Yunanlıların kurtarıcı “sarı soyu” Merkel m?
- GİRİŞ31.08.2020 11:56
- GÜNCELLEME31.08.2020 11:56
Akdeniz’de tarih mi tekerrür ediyor? Bir tarafta Türkiye’nin haklı iddiaları; kendi güvenliğini ve menfaatlerini koruma çabaları, diğer tarafta son iki yüz yıldır çatışma içinde olduğu Yunanlıların çıkardığı düzensiz gürültüler. Komşu ve en önemlisi de denizden sınırları ve menfaat alanları tartışmalı iki ülkenin birbirleriyle çekişme içinde olmaları, şöyle ya da böyle çözüm aramaları veya kendi çözümlerini karşı tarafa empoze etme çabaları anlaşılır bir şeydir. Fakat görülen o ki; Yunanistan’ın ortaya çıkma kıpırtılarından günümüze; Türkiye-Yunanistan ilişkileri hiçbir zaman gerçekçi bir zeminde yürütülememiştir. Bugün olduğu gibi tarih boyunca mutlaka farklı güçler, farklı taraflar ortaya çıkmış ve Yunanistan her zaman bu tarafların oyuncağı olmuştur.
Bunun iki nedeni vardır. Birincisi Avrasya ticaret güzergâhının, şimdi de enerji ve hava koridorları olan Akdeniz’in jeopolitiğidir. Diğeri de Yunanlıların bizzat kendileridir. Tabii bugünkü travmanın en önemli tetikleyicisi de Doğu Akdeniz’deki kaynaklar ve özellikle Oruç Reis ile Yavuz sondaj gemilerinin faaliyetleridir.
Antik Yunan medeniyetinin Batı hafızasındaki yerini kullanarak sürekli kendini pazarlayan Yunanistan, hiçbir zaman gerçek uluslararası bir aktör veya Akdeniz’deki rekabeti yönetebilecek bir oyuncu olamamıştır. Bu durum sadece sahip oldukları nüfus veya küçük coğrafyaları ile alakalı değildir. Bilakis ortaya çıkış, varlık gösterme serüvenleri ile ilgilidir. Yunan siyasetçileri bunun farkındadır ve bu yüzden kendi masallarını pazarlayarak sürekli dışarıdan kurtarıcı aramaktadırlar. Nitekim bölgesel rekabette yer almak isteyen güçler de daima Yunanistan’ı kullanmaktadırlar.
Yunanistan, bugün bir kere daha kullanılmaktadır. İçeride ekonomisi sıkışmış, son çeyrek asırda yaşanan dünya dönüşümünde hiç yer almamış, AB’nin asalak bir tüketicisi olmaktan öteye gitmemiş olan Yunanistan, Akdeniz’in önem kazandığı bugünlerde “burada ben de varım” demek için yaygara koparmaktadır. Oysa gerçek bir aktör olarak ortaya çıksa ve gerçekten Türkiye ile sorunlarını çözmeye niyetlense ne Merkel’in ikiyüzlülüğüne ne de macera arayan BAE’nin F16’larına ihtiyaç duyacaktır.
Kuruluşundan itibaren siyasetini, diplomasisini ve komşuları hatta dünya ile ilişkilerini efsaneler üzerine bina eden Yunanistan bir türlü huyunu değiştirip realist bir devlet olamamıştır.
Yunanistan bölgesel sorunların çözümünü aramak yerine bu sorunları pazarlayarak varlığını sürdürme peşindedir. Nitekim, Kıbrıs örneğinde olduğu gibi bu meta, Akdeniz hatırına kolayca dünya pazarında alıcı bulmaktadır.
Önümüzdeki yıl Yunanistan, Osmanlı Devleti’ne isyanının 200. yılına hazırlanmaktadır. Nitekim 1821 öncesinde olduğu gibi bugün de mağdur edebiyatı ile taraftar toplayıp su üstünde kalmaya çalışmaktadır. Ama bugünkü aktörlerin ve Türkiye’nin 200 yıl öncekinden çok farklı olduklarını gözden kaçırmaktadır. O gün atalarına gaz verenler bugün Türkiye ile işbirliği yapmakta; o gün, Akdeniz’de Rumların ateş kayıklarına karşı gemi dolaştıramayanlar şimdi donanma bulundurmaktadır.
Yunanlı tarihçilerin anlattıkları bir efsaneleri vardır. Efsanedeki kehanete göre “sarışın bir soy” kendilerini bir gün Osmanlı idaresinden kurtaracaktır. Nitekim, 1774 sonrası Rusya’nın Ortodokslar üzerinde elde ettiği himaye hakkı onların beklediği sarı soyun müjdesini verdiğine inanmışlardır. Hatta isyan öncesinde Deli Petro’nun adı kiliselerinde bir aziz gibi anılmaya başlanmıştır. Türkler arasında “ayıdan post, Moskoftan dost olmaz” vecizesinin oluştuğu yıllarda; onlar Moskofları yücelten yaz şarkıları bestelemişlerdir. Rusya’nın Akdeniz’e inme emellerine alet olan Rumlar, asırlarca barış ve refah içinde hatta bir takım imtiyazlar ile birlikte yaşadıkları Osmanlı idaresine isyan etmişlerse de “sarı soy” tarafından yüzüstü bırakılmışlardır.
Şimdi de o sarı soyun temsilciliğine Almanya şansölyesi Merkel soyunmuştur. Veya Yunanlılar bu hayali görmektedir. Yakında onun adının da bir azize olarak Yunan kiliselerinde kutsandığını duyarsak şaşırmamalıyız. Ama tarihe bakacak olursak, kurtarıcı soyların kendilerini dünya pazarlarında alıp sattıklarını ve defalarca yüz üstü bıraktıklarını da göreceklerdir. Yani Azize Merkel, onları bir kere daha pazara sürecek ve sonra sorunlarıyla ve komşularıyla baş başa bırakacaktır.
Önümüzdeki yıl isyanlarının 200. yılını kutlayacak olan Yunanistan, şimdiden hazırlıklara başlamıştır. İki yüz yıl öce çıkardığı yaygaralar gibi, şimdi de Avrupa’daki bazı çevrelerin arkasına sığınarak, Türkiye’ye karşı lobiler, hatta ittifaklar oluşturacaktır. Ancak bu sadece Yunanistan’ın nekahet sürecini uzatmaya yarayacaktır. Zira eski Avrupa romantizmi de ölmüştür. Artık Yunanistan’ın sözcülüğünü yapacak Lord Byronlar kalmamıştır. Yunanistan efsane ve masallardan sıyrılıp gerçek dünyaya uyanmalıdır.
Yunanistan Türkiye ile gerçekçi politikalar etrafında masaya oturup karşılıklı çıkarları ve kazanımları sağlayamazsa bir şey elde edemeyecek ve modern bir devlet, bölgedeki bir aktör yerine kleftilerin, izbanditlerin ve palikaryaların devleti olmaya devam edecektir.
Yenişafak
Yorumlar1