Kuyruğa sirayet etmeden adayı açıklayın
- GİRİŞ06.11.2022 11:49
- GÜNCELLEME06.11.2022 11:49
28 Şubat günlerini yaşayanlar çok iyi hatırlarlar.
Sermayeyi her renge boyamış ve yeşil sermaye diye bir kavram ortaya atılarak, çevreden merkeze gelmek isteyen Anadolu sermayesi medya, siyaset ve asker eşliğinde sindirilmişti.
Aslında olan, palazlanan Anadolu sermayesinin İstanbul ve Ankara’da ikamet etmek istemesinden ibaretti.
Bu yeşil sermaye konusunu o tarihlerde yaşanan, şimdi gerilerde kalmış bir konu olarak telakki ediyorsanız büyük bir yanılgı içerisinde olduğunuzu söyleyebilirim.
Neden mi?
Bakın, Kemal Kılıçdaroğlu Londra’da temiz para bulduğunu açıklıyor kaç günden bu yana. Kemal Bey’in devri iktidarında tefeci bankerlerin parası değil ama temiz para Türkiye’ye akacakmış.
Tefecilerin kaçacağı, onun yerine doğrudan yatırıma yönelik yabancı sermayenin Türkiye’ye oluk oluk akacağı bir düzende, iktidara gelecek hükûmet tarafından tefeci bankerlere sunulan yüksek faizli bankacılık getirilerine son verileceğini ve bu kapsamda da faiz oranlarının düşürüleceğini düşünürsünüz değil mi?
Ama öyle değil.
Merkez Bankası faiz oranlarını aşağıya çektikçe, buna en çok tepki gösteren şu anda Londra’da arayışlarını sürdüren Kemal Bey’in partisi. Yanındaki zevat ve yancıları tarafından faiz arttırılmadan ekonominin düzelemeyeceğini ve kurdaki artışa mâni olunamayacağını dinlemekten bıktık ve usandık ama onlar ezberlerini konuşmaktan ne usandı ne yıldı.
Bu şartlarda her gün faiz arttıran ülkeler varken tefecilerin parası her geçen gün politika faizinin düşürüldüğü bir ülkede neden dursun?
Bunları sormaya gerek yok, oysa daha düne kadar Türkiye’de can ve mal güvenliği yok, Türkiye’ye yatırım yapmayın diyen Kılıçdaroğlu, bir gün iktidara gelirlerse milyar dolarlık yatırım yapmış şirketlerin mallarına bir kuruş dahi ödeme yapmaksızın nasıl çöküleceğini ekranlarda açıkça dillendiren Selin Sayek Böke ile birlikte, Londra’da ülkeye yatırım yapacak fon yöneticileri ile görüşmeler yapıyorlar.
Aynı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Katar başta olmak üzere Körfez sermayesine duyduğu kin ve öfke ortadayken, Londra’daki trilyon dolarlık fon yöneticilerine beslediği muhabbetin sebebi ne olabilir?
Hâlbuki o Katar sermayesi Almanya’dan Fransa’ya, İngiltere’den Hollanda’ya milyarlarca dolar akıtarak yatırımlar gerçekleştiriyor.
Peki, Katar’ın Türkiye’deki yatırımları diğer ülkeler ile mukayese edildiğinde karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor sizce?
2003-2019 yılları arasında Türkiye’ye yatırım yapan ilk beş ülke içerisinde Katar’ın ismi bile yok.
Sırasıyla Hollanda, ABD, İngiltere, Avusturya ve Almanya Türkiye’de en çok yatırım yapan beş ülke.
Siz, hiç bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun Katar’ın gerçekleştirdiği yatırımlara dair ortaya koyduğu münasebetsiz üslup ve söylemleri bu beş ülkeye dair de kullandığına şahit oldunuz mu?
O zaman bu söylemler Körfez ve Katar sermayesinin ürkütülerek Avrupa’ya yönelmesini sağlıyorsa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifadeleri kimi ya da hangi ülkeleri mutlu ediyordur?
Kılıçdaroğlu’nun; Katar ve Körfez sermayesini ürkütüp, Londra’da bulmayı umduğu şey hakikatte ne olabilir?
Bu yetmezmiş gibi Kılıçdaroğlu, İngiltere seyahati öncesi Türkiye’yi devlet olarak da töhmet altında bırakacak şekilde, cari açığını uyuşturucu parası ile kapatan ülke olarak yaftaladı ve sonrasında ‘temiz para’ nakaratları eşliğinde İngiltere’ye uçtu.
Haziran 2023 tarihinde adaylığı kabul edilse ve millet de takdir ederek seçse, uyuşturucu trafiği ile cari açık kapattığı iftirasını attığı ülkeyi yönetecek Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum.
Başkan Erdoğan haklı olarak Türkiye’ye yönelik bu iftiranın hesabını hukuk önünde sorulacağını açıkladı. Böylece Kılıçdaroğlu da elinde belge ya da bilgi her ne varsa mahkeme ve kamuoyu ile paylaşır diyeceğim ama Kılıçdaroğlu’nun bu tür durumlarda sahip olduğu iç genişliğinin Türk siyasi hayatında örneği bile yoktur.
Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar doların kayıp olduğu iftirasını attı ve sonrasında yalan olduğu mahkeme kararı ile tescil edilip 60 bin TL tazminat ödemeye mahkûm edildi de ne oldu?
Kemal Bey nedamet mi getirdi?
Hayır.
Özür mü diledi?
Elbette hayır.
Aslında daha buna benzer ve bu köşeye sığmayacak kadar fazla misal var yaşadığımız.
İncili Çavuş
İncili Çavuş günlerden bir gün halkın entrikalarından bıkıp usandığı bir vezir ile birlikte balık pazarını denetlemeye çıkar.
İncili, bu esnada tezgâhtaki balıkların tazeliğinin kontrolünü, balıkların kuyruğunu koklayarak yapar. Vezir ise, bir balığın kokmaya başından başlayacağını bilecek yaşta ve tecrübededir. Bunun üzerine İncili’ye;
-İncili, balık baştan kokar ama görüyorum ki sen sürekli kuyruklarını kokluyorsun. Hayırdır?’ diye sorar.
İncili’nin cevabı vezire söylenmesi gereken her şeyi özetleyen tarz ve üsluptadır.
-Aman efendim, baş kokalı çok olmuş da kuyruğa da sirayet etmiş mi diye bakıyorum.
Altılı masa, bu akıl tutulması söylemlerin kuyruğa sirayet etmesine müsaade etmeden gereğini yapmalı, ülkeye, devlete ve millete layık bir adayı ivedilikle topluma açıklamalıdır.
Türkiye gazetesi
Yorumlar3