İşgalde değişen şey, telefonun ucunda artık Erdoğan var
- GİRİŞ20.04.2022 09:36
- GÜNCELLEME21.04.2022 11:05
İsrail işgali devam ediyor, saldırılar da.
Komple biter mi? Çok zor.
Ama değişen bir şey var.
Türkiye İsrail’le 12 yıldır görüşmüyordu.
İsrail 12 yıldır hunharca saldırıyor.
Türkiye her saldırıda İsrail’e tepkisini gösteriyor, Filistin’e desteğini sunuyordu.
Bugün Türkiye ile İsrail görüşüyor.
İsrail yine saldırıyor.
Ancak bu kez İsrail, Türkiye’yi direkt karşısında görebiliyor.
Mescid-i Aksa’dan uzak durun, oraya dokunmayın diye sıkıca tembihlemişti, Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’la görüşmesinde.
Dinlemediler, Ramazan günü Aksa’ya saldırdılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkisini anında dile getirdi.
Filistin Devlet Başkanı, BM Genel Sekreteri, Ürdün Kralı ile diplomasi trafiği başlattı.
Ardından İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’la konuştu.
İsrail gazetesi Ahronot, Erdoğan-Herzog görüşmesini şu başlıkla verdi,
Erdoğan'dan Herzog'a:
"İlişkilerde düzelme mi istiyorsunuz? (O halde) Kırmızı çizgimize saygı gösterin"
Bu görüşmeden 2 saat sonra İsrail yönetimi Mescid-i Aksa’ya Ramazan ayı sonuna kadar Yahudilerin girişine yasak getirdi.
Kararda Erdoğan etkisi vardı.
Ama Erdoğan yalnız değildi.
Çünkü Ürdün Kralı Abdullah da Aksa konusunda İsrail’e yüksek tonlu bir çağrıda bulundu.
BAE de öyle.
İsrail’in büyükelçisini dışişlerine çağırıp, nota verdiler.
İsrail’de koalisyonu ayakta tutan Filistinli Raam Partisinin hükümetten desteğini çekme tehdidi de bu kararda etkili oldu.
Gazze’den direniş roketlerinin ateşlenmesini de elbette eklemekte fayda var.
Ancak Erdoğan’ın tavrının itici bir güç olduğunu söylemeliyiz.
İsrail yönetimi Türkiye ile başlatılan yeni süreci Kudüs kaynaklı bir kaosa kurban etmek istemiyor.
Fakat işleri kolay değil.
Çünkü Herzog’un Erdoğan’la görüşmesinin ardından alınan “Mescidi Aksa’ya Yahudiler girmeyecek” kararı İsrail’de eski başbakan Netanyahu ve aşırı grupların son derece sert tepkisine yol açtı.
Netanyahu 12 yıllık iktidarında İsrail elitlerinin bugüne kadar pek hoş gözle bakmadığı yerleşimcileri ve ultra Ortodoks grupları, İsrail siyasetinin en önemli aktörü haline getirdi.
Dün alınan karar “Ramazan sonunda Mescidi Aksa’ya Yahudilerin alınmayacağı” yönündeydi.
Yani Ramazan sonrası Yahudiler baskınlarına devam edebilecek.
Üstelik bundan 12 yıl önce Mescidi Aksa’nın statükosu gereği gayri Müslümler zaten haremüşerife giremiyorlardı. Bu düzeni bozan ise Netanyahu olmuştu.
Bu son karar İsrail iç dinamikleri açısından uygulanması zor görünse de diplomasinin bir başarısı olarak kayıtlara geçmiştir.
Aksa’daki statükonun eski haline dönmesi açısından ise küçük de olsa bir umut taşımaktadır.
Türkiye-İsrail ilişkileri Davos ve 1 yıl sonraki Mavi Marmara katliamı ile bozulmuştu.
Ancak kırılma noktası 27 Aralık 2008’de İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılardı.
O dönemde Türkiye, İsrail ile Şam’ı barıştırma hamleleri yapıyordu.
Erdoğan İsrail başbakanı Olmert ile son görüşmesinde ise Filistin’de sükuneti bozmayın telkininde bulunmuştu. O görüşmeden 3 gün sonra ise Olmert, Gazze’ye saldırı başlatmış ve Türkiye-İsrail ilişkilerinde bozulma süreci patlak vermişti.
Evet Türkiye bugün İsrail’le görüşerek Filistin konusunda da etkin olmayı sürdürüyor ancak İsrail iç dinamikleri buna ne kadar müsaade edecek, kestirmek zor.
Bilinen şey ise İsrail, Türkiye başta olmak üzere Arap ülkeleri ile bilhassa Doğu Akdeniz denkleminden istifade etmek istiyorsa, ne yapıp edecek, kırmızı çizgilere basmayacak.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol