Arkeolojik emperyalizm ve millî arkeoloji stratejisi ihtiyacı
- GİRİŞ04.07.2021 09:54
- GÜNCELLEME04.07.2021 09:54
Arkeolojik emperyalizm kavramlaştırması çerçevesinde yazdığım yazım pek çok tartışmaya yol açtı. Ama yazı anlaşılmadı; ben de aforozu yedim laik yobazlardan! Türkiye’nin kaderi bu!
Ben şunu söylüyorum: İspanya’dan sadece Müslümanlar sürülmedi, İslâm’ın izleri de silindi.
İspanyolların İslâm’ın izlerini arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarmak için canhıraş çalışmalarını bekleyebilir misiniz?
Ya da İtalyanların Sicilya’da benzer bir şeyi yapmalarını?
Ama Türkiye’de böyle bir cinayet işlenebiliyor: Eyüp, İstanbul’un Müslüman kimliğinin ve ruhunun sembolüdür. Ama bu ülkenin İslâmî ruh kökleriyle kavgalı bir şebeke, Eyüp’ün Müslüman kimliğini ve ruhunu yok edecek ürpertici arkeolojik kazılar yapma planları yapıyor. AB fonları vs kullanılarak İstanbul’un Müslüman ruhunu yok edecek böyle bir cinayete izin verilebilir mi?
MİLLÎ ARKEOLOJİ STRATEJİSİ ŞART
Bu yazdıklarımdan arkeoloji bilimine düşman olduğum, ülkemizdeki İslâm’ın dışındaki bütün diğer dinlere, kültürlere, medeniyetlere ait kalıntılara karşı olduğum sonucu çıkarılabilir mi?
Ne münasebet!
Kilisesi, havrası ve camisi olmayan yer İslâm medeniyeti değildir.
Farklı dinler, felsefeler, kültürler sadece İslâm medeniyetinin gökkubbesi altında rahat nefes alabilmiştir.
İnsanlığa katkıda bulunan her eser, değerlidir ve korunmayı hak eder. Ama ben kendi eserlerimin ve izlerimin yok edilmesine izin veremem. Kimse vermez. Benim yazdıklarımdan arkeolojik eserlere saldırı çağrısı yaptığım sonucu çıkarmak sadece paranoya göstergesidir.
Oysa insan ve eseri bütün kültürler, okunması, yorumlanması ve ders alınması gereken âyetlerdir bir Müslüman için.
Bunları söylemek bile absürt.
Ama bunları söylemek zorunda kalıyor insan. Zira Türkiye’de arkeoloji bilimine adına arkeolojik emperyalizm dediğim saldırgan bir tavır hâkim ve bu arkeolojik emperyalizm, bu ülkede gayrimüslim kültürleri öne çıkaran, İslâm kültürünün izlerini adım adım silen bir strateji izliyor.
Burada dünyanın hiç bir ülkesinde yaşanmayan büyük bir felâkete dikkat çekmeye çalışıyorum.
Ülkede İslâm kültürüne ait eserlerimizi gün ışığına çıkaran arkeologlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Diğer kültürlere ait önemli eserlerin gün ışığına çıkarılması da önemli kesinlikle. Burada her şeye rağmen arkeolojik emperyalizm zihniyeti gibi dışlayıcı değil kuşatıcı ve kucaklayıcı bir millî arkeoloji kavramına ve stratejine ihtiyacımız var.
Bu ülkenin arkeolojik zenginliklerinin yağmalanmasını önleyecek, yurtdışına kaçırılan eserlerimizin ülkemize iadesini sağlayacak bir millî arkeoloji anlayışı bu, öncelikle.
Bu konuda önemli adımlar atıldığını görüyoruz ama belli bir sistematik ve kültürel strateji dâhilinde değil bu adımlar.
İkinci olarak, millî bir arkeoloji stratejisi geliştirilmesi gerekiyor. Bu konu hayatî.
“GEÇMİŞİ KONTROL EDEN GELECEĞİ KONTOL EDER”
George Orwell ne kadar haklı, “Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder”, derken, değil mi? Arkeoloji bilimi bu ülkede onyıllarca emperyalistlerce ve yerli emperyalist zihniyetlilerce yapıldı. Bu durum değişiyor, çok şükür. Bizim kültürümüze ait eserlerimiz daha fazla gün ışığına çıkarılmaya başlandı. Bunu önemsiyorum.
Fakat arkeolojik emperyalizm zihniyetinin hâlâ çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Dünyanın hiç bir yerinde, örneğin İspanya’da İtalya’da, Yunanistan’da Türkiye’deki çarpık arkeolojik zihniyetin hâkim olmasını hayal etmek bile imkânsızdır.
İspanya’da, İtalya’nın başta Sicilya adası olmak Akdeniz’de dün Müslümanların insanlık çapında evrensel medeniyet eserleri yeşerttikleri adalarda, Müslümanların sürüldüğü, katledildiği veya azınlıkta olduğu Balkan ülkelerinde siz İslâm kültürünün, eserlerinin kazısının yapılmasına, gün ışığına çıkarılmasına tanık oldunuz mu, olabilir misiniz?
Aksine İslâm kültürünün kökünü kazıdı bütün bu ülkeler, bütün Avrupalılar!
İspanyada neredeyse hiç iz kalmadı Müslüman İspanya’dan!
Ürpertici değil mi bu?
Bizde sanki burası sömürge ülkesiymiş, işgal altındaymış gibi tam tersi bir uygulama ve zihniyet var: Son yıllarda değişmeye başlasa da, büyük ölçüde İslâm kültürünün dışındaki kültürleri gün ışığına çıkarma mücadelesi, hatta savaşı veriliyor!
Haklı olarak soruyorum: Ne adına ve niçin?
Biraz önce de dediğim gibi, Selçuklu’ya, Osmanlı’ya, beylikler dönemine ait İslâm eserlerinin gün ışığına çıkarılması gayretleri son 30-40 yıldan bu yana büyük ivme kazandı. Ama bu ülkenin meselâ Müslüman ruhunun damgasını taşıyan Eyüp’ü Bizans ve öncesi pagan kültürü öne çıkarmak için arkeolojik çöplüğe çevirmek, kazılarla Eyüp’ün Müslüman ruhunu ve kimliğini yok etmek için çalışan zihniyet arkeolojik emperyalizm zihniyeti değil midir? Bu zihniyeti makul görmemiz ve kabul etmemiz beklenmemeli bizden! Böyle bir şey olabilir mi?
Bu ülkenin İslâmî kimliğine karşı geçmişini kontrol ederek geleceğini İslâm kültüründen arındırılmış, İslâm’ın marjinalleştirildiği bir ülkeye dönüştürmek isteyenlere dikkat çekmek bu ülkenin çocuğu bir fikir adamı ve yazar olarak yerine getirmem gereken bir yükümlülük.
Bu yazdıklarımdan arkeolojik eserlere saldırı sonucu çıkarmak maksatlı, yapılan yanlışlıkları örtbas etmeye dönük kışkırtıcı bir yaklaşımdır.
Bu ülkenin çocukları, başka kültürlere her zaman saygı duymuştur. Tek istediğimiz şey, bizim tarih yapmamızı, her tür zorluğa karşı dimdik ayakta durmamızı ve birlikte hareket ederek göğüs germemizi sağlayan İslâm’ın, yani bu ülkenin ruhunun adım adım yok edilmesine dikkat çekmemize saygı duyulmasını beklemek.
Bu da bizim en tabiî hakkımız.
Yeni Şafak
Yorumlar1