CIA artığı Rubin Babacan’ı akladı, ben rahatladım!
- GİRİŞ20.01.2023 09:11
- GÜNCELLEME21.01.2023 09:05
ODTÜ'yü birincilikle bitirdikten sonra CIA ile iltisaklandırılan Fulbright bursuyla ABD’de işletme master'ı yapan Ali Babacan, Ankara’nın Çıkrıkçılar Yokuşu’ndaki aile işletmesinde
tekstil ticaretiyle uğraşırken, Abdullah Gül’ün davetiyle siyasete atıldı.
Henüz çiçeği burnunda bir bakan iken FETÖ elebaşı Gülen’e bağlı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen ‘Abant Toplantıları’na katıldı.
3 Kasım 2003’te, Abdullah Gül ile birlikte Zaman Gazetesi'nin kuruluş yıldönümü kokteyline katılarak Gül’ün kestiği pastadan yedi.
Ertesi yıl, 19-20 Nisan 2004 tarihlerinde ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen ‘Abant Platformu Toplantısı’na katılarak açılış konuşması yaptı.
Abdullah Gül, Hüseyin Çelik, Mehmet Aydın, Bülent Arınç gibi bakanlık koltuğunda yer alan isimlerle birlikte mezkur toplantılara katılması üzerine o dönem hakkında “Abant Kabinesi Üyesi” yorumları yapıldı.
2005’te, Avustralya’da bulunan ve Fetullah Gülen’e ait olduğu bilinen Şule Koleji’ni ziyaret etti.
2006’da, tamamen İngilizce basılan ve Abdullah Gül, Fetullah Gülen, Elif Şafak, Morton Abramowitz ile Cem Özdemir gibi isimlerin makale ve demeçlerinin yer aldığı ‘Why Turkey?’ başlıklı kitapta kendine yer buldu.
2008’de, Washington’daki Rumi Forum’a katılarak kurdele kesti.
Aynı yıl, FETÖ’cü işadamlarının kurduğu TUSKON’un Washington temsilciliğinde bir konuşma yaptı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile FETÖ’cü ‘Turkish Cultural Center- TCC’’ın düzenlediği iftara katıldı.
Erbil’de kurulan Fezalar Işık Üniversitesi’ne tebrik mesaj gönderdi.
“Ananas(!)”larıyla ünlü Uganda’daki ‘Turkish Light Academy’ isimli FETÖ okulunu ziyaret ederek, “Fesüphanallah” ve “Şimdi Uzaklardasın” şarkılarını dinledi.
Türkçe olimpiyatları için, “Bütün bu çalışmalara yön veren, ilham kaynağı olan çok değerli Fetullah Gülen Hoca Efendi’ye burada şükranlarımı sunmak istiyorum…” şeklinde mesaj gönderdi.
FETÖ’nün yayın organı Zaman, 1 Eylül 2012’de, “İran'ın ambargo sebebiyle altın toplaması Türkiye'nin ihracatında kafaları karıştırdı. ”ifadelerin yer aldığı bir ihanet haberi hazırlayarak, Türkiye’nin İran’la olan ticaretinde ödemelerin altınla yapıldığını ifşa etti…
23 Kasım 2012’de sahneye çıkan Babacan ise sözde iddialara açıklık getirme bahanesiyle, “Türkiye’nin İran’dan aldığı gazın parasını TL olarak ödediğini, İran’ın da parayı ABD’nin yaptırımları sebebiyle döviz olarak götüremediği için külçe altına çevirdiğini” itiraf ederek, FETÖ’nün Halkbank’a yönelik kumpasına çanak tuttu.
17-25 Aralık ihanetinden sadece 2 ay önce, IMF ve Dünya Bankası’nın toplantılarına katılmak için devlet kesesinden ABD’ye giden Babacan, burada FETÖ’nün ABD imamı ve Türk Amerikan Birliği (TAA) Başkanı Faruk Taban, Rumi Forum Başkanı Emre Çelik ve Mahmut Yeter gibi isimlerle bir araya gelerek, fotoğraf çektirdi.
