Fransa da Almanya da anti demokraside çağ atladı
- GİRİŞ25.11.2020 08:57
- GÜNCELLEME26.11.2020 09:31
Akdeniz’de Türk gemisine yönelik haydutluk bazı şeylerin teyidi oldu.
Mesela biz aylarca Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin karşısında hep Yunanistan ile Fransa’yı görmüştük, hep bu ikili karşımıza dikilmişti.
Her seferinde ikisini de alt etmiştik ve bir zamandır sesleri çıkmaz olmuştu.
Şimdi gördük ki, Fransa da Yunanistan da piyonmuş, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi hedef alan asıl güç, Almanya’ymış.
Korsanlık hadisesi, şunu da teyit etti.
Fransa ile Yunanistan’ın aylardır dillendirdiği “Türkiye yasa dışı silah taşıyor” iddiası artık bir palavradır, ispatı da bu yapılan baskındır.
Bundan sonra yapılacak olana gelince.
Türk gemilerinde ne taşındığını bütün dünya görmüş oldu.
Artık silah yalanına kimse başvuramaz, başvuran olursa, haddini hemen bildirmek lazım.
Bir daha kimse Türk gemilerinin önünü, bu boş yalanları bahane ederek, kesmeye cesaret edememeli, ettirmemeliyiz.
Fransa ve Almanya demişken.
Son günlerde gündem öyle yoğun ki, bu iki ülkede yaşanan anti demokratik ve insanlık dışı uygulamalar, gözden kaçıyor.
Fransa’da artık sokak gösterilerinde polislerin görüntüsünü çekmek, sosyal medyadan yayınlamak, yasak. Bunu yapan 1 yıl hapis yatacak, 45 bin Euro da para cezasına çarptırılacak.
Sarı Yelekliler eylemlerinde gördük, son 2 yıldır Fransa’da polis şiddeti, sıradan bir şeymiş.
Bunu nasıl gördük?
Fransız TV’lerinden mi?
Hayır.
Uluslararası haber ajanslarından mı?
Hayır.
Peki ya nereden?
Sosyal medyadan.
İşte şimdi o yasaklandı. Macron hükümeti, gösterilerde sosyal medyadan görüntü paylaşımına yasak getirdi. Yani artık Paris’in göbeğinde polis, masum bir göstericiyi öldürse bile kimsenin haberi olmayacak.
“Kişisel özgürlükler ortadan kaldırılıyor, Fransa otoriter bir devlete doğru gidiyor”.
Bu sözler, anti demokratik uygulamaların artık sıradan hale geldiği Fransa’da, Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketinin milletvekili Nathalie Sarles’a ait.
Sadece sosyal medya yasakları değil, Fransa’da göçmenlere yönelik polis şiddeti de gündemdeydi.
Paris’te önceki gece, bir yandan sosyal medya yasağı protesto ediliyor, gazeteciler dövülüyor; diğer yandan da bir başka caddede göçmenlere dayak atılıyordu.
450 göçmen, daha önce kampları yıkıldığı için ortada bırakılmıştı. Çaresizlikten o insanlar, Paris’te bir yol kenarına çadır kurdu. Polis o çadırları bastı, yerle bir etti, Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye uyruklu insanları dövüp, zaten evsiz olan göçmenleri bir de çadırsız bıraktı.
Fransa, Hazreti Peygambere yönelik hakaretlere tepki gösteren, Müslüman göçmenleri sınır dışı etmekle tehdit ediyor.
Müslümanlara özgürce ibadeti yasaklıyor, sadece Macron’un tedrisatından geçmeye razı olan Macron’un Cumhuriyetçileri imamlarının kıldırdığı namazı kılmaya zorluyor.
Almanya’yı da es geçmeyelim.
Fransa’da bunlar yaşanırken, Almanya korona yasaları çıkardı.
Yani kısıtlamaları hukuki zemine oturttu.
Tabi bu yapılan, “hukuk devleti” tanımıyla pek alakalı bir durum değil.
Yani kısıtlamaları hukuk çerçevesinde yapmaktan ziyade, kısıtlama bahanesiyle yapılacakları, hukuki kılıfa uydurmak.
İşte Almanya Federal Meclisinde kabul edilen ve sokakta büyük tepkiyle karşılanan yasanın, aslı astarı bu.
Tabi buna ses çıkarmak da yasak.
Bir tane çıkaran oldu, ırkçı AFD Partisinin milletvekili, tepki gösterdi, anında polis tarafından tartaklanmak suretiyle, elleri arkadan kelepçelenerek, karakola götürüldü.
Sokakta eylem yapıp, “bu uygulama özgürlüğe aykırıdır” diyenler de dövüldü, birkaç saat içinde tam 200 gösterici göz altına alındı.
Evet Fransa ve Almanya son birkaç günde, resmen, anti demokratik uygulamalarda çağ atladı ama kimsenin ruhu bile duymadı.
Yorumlar1