İyi de Vural Avar’ın hiç mi suçu yok?!
- GİRİŞ23.12.2022 09:12
- GÜNCELLEME24.12.2022 08:58
Vural Avar...
28 Şubat darbesinin kudretli(!) paşalarındandı.
Genelkurmay Plan Prensipler Başkanlığı görevini yürüttü.
“Ankara’ya geldiğimde ilk gördüğüm acayip şey, Kızılay’da aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağı yürüyen, boydan boya giyinmiş kız gruplarıydı. Başlarında tas gibi bir şey. Rivayete göre bu kişileri parayla dolaştırıyorlardı.” şeklindeki, başörtülülere yönelik sözleri nasıl bir kafa yapısına sahip olduğunu açıkça gösteriyordu.
7 Nisan 1997’de, Çevik Bir liderliğinde Genelkurmay Karargâhında bulunan İnönü Salonu’nda yapılan ‘İrtica Konusunda Alınacak Tedbirler Konulu Toplantı’ya “J-5” koduyla katıldı.
“İlk hedef hükümeti devirmek”ten tutun da “Muhtıra vermek”, “Sıkıyönetim ilan etmek”,“Yargıyı tehdit”, “TSK’da iç temizlik” ve “MİT’i içlerine sokmamak”a kadar pek çok kararın alındığı “darbe” toplantısında;
“Vazife irticayı durdurma ve geriletme. İlk aşamada hükümetin değişimi gerekli. Kendi içimizi temizlemeliyiz. STK’lar ve medya işbirliği yapacak bilgili, geniş bir teşkilat olmalı.” şeklinde tavsiyelerde bulundu.
Temmuz 1997’de ise “8 yıllık kesintisiz eğitim” safsatası yüzünden gelecekleri çalınan İmam Hatipli öğrenciler, Ankara’da seslerini duyurmaya çalıştığı sırada…
Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir ile birlikte yine Karargah’ta bulunan İnönü Salonu'nda, o sırada Başbakan olan Mesut Yılmaz ile Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e ve 8 bakana, slayt ve sinevizyon gösterileri eşliğinde “irtica brifingi” vererek, mütedeyyin insanlarla nasıl mücadele etmeleri gerektiğini anlattı.
Mahut brifingten sadece iki ay sonra Ankara'da, IDEF - 97 Uluslararası Savunma ve Sivil Havacılık Fuarı kapsamında düzenlenen seminerde, savunma ve havacılık ile ilgili konulardan bahsetmek yerine, “Dini fanatizm barışı tehdit eden bir olgu olarak belirginleşmiştir” diyerek, sözde “irtica”nın, Türkiye’deki iç barışı tehdit ettiğini öne sürdü.
Yine bu süreçte benzer gerekçelerle tutuklanan Müslümanlar için “Bunları hapisten çıkarmayın” açıklamasında bulundu.
*
Muvazzaf olduğu dönemde basına pek konuşmayan Vural Avar’ın gerçek yüzü, 2013’te başlayan 28 Şubat soruşturması kapsamında verdiği ifadelerde ortaya çıktı.
Soruşturmaların yeni başladığı dönemde, 28 Şubat sürecinden kalma reflekslerle savcı karşısında esip gürleyen Avar, irtica tehdidini Yunanistan’dan bile daha tehlikeli gördüklerini, “Daha önce birinci öncelikli hedefimiz Yunanistan’dı. Daha sonra terörizm birinci önceliğe geldi. Sonra da irticai faaliyetler birinci önceliği aldı ve terörizm ikinci önceliğe geçti” sözleriyle anlatıyordu.
Genelkurmay Plan ve Prensipler Başkanlığı görevi sırasında merhum Necmettin Erbakan’a ve mütedeyyin kesime karşı yürüttükleri psikolojik harbi de övgüyle anlatan Avar,
“Erbakan’ı dikkatle izledik. İrtica ile mücadele anlamında büyük bir davaya baş koymuştuk. Seçimleri laik kesimin kazanmasını istiyorduk. Sincan’daki geceye tepki gösterilmesi lazımdı” diyerek, darbedeki aktif rolünden açık açık bahsediyordu.
*
Avar, 16 Mayıs 2013’te görülen ve 73 kişinin tahliye talebinin “adli kontrol hükümlerinin uygulamasının yetersiz kalacağı gerekçesiyle” reddedildiği duruşmada,
“Tutukluluğumun kaldırılmasını isteyecektim ancak benden çok daha suçsuz durumdaki arkadaşlarımın sizden talepte bulunmaması üzerine ben de talepte bulunmaktan vazgeçtim. Cezaevinde mutlu yaşamaktayım. Söylentiye göre af çıkacakmış. Bunu da kabul etmeyeceğim. Suçtan aklanmadan cezaevinden çıkmak istemiyorum” diyerek, hem 28 Şubatta yaptıklarının “hiçbir ceza mevzuatında yer almadığını” öne sürerek “suç olmadığını” iddia ediyor hem de “aklanmadan” çıkmak istemediğini söylüyordu.
