Neden 13 yıl sonra Alevi olduğunu hatırladı?
- GİRİŞ21.04.2023 10:25
- GÜNCELLEME23.04.2023 10:01
Malum kaset sonrası CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu, görevdeki ilk yılında tam 4 kez yönetim revizyonuna gitti.
Bu kapsamda 50’ye yakın parti yöneticisini değiştirdi.
En güçlü koltuklar için “Alevi” kökenli isimleri tercih etti.
Partinin ikinci koltuğu olan “Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Nihat Matkap'ı, İdarî ve Malî İşlerden Sorumlu genel başkan yardımcılığı görevine ise Erdoğan Toprak'ı oturtması çok konuşuldu.
Dönemin Mersin Milletvekili İsa Gök, "CHP şu anda genel merkezin verdiği talimatla tek bir etnik temele ve tek bir mezhebe dayanarak yeniden oluşturuluyor" diyerek, yaşanan revizyona tepki gösterdi.
Milletvekili iken yönetime “mezhepçilik ve etnik ayrımcılık yapılmaması” için uyarılarda bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Esfender Korkmaz, "Demek ki ben uyarımda haklıymışım. Bazı sezgilerim olmuştu. Ama bugün geldiğimiz noktada maalesef yapıldığını gördük” dedi.
12 Haziran 2011 seçimlerinden önce, “Her yerde Alevi adaylar öne çıkarıldı, CHP mezhep partisine dönüştü. Manisa'da birinci sıradaki aday dışında dokuz tane Alevi aday var. Manisa'da 60-70 bin Alevi seçmen var, 850-900 bin Sünni seçmen var. CHP mezhep partisi değildir.” şeklinde tepki gösteren Nevşin Mengü’nün babası eski Manisa Milletvekili Şahin Mengü de, “Sayın Erdoğan Toprak’ın, nerede bir başarısı var da partide 3 numaralı adam olmuş onu bir bilmek lazım. Ne gibi bir özelliği var hakikaten bilmiyorum.” diyerek, ima yollu ifadelerle mezhepçi kadrolaşmadan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
Eski CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman ise, "Etnik köken eleştirisinin haklılık payı olduğunu görmemek için kör olmak lazım." ifadeleriyle tartışmaya dâhil oldu.
Kılıçdaroğlu'nu "CHP'yi Alevileştirmekle" suçlayan isimler arasında yer alan eski Antalya Milletvekili Osman Kaptan ise “cemevlerine gidilip partiyle ilgisi olmayanların üye yazıldığını” iddia etti.
Rahmetli Deniz Baykal'ın da o dönem yakın çevresine yaptığı değerlendirmede “sürecin parti açısından kötüye gittiğini” söylediği, kamuoyuna yansıdı.
*
“Çiçeği burnunda” bir Genel Başkan iken “Mezhepçilik yapıyor” eleştirilerine maruz kalan Kılıçdaroğlu’nu kurtarmak ise şimdilerde “casusluk” gerekçesiyle firari olan Can Dündar’a düştü.
Dündar, 10 Eylül 2011’de kaleme aldığı yazısında, isim vermeden, “Geçen hafta CHP’de Genel Başkan’a yakın bir Alevi ile sohbet ettik. Kılıçdaroğlu’ndan yakındı. ‘Mezhepçi görüntü vermemek için o kadar hassas davranıyor ki, onun yüzünden parti içinde Aleviler eski ağırlıklarını kaybetti. Eskiden yönetimin asgari yüzde 30’unu Aleviler oluştururdu. Şimdi bu oran yüzde 10’lara düştü. Parti tarihinde MYK içinde bu kadar az Alevi üye olmamıştı’ diye dert yandı” yazarak, Kemal Bey’i aklamaya çalıştı.
Tartışmaya dâhil olan “Alevi Dedesi” Rıza Zelyut da CHP’deki itirazlara tepki göstererek, “Bu iftiracılar CHP’deki Alevi oy oranına ve Alevi milletvekili sayısına baksınlar bakalım. O zaman Alevilerin partide oylarının onda biri kadar ancak temsil edildiklerini göreceklerdir.” diyerek desteğe koştu.
Derken…
Haziran 2013’te, 28 Şubat iddianamesinde yer alan ve Batı Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “fişleme belgeleri” deşifre oldu.
Bugün Kemal Bey’in sahip çıktığı cuntacıların hazırladığı ‘Gizli’ ibareli belgede, Kılıçdaroğlu’nun SSK’nın genel müdürlüğünü yaptığı dönemde personel alımlarında bölücü, mezhepçi, örgüt mensubu, sabıkalı yandaşlara, akrabalara, hemşehrilere öncelik verdiği belirtilerek, “İstanbul’da 1994 yılında yapılan işçi alım sınavını kazanan 357 kişinin hemen hemen tamamının Kürt kökenli ve Alevi olduğuna dikkat çekiliyor.” ifadelerine yer verildiği ortaya çıktı. Belgede ayrıca, “Kılıçdaroğlu’nun 60 bin personeli bulunan kuruma 1992-1998 yılları arasında 10 bine yakın kişiyi aldığı düşünüldüğünde durumun vahameti iyice açığa çıkmaktadır.” notunun düşülmesi ise oldukça manidardı.
*
16-17 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirilen 35. Olağan Kurultay öncesi CHP’de yeniden “mezhepçi kadrolaşma” tartışmaları yaşandı.
