Cumhuriyet’in alışkanlıkları!
- GİRİŞ19.06.2023 08:52
- GÜNCELLEME21.06.2023 08:18
Yıl 1924!
Almanya’da çıkarılan bir yasayla, ülkeye dışarıdan her türlü mal girdisi yasaklanıyor.
‘Genç Cumhuriyet'in “gözde” gazetecilerinden Yunus Nadi, ‘halı tüccarı’ olan ve çıkan yasadan etkilenen kayınbiraderi Sabur Sami için Alman Büyükelçiliği'ne başvurarak, Almanya'ya halı ihraç etmek için “istisnai imtiyaz” talebinde bulunuyor.
Büyükelçilik bu talebi yerinde buluyor ve Türkiye'den sadece Yunus Nadi için ithalat(!) izni çıkartılıyor.
Dönemin Alman Büyükelçisi Rudolf Nadolny, verdiği bu izin ile ilgili 22 Ekim 1924 tarihinde "gizli" ibareli bir yazı yazarak, Alman Dışişleri'ni şöyle bilgilendiriyor:
“Yunus Nadi'ye verilecek olan bu hizmet onun için kesinlikle maddî bir anlam taşımaktadır, ancak bunun karşılığı politik olarak ödenecektir. Adı geçen kişi, şimdiden sağladığımız maddi imkâna karşılık, ‘buna’ hazır olduğu konusunda anlayış gösterdiğini belirtmektedir. Daha önce sözü edildiği gibi kendi isteğinin yerine getirilmesi durumunda hiç alışılmadık biçimde bize kolaylık göstereceğine işaret etmektedir."
Belge, şöyle devam ediyor:
“Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin aktif milletvekillerinden olan yayıncının etkisi, Ankara'daki milletvekilleri ve hükümet çevrelerinde hiç de göz ardı edilemez... Bunun için ben, onu yönlendirebilirsek çok yararlı olacağına inanıyorum."
Bu tarihi vesikayı,
Alman Dışişleri Arşivleri’nde yıllarca araştırma yapan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi eski öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nevzat Gözaydın, gün ışığına çıkarmıştı.
Günaydın ayrıca, Alman Dışişleri Arşivi’nde yer alan 18 Haziran 1933 tarihli başka belgeye dayanarak, Yunus Nadi’nin Fransa’dan da 1000 Türk Lirası aylık aldığını ileri sürmüştü.
*
Alman yanlısı olduğu için ismi “Yunus Nazi”ye çıkan Yunus Nadi için 1924 senesinin ayrı bir anlamı daha var.
Nadi aynı yıl, Osmanlı'nın en önemli matbaalarından biri olan ve 1915 olaylarından sonra Ermeni sahibi ülkeyi terk ettiği için sahipsiz kalan Matosyan Matbaası’na da sembolik bir bedelle çökerek Cumhuriyet Gazetesi’ni kurdu.
Matbaa için devlete ödediği paranın dahi kendisine derhal verilmesini talep edecek kadar paragöz olan ve akçeli işler karşılığında yabancılara “alışılmadık biçimde kolaylık” gösteren Yunus Nadi gibi…
Kurduğu Cumhuriyet gazetesi de defalarca benzer rezaletlerle gündeme geldi.
Örneğin,
Cumhuriyet Gazetesi’nin isim hakkını elinde bulunduran Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyelerinin, bağış ve yardımlardan elde edilen gelirlerden aldıkları ballı “huzur hakları” çokça konuşuldu.
Tabii bazen “lağımın patladığı” da oldu.
2008 yılında, dönemin CHP’li Ankara Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’a ait ses kaseti, bu kirli ağı deşifre etti.
