdit’ dedirtecek kadar sıkıntılı yerlere inmiş durumda. Bu böyle devam ederse, ‘her bakımdan’ sıkıntılı günler yaşayabiliriz Allah korusun.)

Ve ikinci mesele:

28 Şubat zihniyetinin önem verdiği ikinci konu da imam hatiplerle birlikte meslek okullarının ve meslek eğitiminin adeta iflas ettirilmesiydi. Bunun için 8 yıllık kesintisiz eğitim modelini dayattı.

O zihniyet bunu niçin dayattı?

Gayet net:

Memlekette yeterince usta, kalfa yetişmesin, benim ‘ana elemanlar’ dediğim ‘ara elemanlar’ yetişmesin, halkın çocuklarının büyük imkânı ellerinden alınsın, evlilikler geciktirilsin ve nihayetinde nüfus artışı frenlensin. Türkiye bu büyük gücünden mahrum kalsın, nüfus yaşlansın, sağlık giderleri artsın. Kamu üzerindeki yükler iyice artsın.

Bugün gençler arasındaki meslek sahibi olma oranı ne durumda?

 Üniversite ve liselerden mezun olanların çoğu diplomalı mesleksiz mi, değil mi?

Bu dönemde 8 yıllık kesintisiz mecburi eğitim, kesintili 12 yıla çıkartıldı.

İmam Hatiplerle meslek okullarının önleri açıldı.

Katsayı haksızlığı giderildi… Başörtülülerin eğitim ve çalışma hayatında yer almalarının önündeki engeller (fiili olarak) kaldırıldı.

Yapılan doğru işler de var…

Mecburi eğitimin 12 yıla çıkartılması ve her gencin üniversiteye yönlendirilmesi gibi doğru olmayan işler de var.

Sonuç olarak...

Piyasaya bakın; iş yapanlar usta, kalfa bulamıyor,  meslek erbabı sayısı çok azaldı. Gençlerimizin çoğu, mecburi liseyi ve artı mecburi olmayan üniversiteyi bitireceğim diyerek hayatı, evlenmeyi, çocuk sahibi olmayı öteliyor...

Bu da, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘varoluşsal tehdit’ olarak nitelendirdiği sıkıntıyı meydana getiren sebepler arasında yer alıyor.

Ve ‘kültür’ meselesi…

Buna, ‘Anadolu’nun kadim değerlerinin Kültürel İktidarı’ meselesi de diyebiliriz.

Maalesef, şartlar çok müsait olmasına rağmen, bu alanda büyük sıkıntı var.

İşte, bazı ‘yerli ve milli’ sanatçılar, bu dönemde de mağdur edildiklerini söylüyorlar.

Sanatçılarımızdan İsmail Hakkı’nın sosyal medya paylaşımlarına bakmanızı tavsiye ederim.

Medyamızın durumu da ortada.

Günün birinde iktidara ‘Tek Parti Zihniyeti’ gelirse bugünkü merkez medya denilen organlar tamamen o tarafa geçer.

Geriye ne kalır?

Hangi medya organları kalır?

Hesap edin.

Sözü daha fazla uzatmanın anlamı yok.

Türkiye’de 28 Şubat zihniyetinin eğitim, kültür ve aile alanlarındaki hedefleri maalesef büyük ölçüde gerçekleşmiş durumda.

Bu vaziyet de beni üzüyor.

Şunu da söyleyeyim:

Bunlar bardağın boş tarafını oluşturuyor.

Dolu tarafına bakınca…

Bir ‘Teknofest Gençliği’ var, gurur duyuyoruz.

Selçuk Bayraktar’ın yaptıklarıyla, savunma alanındaki hamlelerle elbette gurur duyuyoruz.

Bununla birlikte,  ‘28 Şubat zihniyeti etkisini kaybetmiştir!’ diyemiyoruz.

Şu anda üzerinde en fazla durmamız gereken mesele şu:

Endişem o ki şer odakları bizi iyice karşı karşıya getirmek isteyecek.

Kimileri, Atatürk istismarcılığıyla, kimileri mezhep, kimileri etnisite, kimileri de din istismarcılığıyla ortalığı iyice karıştırmaya çalışacak.

Bu türden menfi faaliyetleri organize edenlerin amaçlarına ulaşamaması için şuurlu olmamız ve kışkırtmalara gelmememiz…

Ayrıca siyasetin de çözüm adresi hâline gelebilmesi gerekiyor.

Şu anda, maalesef siyaset dünyamız tek kanatlı kuş gibi.

İktidar, büyük ölçüde Sayın Erdoğan’ın omuzlarında ilerlemeye çalışıyor.

Ana muhalefet ise yok gibi.

Yaptıkları garip bir muhalefet, içerisi de bin parça!

Bu da sıkıntı!

Yani siyasetin tek kanatlı olması…

Büyük sıkıntı!

28 ŞUBAT MAĞDURLARI

Genç meslektaşım Miraç Yinanç, bana “ 28 Şubat mağdurlarının hak kayıplarının telafisi için paylaşımlar yapıyor ve bir komisyon kurulmasını istiyorsunuz. Bu mesele nedir?” sorusunu da yöneltti.

Cevabım özetle şöyle:

“28 Şubat’taki malûm uygulamalardan dolayı hak kayıplarına uğrayan mağdur ve mağdureler var. Onların eğitim ve çalışma hakları ellerinden alındı. Birçok kayıpları oldu. Bunların bir kısmı maalesef giderilmedi.

Bu arkadaşlar, bir Meclis komisyonu kurularak hak kayıplarının telafi yolunun açılmasını istiyorlar. 

1960 darbe mağdurları için komisyon kuruldu. 

2005’te terörden zarar görenler için zarar tespit komisyonu kuruldu. 

15 Temmuz için OHAL Komisyonu kuruldu.

28 Şubat mağdur ve mağdureleri için Meclis Komisyonu kurulmadı, hak kayıpları devam ediyor.

Bu arkadaşlarımız, Meclis’te bir komisyon kurulmasını talep ediyor. Biz de onların sesi olmaya devam ediyoruz.”

Serdar Arseven / Milat Gazetesi

Yorumlar2

  • İzmirli öğretmen 9 saat önce Şikayet Et
    Maalesef reis 12 yıllık zorunlu eğitim ve 208 üniversite ile çoook hata etti
    Cevapla
  • Cihad 15 saat önce Şikayet Et
    Güzel tespitler, kaleminize sağlık....
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat