Kafkasya dağlarında çiçekler açar
- GİRİŞ18.09.2022 09:17
- GÜNCELLEME18.09.2022 09:17
Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının kurtarılmasının bölge dengelerinde oluşturduğu sarsıntılar bir türlü dinmek bilmiyor.
Dağlık Karabağ’da bulunan güçlerini çekmemekte direnen, Azerbaycan’ın egemenlik alanındaki topraklarını tanımayan hastalıklı bir zihin hâkim Ermenistan’da. Bu hastalıklı hâlin ana müsebbibi tereddütsüz Ermeni diasporası.
Şimdi de ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Erivan’ı ziyaret edeceği duyuruldu.
Anlaşılan Tayvan üzerinden Çin’i çevreleme siyaseti ortaya koymak istediğinde ABD aklı tarafından Tayvan’a gönderilen Pelosi, şimdi de aynı akıl tarafından Kafkaslarda kullanılmak isteniyor.
Malum ABD siyasetinde lobilerin ve Ermeni diasporasının hatırı sayılır rolü var ve Nancy Pelosi gibi isimler Ermeni diasporasının yoğun desteğine mazhar olmuş siyasetçiler. Bu açıdan baktığımızda Pelosi’nin ziyaretinde diasporanın ortaya koyduğu tepkilerin büyük payı var.
Tabir yerindeyse ABD iç siyasetinde birikmiş gazı alma ziyareti de diyebiliriz lakin konuyu sadece bu zaviyeden izah yeterli olmaz.
Buraya geri döneceğiz ama dönelim Şangay İşbirliği Örgütünün toplantısına
Şangay İşbirliği Örgütünün Özbekistan’da yapılan toplantısında Zengezur Koridoru’nun önemi bir kez daha ortaya çıktı. Her ne kadar İran bu koridorun açılmaması için her türden girişimde bulunuyorsa da Çin açısından son derece kritik olan bu konu takdir edersiniz ki ABD’nin dikkatinden kaçmamıştır.
Azerbaycan ordusunun şehitler vermesine sebep olan son saldırıları ve Pelosi’nin ziyaretini tam da bu noktadan okumanın bizi doğru noktaya taşıyacağını düşünüyorum.
Şuşa Beyannamesi ve güçlü Azerbaycan
Daha önce bu köşede yazdığım ‘Brüksel’de meleklerin cinsiyeti tartışılırken Şuşa Beyannamesi’(*) isimli bir yazıda Şuşa Beyannamesi’nin önemine temas etmiştim.
NATO’daki toplantılarda müşterek bir terör tanımı dahi yapılamazken, Türkiye’nin Azerbaycan ile imzaladığı Şuşa Beyannamesi Kafkasyada yüzyıl sonra başka bir dengeye işaret ediyor.
Türkiye bu beyannamenin ruhuna da uygun bir şekilde son saldırılardan sonra Azerbaycan Devleti’nin yanında olduğunu tüm açıklığı ile dünyaya bir kez daha duyurdu.
‘Geçmiş, geleceğe suyun suya benzediğinden daha fazla benzer’ diyen İbn Haldun nasıl eskimeyen bir hakikati ortaya koymuş.
104 sene evvel mart ayında Bakü’de Kafkasların Lenin’i diye nitelendirilen Stephan Şaumyan, Musavat Partisi lideri ve müstakil Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade ile girdiği mücadelede on binlerce Azerbaycan Türk’ünü gözünü dahi kırpmadan katletti.
O tarihlerde Bakü Sovyet işgalinde olduğu için müstakil Azerbaycan’ın başkenti Bakü değil Gence idi. Stephan Şaumyan yönetimindeki güçler, başkent Gence’yi tehdit edince, 8.000 Anadolu evladı ile Kafkas İslam Orduları ve komutanı Nuri Paşa devreye girdi ve Stephan Şaumyan’ı mağlup ederek muzaffer ordusu ile 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü’yü istiklaline kavuşturdu.
O tarihlerde Bakü petrollerinin Türklerin eline geçmesini ne Ruslar ne de İngilizler istemekteydi. O yüzden mücadele Şaumyan ile sınırlı değildi bu ülkeler ile de mücadele veriliyordu.
Maalesef Kafkas İslam Ordularının Bakü’deki varlığı Osmanlının Mondros Mütarekesi’ni imzaladığı 30 Ekim 1918 tarihine kadar sürebildi ve Kasım 1918’de Nuri Paşa kuvvetleri Bakü’yü boşalttı.
Şaumyan ise kaçtığı Türkmenistan’da İngilizler tarafından kurşuna dizildi lakin daha sonra Sovyet yönetimi onun mezarını âdeta vampire sarımsak gösterircesine Bakü’ye taşıdı ve Bakü’ye heykellerini dikti.
Hatta Dağlık Karabağ’ın başkenti Hankendi’nin Ermenilerce ‘Stepanakert’ diye isimlendirilmesinin ardında yatan Stephan işte bu Stephan.
Buna ilaveten bugün Ermenilerin hak iddia ettikleri bir de sözde Şaumyan dedikleri Kelbecer şehrini de kapsayan bir bölge var ama konuyu fazla dağıtmak istemiyorum.
2009 senesinde Azerbaycan, İstanbul’un göbeğindeki Makaryos heykeline nazire edercesine Şaumyan’ın mezarını da heykellerini de buralardan söktü attı.
Burada altını çizmek istediğim, geçtiğimiz gün 104’üncü yıl dönümünü kutladığımız Bakü’ün kurtuluşu maalesef çok kısa ömürlü oldu. Çünkü o dönemde Osmanlı Devleti Mondros ile ortadan kaldırılmış ve bir millet var olma mücadelesinin içine düşmüştü.
Bugün tarihin akışı bizden yanadır.
30 senelik Ermeni işgali sona erdirilmiştir.
Azerbaycan’ın kahraman ordusu bölgenin en gözde ve tesirli askerî gücü hâline gelmiştir. İşgalden kurtarılan tüm bölgeler askerî anlamda tahkim edilmiştir.
Son Ermeni saldırganlığı sonrası Azerbaycan ordusunun ortaya koyduğu mukabil saldırılar, Azerbaycan’ın elinin ne kadar sert olduğunu dosta düşmana bir kez daha göstermiştir.
Türkiye’de darbeler ile dahi yıkamadıkları yönetim ‘maalesef Azerbaycan’a silah yardımı yapıyoruz’ diyebilen mandacı zihniyete göstere göstere, son nesil savunma sanayii ürünlerini kardeş Azerbaycan’a göndermeye devam etmektedir.
Şimdi bu şartlarda Nancy Pelosi Erivan’a gelse ne yapacak?
Hamdolsun ne Türkiye bir asır önceki Türkiye, ne de Azerbaycan bir asır önceki Azerbaycan.
Her iki ülkede diplomasi masasına süngülerinin gölgelerini düşürmekten bir an dahi imtina etmiyorlar.
Ama yine de durmayacaklar, her cepheden sınamaya devam edecekler.
Bunun farkındayız, hatta son çare cesaret edebilirlerse kendileri bizzat oyuna dâhil olmak isteyeceklerdir.
Ama Nuri Paşa ve onun kahraman askerlerinin de, Mehmet Emin Resulzade’nin de, Ebulfeyz Elçibey'in de, Haydar Aliyev’in ve kahraman Azerbaycan şehitlerinin de ruhları bir AKINCI olarak Azerbaycan semalarındadır.
Türkiye gazetesi
Yorumlar4