Trump'ın o cevabı sansürlendi mi?
- GİRİŞ15.11.2019 09:37
- GÜNCELLEME18.11.2019 09:27
Trump ortak basın toplantısında bir soruya çok çarpıcı bir cevap verdi.
Ancak PKK terör örgütüyle ilgili o yanıt resmen güme gitti.
Soruyu soran gazeteci Hilal Kaplan’dı.
Trump yanıtını verdi.
Sonra Kaplan’a “siz gazeteci olduğunuza emin misiniz” dedi.
İşte bu andan itibaren bambaşka şeyler oldu.
Herkes o yanıtı es geçti.
Trump’la Türk gazeteci arasındaki diyaloğa yoğunlaştı.
Öyle ki PKK ve FETÖ’nün trolleri de devreye girince kimse Trump’ın verdiği cevabın peşine düşmedi.
Soru PKK-PYD’nin elebaşlarından Mazlum Kobani’yle alakalıydı.
Kobani’nin bir terörist olduğu vurgulandı ve “bu teröristi hala Beyaz Saray’a davet etmeyi düşünüyor musunuz?'' diye soruldu.
Trump önce Mazlum Kobani’yle görüştüğünü anlattı.
Kürtlerle ilişkilerden bahsetti.
Ardından “Kobani’nin Beyaz Saray davetiyle” ilgili kısma hiç değinmeden Türkiye’nin başından bu yana anlatmaya çalıştığı “Suriyeli Kürtler PKK ya da PYD demek değildir” tezini dile getirdi.
Ve “Kürtler arasında farklı gruplar var, kimi seviliyor kimi sevilmiyor ama çok kısa zamanda çok önemli bilgiler edindik ve bu konuda gelecekte ne olacağını hep birlikte göreceğiz” diye bir laf etti.
Bu cümle sadece ve sadece basın toplantısının canlı yayın kaydıyla Beyaz Saray’ın internet sayfasında arada derede bir yere konulan toplantının döküm sayfasında yayınlandı.
Bunun dışında hiçbir gazete ya da internet sitesi Trump’ın yanıtının devamındaki “Kürtler arasında farklı gruplar var” diye başlayan bu cümleleri yayınlamadı.
Başkan Erdoğan ve heyeti Washington’da SDG-PYD-YPG’nin eşittir PKK terör örgütü olduğunu ispat eden çok önemli belgelerle gitmişti.
Hepsi Trump’ın önüne konuldu.
Türkiye başından bu yana “Suriyeli Kürtler, PKK demek değildir” diye ısrar ederken karşı taraf buna itibar etmiyor ve PKK teröristleri için “Suriyeli Kürtler” ifadesini kullanıyordu.
Basın toplantısında da bazı yerlerde Trump “Suriyeli Kürtler” dedi.
Ancak o cümlenin devamında “Kürtler arasında farklı gruplar var” itirafında bulundu.
Belki ki Türkiye’nin önüne koyduğu ispatlı belgeler etkili olmuştu.
Trump, PKK’nın ya da uzantıları olan SDG-PYD-YPG’nin tek başlarına Suriyeli Kürtleri temsil etmediğine kanaat getirmişti.
Çünkü cümlenin devamında “kısa zamanda çok önemli bilgiler edindik” diyordu.
Yani Türkiye’nin sunduğu belgelerden bahsediyordu.
Arından da “yakın gelecekte ne olacağını hep birlikte göreceğiz” dedi.
PKK, ABD’nin de kabul ettiği şekilde bir terör örgütü.
Ve ABD, Suriye’de resmen bir terör örgütüyle ittifak ediyor.
Trump ise müttefiklerini DAİŞ’le mücadele eden “Suriyeli Kürtler” zannediyordu.
Ta ki 13 Kasım’daki görüşmeye kadar.
Artık Trump meseleyi öyle ya da böyle anladı.
Tane tane anlatılarak, tek tek gösterilerek, PKK-PYD’nin Suriyeli Kürtler demek olmadığını geç de olsa güç de olsa kavramış oldu.
Türkiye bu anlamda ABD ile aradaki PKK başlıklı koca koca krizlerin tek celsede çözümüne olanak sağlayacak bir adımı atmış oldu.
Bundan sonrası ABD yönetimine kalmış. Türkiye gerçekleri anlatmakla yükümlüydü, görevini yaptı.
Eğer ABD hala PKK’yla işbirliğine devam ederse, bu onların kendi bilecekleri bir iştir.
Türkiye, ABD’ye rağmen PKK’yla mücadelesini sürdürecektir.
Yorumlar3