CHP eski Parti Meclisi (PM) üyelerinden Korkmaz Karaca, “Yeni CHP artık bir mezhep partisidir. Aydın ili gibi bir ilde bile ‘Malatyalı olacak, Alevi olacak’ diye direten CHP Genel Merkezi’nden ve onun bu iğrenç ilkel mezhepçi tavrından gerçekten tiksiniyorum” şeklinde sert ifadeler kullandı.
CHP’li iş kadını ve siyasetçi Rabia Burçe Tunga da, “CHP, gün geçtikçe özünden daha da uzaklaşıyor. CHP neredeyse tamamen Alevileştiriliyor. CHP’ye gelen herkesin mezhepsel kimliği sorgulanıyor” diyerek, parti yönetiminden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili olan ‘Emekli Müftü” İhsan Özkes bile, “Gerek PM'ye seçilenler, gerek milletvekilleri, gerekse delege yapısına bakıldığında mezhepçiliğin olduğu konuşuluyor” diyerek, CHP’de şahit olduğu manzarayı aktardı.
Kendisi de “Alevi” olduğu halde CHP’deki “mezhepçi yapılanmadan” rahatsız olan Sevilay Yılman ise 13 Eylül 2018’de, “Bu bir, “Kral Çıplak” yazısıdır değerli okurlarım” başlığıyla kaleme aldığı yazısında; “Mezhepçiliğin belgesi mi olur? Elbette ki yok!” diyerek,
9 seçim kaybetmiş olmasına rağmen Kılıçdaroğlu’nun hala en güçlü haliyle o koltukta oturmasını Alevi kimliğine ve Alevi kurultay delegelerinin çoğunlukta olmasına bağladı.
*
Tüm bu olan bitene rağmen, hatta ziyaret ettiği Konya’da, “Baba ocağına hoşgeldin” yazılı bilboardlar eşliğinde karşılanarak “Peygamber soyundan geldiğine” yönelik iddialar karşısında bile, Kılıçdaroğlu “Alevi” olduğunu dile getirmedi.
Her fırsatta “kazanacak aday” vurgusu yaparak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan Meral Akşener ve adamları, “Alevi aday kazanamaz” diyerek mezhepçi tavır takındığında…
Durdur yere ortaya çıkan Ekrem İmamoğlu’nun, “Sünni bir ailenin çocuğuyum” diyerek Meral Ablasına “beni seç” diye sinyal gönderdiğinde bile Kemal Bey’in ağzını bıçak açmadı…
*
Yaklaşık 13 yıldır bu konuda tek kelime etmeyen Kılıçdaroğlu, yedili masanın 13. cumhurbaşkanı adayı olunca, birden bire “Alevi” olduğunu hatırladı.
Önceki gün kameralar karşısına geçerek, 14 Mayıs'ta ilk kez oy kullanacak gençlere hitaben yaptığı konuşmada, "İlk oyunu verecek olan evlatlarım. Ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancıyla yetişmiş, samimi bir Müslümanım." ifadelerini kullanarak, “artık ayrışmaların konuşulmayacağını” söyledi.
Oysa yandaş yandaş gazeteciler bile daha düne kadar, seçime sayılı günler kala, Kemal Bey’in “Alevi kimliği üzerinden yıkıcı bir kampanya yürütüleceğini” söyleyerek toplumu geriyorlardı.
Bu açıdan bakıldığında tam da seçim geriliminin had safhada olduğu böyle bir ortamda Kemal Bey tarafından yapılan “Aleviyim” açıklamasını, sıradan bir itiraf olarak görmek akla yatkın görünmüyor.
Eğer amacı ayakkabılarının altına aldığı seccademize yönelik ayıbını unutturmak ise kesinlikle bu doğru bir tercih değil.
Geriye tek bir ihtimal kalıyor…
O da, yandaşlarının da belirttiği gibi, “Alevi kimliği üzerine yıkıcı bir kampanyanın fitilini ateşlemek…”
Hükümeti hedef alan, iş adamlarını tehdit eden, kamu kurumlarına baskın düzenleyen, devletin şerefli bürokratlarına parmak sallayan ve sürekli ‘hesaplaşma’ vurgusu yaparak nefret söylemine ağırlık veren Kemal Bey bu kez de mezhebi hassasiyetleri kaşıyarak, oy devşirme niyetindeyse, bence bu hevesinden bir an önce vazgeçmelidir.
Zira kendi partisini bile bölen böyle bir tartışma, ülkemize yazık eder!
Bize inanmıyorsa, yaklaşan tehlikeyi görmek için FETÖ'cü hainlerin ve CHP'ye yakın trollerin daha şimdiden yaptıkları provokatif paylaşımlarına baksın..
*
TEBRİK:
“On bir ayın sultanı Ramazan ayını” bitirip, “mükâfat” günleri olan Bayram’a kavuştuk. Hepimizin bayramı mübarek olsun. Bizi bayrama kavuşturan Yüce Allah’a sonsuz şükürler olsun. Günahlarımızdan arındığımız bu kutlu günde güzel şeylerden bahsetmek isterdim ama siz de görüyorsunuz…
Maalesef, “Şeytan taşlamaktan Salavat getirmeye fırsat kalmıyor!”
Yorumlar94