Karşılarında, eskiden karargâha davet edip brifing verdikleri ve hizaya çektikleri bir devlet olmadığını ve kesinlikle şaka yapılmadığını anlayınca, “Cezaevinde mutluyum” diyen Vural Avar, anında çark etmeye ve ifade değiştirmeye başladı.
Savcılıktaki ifadesinde, Çevik Bir imzalı “Batı Çalışma Eylem Planı” belgesinin, kendisini görevlendiren daire başkanı tarafından paraf edildiğini kabul eden Avar, mahkemede bu ifadesini inkâr ederek, “Şimdi burada anlıyorum ki böyle bir belge yoktur. İfademi bu şekilde değiştiriyorum” diyerek çark etti.
Yetmedi…
“J-5” koduyla katıldığı irtica toplantısında, “İlk aşamada hükümetin değişimi gerekli” diyen kendisi değilmiş gibi, “Hükümeti devirme suçlamasını” kabul etmeyerek, “Erbakan’ın kendi rızasıyla istifasını dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sunduğunu” iddia etti.
Daha da ileri giderek, “Hükümet irticayla etkin mücadele edilmesini kendisi emretmiştir” savunmasını yaparak, insanların aklıyla dalga geçti.
2018 yılında görülen “karar duruşmasında” ise bu defa “cezadan yırtmak”için, 28 Şubat
davasının “Fetullahçı iki savcı tarafından hazırlandığını” söyleyerek beraatını talep etti.
Fakat iş işten geçmişti.
2013'te başlayan yargı süreci 19 Ağustos 2021’de tamamlandı ve Vural Avar ile aralarında Çevik Bir’in de olduğu 14 cuntacı, bağımsız mahkemenin verdiği kararla, “ömür boyu hapse mahkum” edilerek cezaevine atıldı.
10 Eylül 2021’de ise darbeci paşaların rütbeleri söküldü.
18 aydır cezaevinde yatan Vural Avar, 19 Aralık’ta tutuklu kaldığı Sincan Cezaevi’nde öldü.
CHP ve avaneleri, 85 yaşında hayatını kaybeden darbeci Avar üzerinden anında algı operasyonuna soyundu.
Fonlu medyası, “Allah’ın emriyle tahliye oldu” manşetleri atarak, 2 yıllık mahkumiyet hayatı üzerinden akıllarınca AK Parti’nin, “yaşları ilerleyen TSK mensuplarının cezaevlerinde ölmelerine göz yumduğunu” öne sürdü.
Yandaş kalemşorlar, açık açık “onu siz öldürdünüz” diyerek hükümeti suçladı.
Gazeteleri, 11 doktorun imzaladığı “cezaevinde tutulmasının hayati tehlike arzetmeyeceği” yönündeki raporu bile çarpıtarak, doktorların “Hipokrat yeminini çiğnediklerini” öne sürdü.
Oysa aynı doktorlar, 21 Ağustos 2021’de, “Hastalığının geldiği durum nedeniyle tek başına infazında sakınca vardır” kararını vererek, 28 Şubat’ın en önemli figürü Çevik Bir’i tahliye etmişti.
Hastane raporu da tutmayınca, bu kez Vural Avar ile Hava Kuvvetleri’nde görev yapan emekli albay eşi Tuna Avar’ın evliliği üzerinden “aşk hikayesi” pazarlayarak, darbeci güzellemesi yapıyorlar.
Cahit Zarifoğlu gibi mütedeyyin bir şairin şiirlerinden alıntılar yaparak, cuntacı Avar’ı aklıyorlar.
Adamlar bir haftadır o kadar başarılı bir algı operasyonu yürütüyor ki…
Hiç kimse,
28 Şubat darbesini planlayan Vural Avar ve darbeci arkadaşlarının, milletin oylarıyla seçilen Refahyol hükümetini yıktığını, on binlerce gencin eğitim ve çalışma hayatını bitirdiğini, binlerce insanı işinden ederek ocaklarını söndürdüğünü söyleyemiyor.
*
İnsan, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali, zillet bileşenlerinin ve medyasının yürüttüğü kara propagandayı görünce, “İyi de Vural Avar’ın hiç mi suçu yok?” diye sormadan edemiyor!
Yorumlar4