İsrail'in Gazze'deki DAEŞ planı

  • GİRİŞ30.08.2019 10:26
  • GÜNCELLEME02.09.2019 09:22

Önceki gün Gazze’de iki patlama meydana geldi, 3 Filistinli güvenlik görevlisi hayatını kaybetti, 5 kişi de yaralandı.

 

 

İlk başta patlamaların İsrail hava saldırısı kaynaklı olduğu sanıldı.

Ancak dakikalar sonra bambaşka bir durumun olduğu ortaya çıktı.

 

 

Çünkü patlamalara bomba yüklü motosikletler yol açmıştı.

2 saldırgan Gazze’deki polis kontrol merkezinin önünde bomba yüklü motosikletlerini havaya uçurmuşlardı.

Bu bugüne kadar Gazze’de ilk kez olan bir şeydi.

Gazze’de can kayıpları İsrail savaş uçaklarının, dronelarının bombardımanlarıyla, karadan veya denizden yapılan top atışlarıyla ya da sınırdan açılan ateş sonucu meydana gelirdi.

İlk kez abluka altındaki Gazze’nin içerisinde bomba yüklü araçla saldırı yaşanmıştı.

Yöntem itibarıyla bir terör saldırısıydı.

Ama kim yapmıştı?

Hamas’ın açıklamalarına göre saldırganlar DAEŞ terör örgütünün üyeleriydi.

DAEŞ’i Gazze’ye sızdıran güç ise İsrail’di.

Bu saldırıdan saatler önce İsrail Başbakanı Gazze’yi tehdit eden bir açıklama yapmıştı.

Tehdit sonrası herkes yeni bir hava saldırısı beklerken saldırı Gazze’nin direk içinden hem de terör örgütü yoluyla gelmişti.

İsrail benzer DAEŞ girişimlerini daha önce Kudüs’te de denemişti.

Filistinlileri DAEŞ terör örgütüyle irtibatlandırmaya çalışan faaliyetlerde bulunmuşlardı.

Gazze’de bunu ilk kez hayata geçirdiler.

TÜRKİYE KUDÜS’TE NE YAPTI DA İSRAİL’İ BU KADAR TEDİRGİN ETTİ

Hafta başında İsrail istihbarat ve dışişleri bakanı İsrael Katz’ın bir açıklaması vardı, Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerini durdurmaya yönelik tedbirler alınacağını söylemişti.

Türkiye sadece Kudüs’te değil Gazze’de ve Batı Şeria şehirlerinde de Filistinlilere yardım ediyor.

Batı Şeria ve Gazze’de okul, hastane inşaatları başta olmak üzere ilaç ve gıda içeren insani yardımları gerçekleştiriyor.

Başkonsolosluk, TİKA ve Kızılay başta olmak üzere onlarca Türk STK’sı da bu faaliyetlere katılıyor.

Ama İsrail’i kızdıran bu yardımlar değil.

Durdurmak istedikleri Türk faaliyetleri direk Kudüs’le ve direk Mescid-i Aksa ile alakalı.

Çünkü Türkiye Mescid-i Aksa’nın da içerisinde bulunduğu surlarla çevrili eski şehrin bünyesinde Osmanlı’dan kalma tapuları bulunan evlere, dükkanlara, tarihi yapılara sahip çıkıyor.

Bu Mescid-i Aksa’nın içerisindeki tarihi eserler de olabiliyor, mezarlıklar da ya da eski şehirdeki Filistinlilerin milyonlarca dolar verilse de satmayı reddettikleri evler de olabiliyor.

İsrail’in gözü işte tam orada, Mescid-i Aksa ile eski şehrin içerisinde.

Surların dışında kalan semtlerin tamamında ev yıkımı yapabiliyorlar, yıkılan evlerin arsalarını yerleşimcilere tahsis ediyorlar.

Ama Eski Şehrin içerisinde UNESCO nedeniyle yıkım zor, tek çareleri Filistinlileri zorla çıkarıp atmak.

Bunun yolu işgal belediyesinin kurallarından geçiyor.

Mesela polis eve gelip, bakımı yapılmamış ya da penceresi kırılmış diye ceza kesebiliyor, ceza ise Filistinlilerin asla ödeyemeyecekleri kadar yüksek ücretler oluyor.

İşler bu noktaya gelmeden Türkiye devreye giriyor, Mescid-i Aksa’daki ve sur içindeki tüm yapıların bakımları, restorasyonları Türkiye tarafından yapılıyor.

Bu sayede İsrail işgal belediyesinin o yapılara çökmesi için bahaneleri ortadan kaldırıyor.

O bölgenin adım adım her sokağında her taşında Müslüman tarihin, Osmanlı’nın izleri var.

Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettiği Şam Kapısı ve surların önündeki caddenin adı bile hala Sultan Süleyman caddesi.

Türkiye’nin bu faaliyeti İsrail’in Kudüs’ü bilhassa da eski şehri Yahudileştirme projesinin önündeki en büyük engel.

Onlar ne kadar Yahudileştirmeye çalışsa da Türkiye de o kadar Mescid-i Aksa ve sur içinin Müslüman tarihini ayakta tutmaya özen gösteriyor.

BAE İLE SUUDİ ARABİSTAN BİRBİRİNE GİRDİ

Filistin dışında sıcak bir gelişmeye değinmekte fayda var.

Yemen’de 2015’te İran destekli Husi militanları darbe girişiminde bulunmuşlardı.

Birkaç sonrasında BAE ile Suudi Arabistan koalisyon kurup Yemen’de Husilere müdahale etti.

İç savaş yıllardır sürüyor. Ama şu an BAE ile Suudiler İran destekli Husilerden ziyade birbirleriyle çatışır hale geldiler.

Ağustos’un 10’unda Suudi destekli Aden yönetimi BAE destekli ayrılıkçı bir grubun saldırısına uğrayıp, el değiştirmişti.

Önceki gün Suudi Arabistan’ın finanse ettiği Yemen ordusu, BAE destekli grubu bozguna uğratıp, Aden’i geri aldı.

Dün ise BAE savaş helikopterleri Aden’de iki ayrı noktada konuşlu olan Yemen askeri birliklerine yönelik hava saldırısı gerçekleştirdi en az 10 kişi hayatını kaybetti.

Son yıllarda İsrail güdümüne giden BAE ile BAE etkisiyle İsrail ile yakınlaşan Suudi Arabistan arasındaki bu gerginlik Yemen’de sahaya yansımış durumda.

BAE tam anlamıyla farklı bir akla hizmet ediyor.

Her ne kadar Suudi Arabistan veliaht Prensi Muhammed bin Selman da BAE yörüngesinde olsa da Yemen’de iki taraf arasındaki sıcak çatışmalardan anlıyoruz ki, Riyad yönetiminin bir kanadı hala BAE’nin ve hizmet ettiği güçlerin pek hoşuna gitmiyor.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat