Ekonomide ön görüde bulunmak!
- GİRİŞ09.07.2020 12:12
- GÜNCELLEME09.07.2020 12:47
Ekonomik analizler yapılırken, kısa ya da uzun vadeli tahminlerde bulunulurken değerlendirmeler hep ekonomik parametreler üzerinden yapılır. Büyüme, istihdam, enflasyon, faiz, yatırımlar, dış ticaret verileri gibi çok sayıda gösterge ve bunların ilişkilerini ortaya koyan hesaplamalar yapılarak öngörülerde bulunulur. Burada, genellikle ülkelerin durumu dikkate alınırken de siyasal istikrara vurgu yapılır.
Şimdi bütünüyle durum değişmiştir; ekonomideki olaylar, hiç de ekonomik olmayan, doğrudan doğruya bütün dünyanın karşılaştığı bir salgının meydana getirdiği şartlara bağlı olarak ele alınmak, açıklanmak durumunda kalmıştır. Bu salgının şiddeti, bulaşıcılığı, ne kadar süreceği ve salgın süreci devam ederken ekonomik süreçlerin nasıl işleyeceği ön plana çıkmış bulunmaktadır.
NEREYE DOĞRU
Dünya ekonomileri şüphesiz zor bir dönemden geçiyor; büyük ekonomilerin neredeyse üretimlerini durdurma tehlikesi altına girdikleri bir safhada hızla normalleşme adımlarının atılmasına biraz da bu açıdan bakmak gerekir. Dünyanın başta ABD, Çin ve Japon ekonomileri olmak üzere, gelişmiş ekonomilerin bütün üretim yapılarının sarsıldığı bir dönem yaşanırken, yapılan karamsar tahminler durgunluğun uzun süreceği yönündedir. Salgın sürecinde bütün ekonomilerinin küçülme yaşadığını, bunun da özellikle gelişmekte olan ülke ekonomileri için olumsuz sonuçlara yol açacağını söylemeyen iktisatçı yok gibidir.
Şüphesiz bu küçülmenin sektörler açısından hissedilmesi farklı olabilir fakat ekonomilerin bütününe bakıldığında istihdam sorunlarının artacağını, düşük gelir gruplarının daha da yoksullaşacağını söylemeye dahi gerek yoktur. Burada üzerinde durulması gereken esas mesele finansal sermayenin reel sektöre göre büyümesinin yükselmesi ve bunun meydana getireceği çarpıklıklar; hizmet sektörünün küçülmesi sonucu ‘prekaryanın’ ötesinde farklı eğitim ve kariyer sahibi modern orta sınıfların yoksullaşması sorununun artacağı hususudur.
KARAMSARLIK YOK
Wallersteın, ‘’sistem karşıtı hareketleri’ ileri kapitalist toplumların kâbusu olarak görülmekteydi; bugün, Batı ekonomilerinin yerleşik yoksul tabakalarının dışında olan modern orta sınıflarının yoksullaşmasının, yeni toplumsal hareketler de denilen eğilimi güçlendireceğini, onlara yapısallık kazandıracağını söylemek mümkündür. Esasen Batılı ülkelerde bugün güçlenen anti ırkçı hareketleri hatta daha önce Fransa örneğindeki ‘Sarı Yeleklileri’ birlikte düşündüğümüzde bu toplumların ekonomik refah üzerinden sağladığı toplumsal birlikteliğin, ekonomide meydana gelen sorunların artmasıyla nasıl bir sarsıntı geçireceğini de ayrıca düşünmek gerekecektir.
Karamsar mı olmak gerekir? Asla, bu süreç aşıldığı zaman toplumsal dayanışma gücü yüksek olan toplumların ekonomide yeni bir yükseliş dalgası yaratacaklarını belirtmek lazımdır. Türkiye bu açıdan önemli potansiyeli olan bir ülkedir; bu dayanışma gücünü devlet ve toplum ilişkilerinde geçmişte yaşanagelen çatışmaları demokratikleşme reformlarıyla geride bırakarak ileri bir noktaya taşıma aşmasına girilmiştir. Unutulmasın ekonominin güven kaynağı, toplumun değişim yaratma gücüdür.
Akşam
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol