Babacan'ın terörle mücadele yöntemindeki ayrıntı
- GİRİŞ12.03.2020 08:46
- GÜNCELLEME13.03.2020 08:52
Ali Babacan, partisinin kuruluş manifestosunda terörle mücadeleden bahsetti, PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele ederken nasıl bir yol izleyeceklerini anlattı.
FETÖ, PKK ve DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı hiç bir taviz verilmeden azimle mücadele edileceğini söyledi.
Terör örgütleriyle mücadele ederken nasıl bir yöntem izleyeceklerini de açıkladı.
“Terörle mücadeleyi uluslararası taraflarla işbirliği içinde yürüteceğiz” diye bir cümle etti.
İşte bu cümle bir hayli sıkıntılıydı, en azından etraflıca izaha muhtaç bir cümleydi.
Çünkü terörle mücadele ederken uluslararası taraflarla işbirliği yapmak aslında terörle mücadele falan etmemektir.
Maalesef bu böyledir çünkü sözü edilen o uluslararası taraflar, bizimle değil, mücadele ettiğimiz terör örgütleriyle işbirliğindedir.
Türkiye son yıllarda PKK, FETÖ, DEAŞ terör örgütleriyle hem kendi sınırları içerisinde hem de bu terör örgütlerinin yuvalandığı sınır ötesi kaynaklarda, mücadele etti, etmeye de devam ediyor.
Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı harekatıyla DEAŞ teröristleri, Azez-Cerablus-El Bab’tan temizlendi, bu hatta PKK teröristlerinin girişi de engellendi.
Sonra ne oldu?
2018’de Zeytin Dalı harekatıyla, Afrin’deki PKK teröristleriyle mücadele edildi.
2020’de Barış Pınarı harekatıyla Fırat’ın doğusundaki PKK teröristleriyle mücadele edildi.
Bunlar olurken Irak’ın kuzeyinde Pençe serileriyle PKK terör örgütüne yönelik mücadele her an devam etti.
Yetinilmedi.
FETÖ’yle de mücadele edildi.
Yurtiçinin yanı sıra yurt dışındaki teröristler tespit edildi, istendi, çoğu verilmedi ama bazıları teslim edildi, bazıları da operasyonla alındı.
Peki Türkiye terörle mücadele edince ne oldu?
Dünya ayağa kalktı.
HDP’nin ve bir çok CHP’linin yanı sıra Amerika tepkiliydi, Avrupa da öyle.
Sınır ötesi harekatlar boyunca her gün PKK kaynaklı yalan haberler havada uçuştu.
Türkiye sivilleri katletmekle suçlandı, Kürtlere yönelik soykırımla itham edildi.
ABD yaptırım tehditleri savurdu.
AB, “müzakereleri askıya alırız” diye tehdit etti.
Hepsi bir olup, Türkiye’ye “terörle mücadelede frene basın” dedi.
Bunun adına da “terörle mücadelede reform” denildi.
Türkiye, PKK ve FETÖ terör örgütleriyle mücadele ederken, “bu terör örgütlerinin fazla üzerine gitmeyin artık yeter, frene basın” diyenler Avrupa Birliği ile ABD’ydi.
Terörle mücadelede reform adıyla Türkiye’ye “teröristleri rahat bırakın” dayatmasını yapan Avrupa Birliği ile ABD, o terör örgütleriyle yaptığımız mücadelenin uluslararası taraflarıydı.
Yani PKK’yı da FETÖ’yü de isteseler anında bitirecek olan, muhataplarımızdı.
Ama aksini yaptılar.
Biz teröristlerle mücadele ederken onlar bizim mücadelemize karşı çıktılar, teröristlere desteği sürdürdüler.
Elbette Türkiye dinlemedi.
Başkan Erdoğan “kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” dedi.
Türkiye’nin 2016’dan beri başarıyla yürüttüğü terörle mücadelenin yöntemi “uluslararası taraflarla işbirliği” değil, bu oldu, Türkiye kendi göbeğini kendi kesti.
Aksi takdirde teröristlerle mücadele ederken, muhatap aldığımız uluslararası taraflar, terör örgütlerinin bizzat hamisiydi, besleyeniydi, sahibiydi.
Biz teröristlere vurdukça, ses onlardan geldi.
Şimdi Sayın Ali Babacan, partisini kurdu ve “terörle mücadele azimle devam edecek” dedi.
Azimle ama bir şartla.
Uluslararası taraflarla işbirliği içerisinde.
İşte bu hakikaten kafa karıştırıcı!
PKK ve FETÖ’yle 4 yıldır mücadele ederken, Babacan’ın kast ettiği uluslararası taraflar, Türkiye ile değil bizzat mücadele ettiğimiz terör örgütleriyle işbirliği içerisindeydi ve maalesef hala da öyleler.
Durum bu kadar açık ve ortadayken, terörle mücadelede uluslararası taraflarla işbirliği yapmak nasıl bir “terörle mücadele olacakmış” şimdiden merak ediyoruz.
Yorumlar3