17-25 Aralık darbe girişiminde ise, kumpasın odağındaki Halkbank’tan sorumlu ‘Başbakan Yardımcısı’ olduğu halde FETÖ onu es geçti.
Yetmedi…
Üyeleriyle genellikle subliminal olarak mesajlaşmayı tercih eden Mesiyanik terör örgütü FETÖ’nün kapatılan gazetesi Zaman’ın 17 Aralık 2013 tarihli sayısında,
“tesadüf” ve tefavuk” ile izah edilemeyecek kadar ilginç bir haber yayınlandı.
Tüm Türkiye o gün, FETÖ’nün emniyet ve yargıdaki militanlarını kullanarak seçilmiş meşru hükümete karşı başlattığı ‘yargı darbesi’ girişimine tanıklık ederken…
Zaman gazetesi, “Mahut beste çalar: Mustafa Kemal’in neferleri oluruz” başlıklı haberinde, “Türkiye ile alakadar Avrupalılara ‘en muteber üç Türkiyeli devlet adamı kim?’ diye sorsanız Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan cevaplarını alırsınız” şeklindeki ifadelerle, Babacan güzellemesi yaptı.
Babacan da bu iltifatın hakkını verircesine, 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesine ilişkin oylamaya katılmasa da, ‘Abant Kabinesi’nden kıymetli büyüğü Bülent Arınç’a vekalet vererek, FETÖ’nün attığı iftiralar yüzünden aynı kabinede birlikte görev yaptığı bakanların yargılanmasını istedi.
Bitmedi, 17-25 Aralık için de “Minik bir darbe teşebbüsüydü” diyerek, iktidarı devirmeye yönelik yargı darbesini basitleştirmeye çalıştı.
Babacan’ın ismi ayrıca, FETÖ’nün bankası Bank Asya’nın, Ziraat Bankası tarafından satın alınarak kurtarılmaya çalıştığı iddiasıyla da gündeme geldi.
15 Temmuz gecesi, ülke FETÖ’cü hainler tarafından işgal edilirken, Babacan’ın ortalıkta gözükmemesi de ayrı bir tartışma konusu oldu.
Dahası..
Hakkında, “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım ettiği” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.
Derken kurduğu DEVA adlı proje partiyle, FETÖ üyesi olduğu ya da örgütle iltisakı tespit edildiği için görevden uzaklaştırılanları, iade edeceklerini söyledi.
Yetmedi!
Yasal, mali ve sosyal haklarını geri vereceğini vaat etti.
Yetmedi!
Haklarındaki tüm kısıtlamaları kaldıracağının sözünü verdi.
Yetmedi!
İsimlerinin yer aldığı tüm listeleri kamu kurum ve kuruluşların kayıtlarından sileceğini ve devletin hafızasında, FETÖ’ye dair ne varsa tümünü temizleyeceğini iddia etti.
Sonra da tüm bunları yapan kendisi değilmiş gibi Cumhuriyet gazetesine verdiği bir röportajında,
“Onların bir sürü halkaları var biliyorsunuz, dershaneleri, okulları, sohbet evleri; hiçbirinde bulunmadım” diyerek FETÖ ile hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi.
*
Tabii Babacan’ın eylem ve söylemleri birbirini tutmadığı için onun FETÖ ile bir bağının olup olmadığı hususunda kafam epeydir karışıktı.
Nihayet yüreğime su serpen açıklama, önceki gün “CIA artığı”, “Türkiye ve Başkan Erdoğan düşmanı” Michael Rubin’den geldi.
Pentagon'un eski Ortadoğu sorumlusu olan ve tıpkı Ali Babacan ve FETÖ'cü Cevheri Güven gibi Baykar tarafından üretilen İHA ve SİHA’lara karşı nefretini gizlemeyen Rubin, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Babacan'ı rahat bırakın. Hiç değilse o, Davutoğlu gibi FETÖ'cü değil." dedi de aklımdaki tüm soru işaretlerinin silinmesine vesile oldu!..
Yorumlar5