Orada şiir okumaktansa, ineğe şarkı okurum!
- GİRİŞ02.10.2011 09:15
- GÜNCELLEME02.10.2011 09:15
Belgesel izleyenler bilir…
Özellikle yabani hayvanlar sürüler halinde dolaşır doğada.
Topluca suya inerler, ava çıkarlar eğlenirler, dinlenirler.
Beklenmedik bir anda ava çıkmış başka yabani hayvanlar nafakaları için saldırır sürüye.
***
Son yıllarda bu belgesellerde olduğu gibi yüzlerce gurup var 10’ar, 20’şer, en fazla 50’şer kişilik guruplar halinde Türkiye’yi dolaşan…
Haşa hiç birisi yabani hayvan değil..
Fakat mantık aynı, psikoloji aynı fakat sosyoloji tartışılır..
***
Bu guruplara katılmam için sık sık davet alıyorum. Hatta bir-iki kez katıldım da!
Bu konuyu yazmaz dile getirmezsem ömrümün yarısından fazlasını meşgul eden işime, hobime, mesleğime ihanet etmiş olurum.
***
Bu guruplar genelde “Yaşını yaşında yaşamamışlar’ tarafından oluşuyor ve yüzde 90’ı son emeklilik yasası çıkmadan 40’lı yaşlarda emekli olmuş, şu anda 50’li yaşlarını yaşayan orta kuşak insanlar.
İşin aslı mı, garibi çözemedim henüz ama bu insanlara emekli ikramiyeleri ile birlikte edebiyat fakültesi diploması da verilmiş gibi bir durum söz konusu.
Emekli olduktan sonra balkonda çiçek sulama, domates yetiştirme evrelerini atlatır atlatmaz sarılıyorlar kaleme.
Doğuştan var olduğuna inandıkları fakat hayat meşgalesi ile bir türlü gün yüzüne çıkartamadıkları ‘içlerindeki şair’in sesine kulak verip başlıyorlar yazmaya…
Az buz değil günde 30/40 şiir hem de!..
Tutabilene aşk olsun!..
Birkaç ay içerisinde onlarca kitap dolusu şiir yazdıktan sonra kaplar, oturma odaları, yatak odaları, şiir siteleri, internet ortamı dar gelmeye başlıyor. Ürettiklerini paylaşmak, edebiyat tarihine karşı görevlerini yerine getirmek (!) için düşüyorlar yollara..
Gruplar halinde şu şehir senin, bu kasaba, belde benim…
Okuyan kör dinleyen sağır olmuş kimin umurunda.
***
Çağın iletişim teknolojisi de bu guruplaşmalara büyük imkan sağladığından, yazının başında sözünü ettiğim belgesellerdeki hareketlilik başlıyor her yıl eylül’den mayıs ayının sonuna kadar süren.
Evli olanların ergenlik çağında yaşayamadıkları flört edebilme ihtimali, dul olanların sözüm ona hayatın tadını çıkarma düşüncesi beyinlerinde…
Topluca iniyorlar suya, (pardon kahvaltıya), topluca tura çıkıyor gittikleri şehir ve kasabalarda.
Akşam olup hava kararınca kendileri çalıp kendileri oynuyorlar… Sırasıyla mikrofon alıp ( kapıp) şiirlerini (!) okuyorlar, daha buluşma noktasına gelmeden iç geçirdikleri şairin/şairenin gözlerine melul melul bakarak…
***
Her ay emekli aylıklarından bir kenara ayırdıkları paralarla bastırdıkları kitapları imzalıyorlar birbirlerine kartvizit niyetine…
İş o kadar ileri gitmiş ki inanın sektör oluşmuş sektör.
İç turizmin bel kemiği değilse de kalça kemiği durumunda bu şiir dinletisi/ buluşmaları sektörü…
Matbaacısından tutunda oteline kadar, seyahat firmalarına kadar.
Bir yayınevinin 5 bine yakın şairin kitabını bastığı söyleniyor…
Kelle başı pardon şair başına yani kitap başına en az 1000 TL…
Bazıları var ki yılda en az 3 kitap şey ettiriyormuş batırıyormuş!
Bu durumda iç turizmde dönen sıcak paranın en az yüzde 10’u bunların cebinden çıkıyor demek abartı olmasa gerek.
Sözüm ona bu tür etkinliklerde yaşanan aşklara(!) kavgalar, sevdalar, dedikodular, dostluklar, düşmanlıklar, kıskançlıklara hiç girmeyeceğim.
***
Anladım ki o yüzden şiire ilgi yok, anladım ki “şiir yazıyorum” dediğimde beni de bu zavallılardan biri sanıyorlar. Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen “Uluslararası Şiir Vapuru “ etkinliğine yok hemen hemen kimse katılmamış. Etkinlik sonrası bir gazetemiz “ Şiir küstü “ başlığı ile bir haber yayınladı..
Küser tabi.
Vatandaş “şair” kelimesini duyunca gözlerinin önüne kasabalarına, şehirlerine gelen “ Yabani şiir sürüsü”ndeki insanlar geliyor. Şiir deyince de o insanların şiirden başka her şeye benzeyen yazdıkları…
Şiirin gazabı şiiri kirletenlerin üzerine olsun!
O tür etkinliklere katılıp şiir okumaktansa gider Belçika’nın ineklerine konser veririm arkadaşlarımla daha iyi…
Varsın Belçika Belçika olalı böyle zulüm görmemiş olsun…
Yavuz HIC - Haber 7
yavuznufel@live.nl
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol