Corona Virüs ve AB
- GİRİŞ20.03.2020 11:48
- GÜNCELLEME20.03.2020 11:48
Corona Virüsü etrafında birçok belirsizlik olsa da, ülkelerin ve çok taraflı kurumların salgın performansının küresel siyaseti ciddi manada etkileyeceği aşikar. Son olarak Corona ile mücadele için güçlü devlet kurumlarına ihtiyaç duyulduğunu yazmıştım. Bununla birlikte tartışmanın devlet seviyesini aşan ve çok taraflı kurumlara ve birliklere bakan güçlü yönleri var. Muhtemelen Corona sonrasındaki dönemde yaşanacak ateşli tartışmalardan birisinin sahnesi Avrupa Birliği olacak. İstikrar anlarında ilke ve ideal pazarlayan, kriz anlarında ise ‘gemisini kurtaran kaptandır’ şiarında uygulamalara başvuran Avrupa Birliği şimdiye kadar bir birlikten görüntüsü sergileyemedi.
Salgının merkez üssü Çin’den Avrupa’ya kaydı ve İtalya, İspanya, Fransa, Avusturya, Almanya gibi ülkelerde enfekte insan sayısı ve buna bağlı can kayıpları kritik seviyelere yükseldi. Tıpkı mülteci krizlerinde on binler sınır kapılarına dayanınca çözümü Yunanistan’a para aktarmada bulmaya benzer verimsiz bir mantaliteyle Corona meselesine yaklaşıyor Avrupa Birliği.
En fazla vaka görülen ve faturası maalesef yükselen İtalya’ya Birliğin tepkisi sınırları kapatmak, kritik tıbbi malzemelerin ihracını yasaklamak şeklinde oldu. İtalya an itibarıyla Corona ile mücadelede en kötü örneklerden birisini teşkil ediyor. Bu durum karşısında AB İtalya’ya karşı dayanışma içerisinde değil izolasyon çerçevesinde yaklaşıyor. Ve bu da doğal olarak AB’nin varlık sebebinin ve kuruluş ideallerinin sorgulanmasına sebep oluyor. Her üye ülke kendi mücadele yöntemlerini uyguluyor. Eşgüdüm, istişare ve koordinasyon nerdeyse yok denecek kadar az.
Bu durum Corona sonrasındaki dönemde iki trendi ortaya çıkarabilir. Birincisi, AB’nin kriz durumlarında etkisiz bir kurum olduğunun bir kez daha afişe olmasıyla AB karşıtı siyasetin ivme kazanması. Halihazırda AB’ye üyeliğin avantajdan çok kısıtlama getirdiğini savunan siyasi akımlar var. Yeni dönem bu akımlar için fırsat olabilir. Fakat bu da ikinci trend tarafından ciddi bir şekilde kısıtlanabilir. İkinci trend ise dünyanın genelinde olduğu gibi Avrupa’da da kriz yönetebilen, devlet idare edebilen, program sahibi siyasi akımlara duyulan ihtiyaç olacak. Birinci trendden istifade eden popülist akımların idare ve kriz yönetme performansları iyi değil. Programları genelde karşıtlık ve reaktif söylemler üzerine kurulu. Hal böyle olunca halklar nezdinde tüm popülist söylemlerine rağmen güven telkin etmeyebilirler.
Bakalım AB tartışmaları için virüs bulutlarının dağılması beklenecek mi.
STAR GAZETESİ
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol