Masonları, sömürgecileri hoplatan Millî Eğitim Bakanı

  • GİRİŞ25.07.2024 07:56
  • GÜNCELLEME25.07.2024 07:56

Müsteşarlığı döneminde, dershanelerin kapatılmasından başlayarak, FETÖ ile mücadelede önemli bir rol üstlenen Yusuf Tekin, Millî Eğitim Bakanlığı görevine getirildiğinden bu yana eğitimle ilgili hep şikâyet ettiğimiz köklü meselelere el atmakta.

Gençlerimizin zihnini yoran lüzumsuz konuların müfredattan ayıklanması onlardan biriydi mesela.

Uluslararası raporlarda bile eleştirilen, pek çok Batı ülkesi ile kıyaslandığında, çocuklarımıza onların iki katı kadar bilgi yüklediğimiz müfredatı çocukların pozisyonlarına ve algı düzeylerine uygun biçimde sadeleştirmek Bakan Tekin’e kısmet oldu.

Birçok ülkede üniversitede okutulan konuların bizde lise, hatta ortaokul düzeyinde öğrencilere dayatılmasının önüne geçtiği için -başta CHP olmak üzere- malum kesim çokça hoplayıp zıpladı ama sonuç değişmedi.

     ***

Ayrıca, gençlerimizi dünyada yaygınlaşan bir sürü sapkın ideolojiden korumak, hem çağımızın ihtiyaçlarına, hem de millî ve manevi değerlere sahip -şuurlu nesiller- olarak yetişmeleri adına, adabımuaşeret gibi dersler de Bakan Tekin’in gayreti ve azmiyle müfredatımıza girdi.

Bakan Beyin yaptığı kritik hamlelerin sonuncusu ise Osmanlı’nın yıkılış döneminde kurulan ve o tarihlerden bu yana Müslüman Türk çocuklarını devşirme merkezi gibi çalışmakla eleştirilen yabancı okullar oldu.

     ***

Kendi ifadesine göre, Bakan Tekin iki Fransız okuluna resmî yazı yazmış ve Lozan Anlaşması’na göre sadece kendi vatandaşlarını okutmaları gerekirken, çoğunlukla Türk çocuklarını okutmaları ile ilgili izahat istemiş.
 

Ülkemizde ihanetin merkezi mason localarının güdümündeki kalemlerin ve onların sömürgeci zihniyetli akademisyenlerinin günlerdir hedefe koyduğu Bakan Tekin, onlara göre işte bu izahatı istemekle büyük suç işlemiş(!)
 

Oysa Bakan Bey, mevzuyu her Türk vatandaşının savunması gerektiği biçimde günlerdir tane tane anlatmakta.
 

Şu açıklamanın neresinden, kim rahatsız olur, buyurun;
Biz Cumhuriyetle beraber Lozan Anlaşması'nı imzaladık. Lozan Anlaşması'nda Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarımızın altına imza attığı Türkiye'de yabancı okullarımız var. Taahhüt doğrultusunda okullara saygı duyuyoruz ve hiçbir sıkıntı çıkarmıyoruz. Tam tersine o okulların da ihtiyaçlarını gidermek için biz kendileriyle iletişim hâlindeyiz. Kim bunlar? Türk vatandaşı olan azınlık mensupları ve Lozan'daki mektup teatileriyle kendilerine söz verdiğimiz yabancı okullar...

12 tane yabancı okul var; Fransız, Alman, İtalyan okulu var. Onlarla ilgili hiçbir sıkıntımız yok fakat enteresan bir biçimde Fransa bu mektuplarda da olmayan, sadece müstemleke ülkelerine yakışan şekilde davranarak, Türkiye'de iki tane daha okul açmış. Bu okulu açarken de 'biz buraya Fransızları alacağız sadece' demiş olmalarına rağmen şu an öğrenci sayısı yüzde doksan oranında Türk vatandaşı.

Şimdi bu çocuklar bizim sistemimizde legal ya! Ben 12 yıllık zorunlu eğitimi uygulamakla mükellef bir bakanım. Dolayısıyla o okula giden bir Türk vatandaşının eğer bende kaydı yoksa, ben o çocuğu okullaştırmadığım için görevimi yapmıyorum demektir. Ben şimdi diyorum, çocuklar nerede? Okulda. Hangi okulda? Bizim kaydımızda yok, nereye gidiyorlar? O iki Fransız okuluna. O benim literatürümde resmî olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyorlar.

Fransız Büyükelçisi ile görüştüm. Ya bu yaptığınız doğru değil. Ben müsteşarken yazmıştım yazıyı. Oyaladılar bizi, 'ya evet haklısınız, işte düzeltelim', okula müfettiş gönderiyoruz, okula almıyorlar. 'Türk öğrenci var mı' bakalım diye… Almıyorlar müfettişi. Şimdi 'siz bizi denetleyemezsiniz' diyorlar. Sonra çocuklar mezun oluyorlar. Oradan mezun çocuk diplomasının denkliğini bize getiriyor, diyor ki ‘diplomamın denkliğini ver’. Yani vatandaşla beni karşı karşıya getiriyor. Yetmedi bu çocuklar ayrıcalıklı bir pozisyonda yüksek öğretim sınavlarına giriyorlar. Yani yabancı öğrenciler için yaptığımız yüksek öğretim kurumu sınavlarına giriyorlar. Yani bir kere de adaletsizlik var orada.

"Şimdi diyoruz ki bunlara, 'gelin konuşalım'. 'Yarın geleceğiz, öbür gün geleceğiz, işte şöyle oldu' deniliyor. Büyükelçiyi davet ettik, geldi, 'ilk fırsatta çözeceğiz' dedi. Ne zaman konuştuk bunu, aralık ayında. İlk fırsatta çözeceğiz demesinin üzerinden 7-8 ay geçti, hâlâ lütfedip bizi muhatap almıyorlar. Ben de diyorum ki ya kardeşim bak biz sizin müstemleke sömürge, sömürdüğünüz ülkeler gibi değiliz. Biz bağımsız ve millî bir devletiz. Dolayısıyla bizim literatürümüze göre burada eğitim vermek istiyorsanız, bizim şartlarımıza göre hareket edeceksiniz. Gelin bu okulları meşru hâle getirelim. Bunun karşılığında da sizden biz de Fransa'daki Türk vatandaşları için bazı taleplerimiz olacak.

Sen benim oradaki vatandaşlarımızın taleplerini reddet, Türkçe, Türk kültürü derslerini engelle, burada kafana göre hareket et. Ondan sonra da biz resmî yazı gönderdik, 'okullara Türk öğrenci alamazsınız' diye.

     **

İşte ülkemizdeki sömürge kuklalarının rahatsız olduğu mesele.

Fransız kendi ülkesinde Türklere hiçbir hak tanımazken, biz burada onlara Lozan Anlaşması gereği azınlıklar ve kendi vatandaşları için kendi müfredatları kapsamında bu hakkı vermişiz…

Onlar bununla yetinmeyip bizim çocuklarımızı yine kendi müfredatına göre gayrimeşru şekilde eğitime almış, üstüne bir de ‘ayrıcalıklı’ kontenjanla üniversitelere taşımış…

“Sen ne yapıyorsun, bir inceleyeyim” dediğinde de devletimize rest çekip, müfettişleri içeri almamış.

Konunun vahim tarafı; Fransız’ın bu küstahlığı eleştirilmesi gerekirken, günlerdir Bakan Yusuf Tekin’in muhalif basında hedef yapılması.

Kendi pisliğini yemekle övünen bir jeolog, bu millî duruşu sergileyen Bakanımıza, “Ülkemizin geleceği için tehdit” demiş, dün de onu manşetlerine taşımışlar.

Şu zavallılığa bakar mısınız?

Bakan Bey, dünkü AK Parti Grubu öncesi konuyu gündeme getiren medya mensuplarına "Ben bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası hukukunu korumak adına sorumlu davranan bir Millî Eğitim Bakanı olarak bu okullara gerekli adımları attım. Bizim şartlarımıza gelirlerse hayatlarına devam ederler. Gelmezlerse de gerekli hukuki prosedürü takip ederiz" dedi.

İşte yıllardır arzu ettiğimiz duruş budur.

Bunları söyleyen ve kurduğu cümlelerle meseleye hâkimiyetini gösteren bir Bakan hedef olmuşsa, arkasında sapasağlam durmak vazifemiz.

Masonik tiplerin, sömürge zihniyetlilerin kendi vazifelerini ifa etmeleri gibi!

Nitekim aynı yüzlerin, dershaneler meselesinde de FETÖ’den yana durup, Millî Eğitim Bakanlığı ve hükûmeti hedef aldığını unutmamak; bunların kime ve nereye hizmet ettiklerini gözden kaçırmamak gerek.
 

İhanet şebekelerinin, hain üretim tezgâhına çomak sokulmasına ciyaklamasından daha doğal ne var!

Türkiye 

Yorumlar5

  • Kaan 4 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık çok aydınlatıcı bir yazı
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • YUNUS ASLAN 4 ay önce Şikayet Et
    Kaleminize, yüreğinize sağlık. Böyle haberleri sıklıkla yaparsanız, sevinirim. Siz yazana kadar bunlar medyanın satır aralarında kalmıştı. Bugün işin vahametini kavradım. Çok teşekkür ediyorum. Dünyada üzerine en çok oyun oynanan, en çok terör örgütüyle mücadele eden ülkesiyiz. Biiznillah üstesinden geleceğiz.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • xxxl 4 ay önce Şikayet Et
    Yerinde ve dosdoğru tesbitler.pirinçteki beyaz taşları tanımak,tedbir almak hayati önem taşımaktadır.yerli ve milli araştırmacı,gazeteci....
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • murat 4 ay önce Şikayet Et
    Devlet devletliğini yapıp o kanun ve anlaşmalar dışındaki o kaçak okullara polis eşliğinde kilit vuracaktı. laf salatalığıyla bizimle oynamalarına fırsat veriyoruz ondan sonrada haklılığımızı ispat edeceğiz diye debeleniyoruz. Bu kafanın değişmesi lazım Vuracaksın kapısına kilidi onlar debelensin....
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Mustafa YENİÇER 4 ay önce Şikayet Et
    Teşekkürler Değerli yücel bey Kalemine ve yüreğine sağlık..Bakanımızın sonuna kadar arkasındayız..
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat