İki dava farkı: Erdoğan ve İmamoğlu!
- GİRİŞ16.12.2022 08:28
- GÜNCELLEME19.12.2022 09:33
Refah Partisi Siirt İl Başkanlığı tarafından 6 Aralık 1997'de düzenlenen açık hava toplantısına “İBB Başkanı” sıfatıyla katılan Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Ziya Gökalp'in "Minareler süngü, kubbeler miğfer/Camiler kışlamız, müminler asker" dizeleriyle başlayan şiirini okudu…
Bunun üzerine Diyarbakır 3 No'lu DGM, 21 Nisan 1998'de, Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesi uyarınca "halkı din ve ırk farklılığı gözeterek, kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamasıyla Erdoğan’ı 10 ay hapis cezasına mahkûm etti. Erdoğan’ın avukatları, verilen bu hukuksuz kararı temyize gönderdi.
Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi’nde görülecek temyiz duruşmasından önce 13 sayfalık bir “tebliğname” hazırlayan dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, bir hukuk adamına yakışmayacak ağızla, Erdoğan hakkında, "ucuz kabadayı", "Makyevelist kişilik sahibi" şeklinde skandal ifadeler kullandı.
5 Eylül 1998’de ise, Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan "Başsavcının Görüşleri", Ahmet Taner Kışlalı ise "Tayyip Olayı" başlıklı yazılar kaleme alarak, Yargıtay’ı baskı altına almaya çalıştı. Hürriyet muhabiri Hüsnü Savaş ise aynı gün, "Cezası onansın" başlıklı haberiyle, açık açık cezanın onanmasını istedi.
Temyiz kararının görüşüleceği 23 Eylül 1998 günü, dönemin “kartel” gazeteleri, “Erdoğan için son saatler” başlıklarını atarak, adeta çıkacak karardan önceden ilan etti.
Ardından, yeni adlî yılın açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Vicdanla cüzdan arasında sıkışıp kaldık" itirafından bulunan dönemin Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun'a bağlı Yargıtay 8. Dairesi üyeleri, İstiklâl Harbi heyecanıyla yazılan bir şiir yüzünden
Tayyip Erdoğan'a verilen 10 aylık hapis cezasını oy çokluğuyla onayladı.
Erdoğan, hakkında verilen onama kararını Hürriyet Muhabiri Kemal Diyarbekir'den öğrendi.
Hürriyet bu durumu ertesi gün, “İtfaiye Haftası nedeniyle düzenlenen törene katılan Erdoğan, onur defterini imzaladıktan sonra, Diyarbekir'in, ‘Geçmiş olsun’ demesi üzerine, bembeyaz kesildi.” diyerek, aklınca dalgasını geçerek okuyucusuna duyurdu.
Yargıtay’ın kararının ardından zevkten dört köşe olan kartel gazeteleri, manşetlerinden nefret kusarak, “Siyasi hayatı bitti”, “Tayyip'in bitişi”, “Bir hışımla geldi geçti”, “Erdoğan'ın sonu”, “muhtar bile olamayacak”, “siyasetten emekli oldu” manşetlerini attı.
Gazetelerin iç sayfalarında ise, ‘‘O yalnız kazanmak için ateş edenlerden. Ancak, bugüne kadar hep kazananların tarafından yer alan Recep Tayyip Erdoğan, bu kez yine kazanmak için çıktığı hayatının en büyük avında kaybeden oldu.” yorumları yapıldı.
Temyiz kararı öncesi Yargıtay’ı baskı altına alan Emin Çölaşan onama sonrası, "Güle Güle Tayyip" başlıklı bir yazı yazarak, deyim yerindeyse zil takıp oynadı.
Dün,
CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kesinleşmemiş kararı için “İmamoğlu’na saray darbesi” manşetini atan Cumhuriyet gazetesi, Erdoğan’ın kesinleşen kararını, "Erdoğan'ın siyasi yaşamı sona eriyor" başlığıyla aktardı.
Yetmedi!..
"İstanbul'un imamı" dediği Erdoğan'ın yaptığı birçok olumlu icraatı kötülemeye çalıştı.
Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'in görüşlerini de aktaran Cumhuriyet,
"Hukuk devletine herkes uyacak" haberleriyle, aklınca mahkeme kararlarının tartışılmasının yanlış olacağı mesajını vermeye çalıştı.
*
Mahkeme kararı açıklanmadan saatler önce, “Karar ne olursa olsun, kâh sevincimizi kâh irademizi göstermek adına herkesi saat 16.00’da Saraçhane’ye davet ediyorum” diyerek, YSK üyelerine “ahmak” dediği davanın kararından bile siyasi rant devşirmeye çalışan CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun aksine…
“Allah'ın dediği olacak” sözleriyle gayet vakur ve kararlı bir duruş sergileyen Erdoğan, ertesi gün, yani 24 Eylül 1998’de, sabah 11.30’da düzenleyeceği basın toplantısı ile Yargıtay’ın kararı değerlendireceğini duyurdu.
Basın toplantısı yapılacağını duyan on binlerce İstanbullu, işini gücünü bırakarak Şehzadebaşı'na koştu.
6’lı masanın liderlerini yanına alan ve İBB’de çalışan 85 bin personele “katılım zorunludur” mesajları atarak Saraçhane’ye gelmeleri dayatmasında bulunan İmamoğlu, belediye önünde 10 bin kişiyi toplayamazken…
Tayyip Erdoğan'a destek için tek yürek olan İstanbullular, hiçbir davet olmamasına rağmen bir ucu Vezneciler'e, diğer ucu ise Fatih'e dayanan insan seliyle basın toplantısını devasa bir mitinge çevirdi.
YSK üyelerine hakaret ettiği için mahkûm edilen İmamoğlu, dünkü konuşmasında, mahkeme kararıyla alakası olmayan ifadeler kullanarak, “6’lı masanın en çalışkan neferi olacağım” derken…
“Hepimiz birer Tayyip'iz" şeklindeki sloganlar eşliğinde söz alan Erdoğan ise, “Ben, cinayetten, yolsuzluktan ve halka hizmet etmemekten dolayı ceza almadım. Bir şiir okudum. Ama halkın vicdanında daha ilk gün aklandım. Bu şarkı burada bitmez, biz milletin kara sevdalılarıyız. Allah'ın dediği olur” sözleriyle, niçin mahkûm edildiğini halka anlatıyordu.
Bu sözleri gözyaşlarıyla dinleyen İstanbul halkı da ertesi gün Belediye Sarayı'nın önüne akın ederek, Tayyip Erdoğan'a verilen cezayı kınamak amacıyla imza kampanyası başlatıyordu.
İmamoğlu için verilen kararı sonrası, Almanya’dan döner dönmez, “Adaletsizliği yapanların da bunu asla yanına bırakmayacağız” şeklinde tehditler savuran Kılıçdaroğlu’nun aksine…
Merhum Necmettin Erbakan tabanına,"Gerginlik yaratmayın. Önemli olan birlikteliğimiz” tavsiyesinde bulunuyordu.
*
Sonra ne mi oldu?
Bugün CHP’liler, rutin atamalar sebebiyle İmamoğlu’nun davasına bakan hakimin değişmesi üzerinden kirli bir manipülasyona soyunurken..
Yargıtay’ın onama kararından sadece bir gün sonra, Erdoğan'a 4 ay hapis cezası vererek siyaset yasağı getiren mahkemenin başkanlığını yapan Hidayet Otçu, manidar şekilde emekliye ayrıldı.
Bugün bazı aklı evveller, “AK Parti niçin İmamoğlu’na geçmiş olsun demiyor” ezikliğine soyunurken…
Dönemin CHP İçel Milletvekili Fikri Sağlar, “Erdoğan müstehak olduğu cezaya çarptırıldı. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yapılan da budur." diyerek, bir şiir yüzünden verilen cezayı destekledi.
Solcuların “hümanist” diye göklere çıkardığı dönemin Başbakan Yardımcısı ve DSP Lideri Bülent Ecevit ise Yargıtay yerine, ‘‘Laik demokratik cumhuriyeti tahribe veya sarsmaya kalkışanlara adalet de, devlet de, millet de geçit vermez. Türkiye'de siyaset yapmak isteyen herkes bu gerçeği içine sindirmelidir’’ diyerek, Erdoğan'ı uyarıyordu.
*
Bugün, İstanbul’un çöpünü toplamaktan aciz olan, İETT otobüslerini yürüyen tabutlara çeviren İBB’nin “en başarısız” Belediye Başkanı İmamoğlu’na destek için mahkeme kararını beklemeden Ankara’dan yola çıkan Meral Akşener, “Bu şarkı burada bitmez” derken…
*
4.5 yıllık görev süresi hizmetlerle dolu olan, İSKİ ve belediye bütçesi başta olmak üzere metro, İETT, doğalgaz, yeşil alan, hava kirliliği, katı atık, Haliç, nazım imar planı, konut üretimi, sosyal ve kültürel hizmetler ile spor alanlarında sayısız hizmetle İstanbul'a altın çağını yaşatan Erdoğan’ı eleştiren Bekir Coşkun,
“Tayyip Erdoğan bir şarkıdan söz ediyor, ‘Bu şarkı burada bitmez’’ diyor. Bir şiir okudu neler oldu. Bir de şarkı okursa...” diyerek, siyasi yasaklı olmasına rağmen tehdit ediyordu.
*
Özetle, bugün İmamoğlu üzerinden “istibdat” diyerek timsah gözyaşları dökenler, dün müstebitin önde gidenleriydi!
Yorumlar33