Skandal ses kaydında, bir arkadaşına belediyeyi hangi şartlarda yönettiği konusunda dert yanan CHP’li başkan, kimlerle nasıl rüşvet pazarlığı yaptığını, “yamyamlar” dediği CHP’lileri doyurmak için nasıl kapı kapı dolaşarak rüşvet paraları topladığını anlatmanın yanında…
Cumhuriyet gazetesine nasıl maddi destek sağladıklarını ise,
“Cumhuriyet’e büyük desteğimiz oluyor. Bak şimdi Balbay'a (Dönemin Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay) neredeyse 1-1,5 aydır ödeyeceğiz. 100 milyar ödememiz lazım; yok çıkmadı adamlardan gazete alıyoruz, ilan veriyoruz, yazı yazıyoruz. Kolay değil gazete..." sözleriyle itiraf etmişti.
*
Sözde “rejim bekçiliği” adı altında dindar insanları ve seçilmiş meşru iktidarları hedef almayı alışkanlık haline getiren Cumhuriyet gazetesi, şu sıralar bir gazete için en ağır suçlardan olan “çıkar karşılığı haber yazma” rezaletiyle çalkalanıyor.
1978'de, İskenderun limanında yaşanan bir silah kaçakçılığına adı karışan ve Türkiye aleyhine yurtdışında faaliyet gösteren ASALA gibi Ermeni terör örgütlerinin uzantısı olan Overco firmasını, 13 Nisan 1981 tarihli manşet haberiyle aklayarak, firmanın açıklamasına manşetinde yer veren Cumhuriyet gazetesi…
Şimdi de, çoğunluk hissesi Çinli bir teknoloji şirketine ait olan bir firma yetkililerinden, 2022 yılında hazırlanan 7416 sayılı e-ticaret kanunu aleyhine yayınlar yapmak için çikolata kutusu içinde 500 bin lira rüşvet aldığı iddiasıyla çalkalanıyor.
Eski gazete çalışanları ve Cumhuriyet Gazetesi Vakfı arasında patlak veren rüşvet karşılığı haber rezaleti, şimdilik yargıya taşınmış durumda…
Kanun ilk gündeme geldiğinde, “Kartlar yeniden dağıtılacak” diyerek, “yeni kanunun e-ticarette tekelleşmenin önünü kapatmayı amaçladığını” vurgulayarak destek çıkan Cumhuriyet gazetesinin, 5 ay sonra ağız değiştirerek defalarca yasayı eleştiren haberler yapması, dönen kirli çarkı belgelemeye yetiyor.
İşin içine bir de Cumhuriyetin yabancılara “alışılmadık biçimde kolaylık” gösteren kirli geçmişi eklenince, geriye pek de tartışılacak bir şey kalmıyor.
*
Bu arada!..
Geçtiğimiz ocak ayında hayatını kaybeden ve uzun yıllar Cumhuriyet’te çalışan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Orhan Erinç, "Para karşılığı habercilik Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ne ve tümüyle kurallara aykırı bir durum” demişti.
Şimdi hayatta olsa nasıl kıvırırdı bilinmez ama daha önce aldığı ballı “huzur hakkı” paralarıyla gündeme gelen Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, savunmasıyla “bu kadarına pes” dedirtti.
Sipariş haberler karşılığında çikolata kutuları içerisinde dönen rüşvet çarkına göz yummakla suçlanan Coşkun, kaleme aldığı “Cumhuriyet bir Kuvayı Milliye kuruluşudur” başlıklı yazısında, Cumhuriyet gazetesinin suikaste kurban giden yazarı Uğur Mumcu’ya rahmet okutacak cinsten bir savunma yaptı.
Mumcu, “Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır" demişti.
Alev Coşkun’un da yazısında,
“ADD tarafından 2022 yılının Atatürkçüsü seçilen, Atatürk hakkında 20’ye yakın kitap yazan Alev Coşkun zaten buna izin veremezdi” diyerek, kendini temize çıkarmaya çalışmış.
Sizi bilmem ama Cumhuriyet’in hiç de alışılmadık biçimdeki kolaylıklarına aşina olan biri olarak ben şahsen ikna oldum…
Kesinlikle tatlı yiyip acı yazmışlar!..
Yorumlar20