Ekonomiye saldırmak!
- GİRİŞ25.05.2020 15:38
- GÜNCELLEME25.05.2020 15:38
İlk saldırıyı hatırlıyorsunuz, o günkü konjonktürde ABD Başkanı Trump’ın işaretiyle harekete geçen finansal mekanizmalar üzerinden yürütülen bir operasyondu. İçerde bir kısım yorumcular hemen harekete geçip doların fırlayacağını, tutulamayacağını dolayısıyla faizlerin tırmanıp ülkenin yeniden büyük bir krize yuvarlanacağını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘mecburen IMF kapısına gideceğini’ söylerken, sevinçlerini gizlemeye dahi gerek duymamaktaydılar.
Bir kısım yazarçizer ise sözde rasyonel bir açıklama yapıyormuş gibi, ekonominin kötü yönetildiğini söyleyip, ‘sürekli faiz lobisi gibi olmayan mekanizmaları suçlarsanız, ekonominin kendi kurallarına riayet etmezseniz olacağı budur’ gibi sanki uluslararası ilişkilerde, özellikle parası ‘rezerv para’ niteliği taşımayan, gelişme sürecinde olan ülkelere, ‘finansal operasyon yapılabileceği’ gerçeğini yok sayarak, rasyonaliteden bahsetmekteydiler!
GELMEYEN KRİZ
Sonra ne oldu, 2019 Yılında ekonomide dengeler yeniden kurulmaya başlandı, döviz fiyatları belli bir seviyede istikrar kazanıp ihracat ve turizm başta olmak üzere dış ticaret gelirlerinde olumlu seyir ortaya çıkmaya başlayınca moralleri bozuldu, takdir ya da tebrik etmek yerine eleştirecek başka bir şey bulamadıkları için ahlaksızca Ekonomi Bakanını Albayrak’ı akrabalık ilişkisinden dolayı hedefe aldılar. Enflasyon düşüyormuş, cari açık kapanıp, fazlaya geçilmiş, yatırımların finansmanı sorunsuz ilerliyor, ekonomi yeniden büyüme sürecine girmiş, onların umurlarında değildi.
Hatta kredi değerlendirme kuruluşları dahi, daha önce ki saldırgan tutumlarının eseri olan gerçek dışı değerlendirmelerinin açığa çıkması karşısında zor durumda kaldıklarını fark edip, kendilerini düzeltme gereği duydukları bir dönemde, IMF dahil birçok uluslararası ekonomik kuruluşun Türkiye ile ilgili açıkladıkları bütün tahminleri revize edip olumlu bir eğilime işaret ederken iki kesimin gerçekleri karatma çabasını ısrarla sürdürmekten vaz geçmediği görüldü.
VİRÜS
Bunlardan birincisi elbette muhalefet partileridir. CHP her fırsatta ekonominin ‘batmasa da batmak üzere’ olduğunu söylemeyi neredeyse ‘ekonomi politikası’ zannetmeye başlamıştır. Diğer kesim ise, bazı iktisatçı-yazar ünvanlı adamalardan oluşmaktadır. Daha önce, sürekli ekonomik kriz tahminlerinin boşa çıkmasıyla meşhur olan bu zevat, sıkılmadan bu defa batacak, dolar 10-15 TL. ye fırlayacak türünden kehanetlerde bulunmaya devam ederken, Türk ekonomisi 2019’daki performansıyla yönünü yeniden büyümeye, yeniden üretmeye çevirmiş bulunuyordu.
Bu zevatın şimdiki ümidi, bir türlü gelmeyen krizin bu salgınla birlikte gelmesidir. İlkin ‘Türkiye her yerde karantina ilan etsin, en az bir ay kimse dışarı çıkmasın’ kampanyası yaparak Türkiye’nin üretim yapısını ve sosyal hayatını felç edecek bu projeyle krizin gerçekleşmesini umuyorlardı. Türk devletinin, demokratik sosyal devlet sorumluluğuyla bu salgın sürecini başarıyla yönetmesinden sonra, bütün ümitleri dışardan başlatılan finansal bir operasyonun, bu sürecin ekonomik zorluklarıyla birleşerek, bir krize dönüşmesinde toplanmıştır. Bu beklenti de boşa çıkacaktır; bunu kavramak için Türkiye’nin gücünü anlamak gerekir. Kıymetli okurlarım, Ramazan Bayramınız mübarek olsun.
Akşam
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol