Fransa yanarken dans eden o kız!

  • GİRİŞ03.07.2023 10:14
  • GÜNCELLEME05.07.2023 08:35

Ayşe Arman…

Adanalı bir baba ile Alman bir anneden dünyaya geldi.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken gazeteciliğe başladı. Çeşitli medya kuruluşlarında çalıştıktan sonra Hürriyet’e geçti.

27 yıl boyunca çalıştığı Hürriyet’te, ismi “Yatak Odası Yazarı”na çıktı.

Koca koca adamlarla yataklarda röportajlar yapıp, çektirdiği fotoğrafları gazetelerde neşretti.

Sözde mağdurlarmış gibi, “gay”lerle ve “eşcinseller”le mülakatlar yapıp, LGBTİ sapkınlığını meşrulaştırmaya çalıştı.

Bir gazeteciden çok, “uçuk kadın” kontenjanından “laikçi kesimin” temsilciliğine soyundu.

Fatih’te “mini etekle”, Nişantaşı’nda “tesettürle” dolaşarak, halkın sinir uçlarıyla oynadı.

Ülkemizde yıllarca başörtülü kadınlara yapılan saldırıları görmezden geldiği yetmezmiş gibi,

“Zulmün adı haşema” başlıklı yazılar yazarak, kıyafet özgürlüğünü çiğnedi.

Sonra da hiç utanmadan, malum cenâhın başlattığı ‘Kıyafetime Karışma’ kampanyasına destek verdi.

Nikâh yetkisinin müftülüklere verilmesine karşı çıkarak, yasa tasarısının derhal geri çekilmesi gerektiğini söyleyecek kadar ileri gitti.

Feminist bir üslup kullandığı halde, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’na yönelik tacize varan ifadeler kullanan CHP lideri Kılıçdaroğlu’na sahip çıkarak, “Kılıçdaroğlu yüzde 100 haklı” şeklinde rezil yazılar yazdı.

Türkiye’nin ilk “sivil darbe girişimi” olan Gezi Parkı vahşetinin en önemli savunucuları arasında yer aldı.

Üç-beş ağacı bahane ederek Türkiye’yi ateşe vermekten çekinmeyen çapulcuları gazlayan Arman, “Bana dokunmayan yılan 1000 yıl yaşasın devri bitti… Yaşananlar, Türkiye’de kesinlikle bi şeylerin başlangıcı” şeklinde provokatif paylaşımlar yaptı.

Akabinde ise, “yaptığı röportajlardan para alarak gazeteciliği ticarete alet ettiği” iddiasıyla Hürriyet gazetesinden atılarak, medya tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

*

Sırf güzel görünmediği için babasının cenazesinde ağlarken çekilmiş fotoğrafının kullanılmasından rahatsız olan…

Dahası…

Saç tasarımcısının, saçlarının rengini biraz fazla açması üzerine depresyona giren Ayşe Arman…

Paris’te yaşadığı dönemde, topladığı “erotik” tablolarla, kadınlara ve kumara olan zaafıyla ismi Osmanlılar arasında "Süslü Şerif"e çıkan diplomatlardan Halil Şerif Paşa’nın torunu Betül Mardin’in oğlu ile evli.

Arman’ın bu evlilikten “Alya” adında bir kızı var.

Ayşe Arman yıllar önce kızıyla ilgili en büyük planının, “Alya’nın, annesinin ‘Alman disiplini’nden hakkına düşen payı alması” olduğunu söylemişti.

Bu yüzden de Alya’yı, annesi Veronika Arman’ın bale okulunda, hızlandırılmış dans kursuna yazdırmıştı.

Alman anneanne Veronika da,

“Bak Alyacım, benim okulumda ağzında çiklet olmaz. Dans ciddi bir şey. Disiplin gerekiyor. Saçlarını da toplayacağız. Öyle ‘Yoruldum su içmek istiyorum’ da yok. Konsantre olacaksın.” diyerek, torunu Alya’ya, güya “ciddi” bir şey olan “dans” konusunda gereken nutukları çekmişti.

*

Derken…

Bir zamanlar “Süslü” Halil Şerif Paşa’nın “sefahat alemi” sürdüğü Fransa…

Bir hafta önce polisin ‘dur’ ihtarına uymayan 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel Merzouk'un öldürülmesiyle başlayan olaylar sonrası savaş alanına döndü.

Çoğunluğu genç yaşta, 2 binin üzerinde gösterici gözaltına alınırken, bazı kentlerde sokağa çıkma kısıtlaması getirildi.

Hayatın felç olduğu ülkede çıkan olayları bahane eden ve 45 bin polisin, zırhlı araçların ve özel birliklerin müdahalesini yetersiz bulan aşırı sağcılar, “fırsat bu fırsat” diyerek, ellerinde sopalarla göstericileri, özellikle de göçmen asıllıları linç etmeye başladı.

İç savaşın eşiğindeki Fransa’da, halka yönelik orantısız şiddet karşısında ne İngiltere’nin, ne Avrupa Birliği ülkelerinin ne de Amerika’nın sesi çıkmıyor.

Gezi olaylarında, “meşru müdahale hakkı” olduğu halde Türkiye Cumhuriyeti devletine “polisi çekin”, “göstericilerle pazarlık masasına oturun” şeklinde küstah çağrılar yapan Batılılar, Fransa’da 17 yaşında bir çocuğun katledilmesi sonrası başlayan olaylarda ise adeta üç maymunu oynuyor.

*

Fransa işte bu haldeyken, ülke “ikinci sınıf insan muamelesi” görenlerin yaktığı “özgürlük” ateşiyle yangın yerine dönmüşken…

Nice sokaklarında, “yalın ayak” dans eden genç bir kız belirdi.

Herkes çok kötü dans eden gizemli dansçının kimliğini merak ederken, bu genç kız Gazeteci Ayşe Arman’ın kızı Alya Dormen çıktı.

Alya’nın Fransa’daki o zavallı halini görünce…

Aklıma, Gezi olaylarında hurdaya dönmüş bir canlı yayın aracının üzerindeki eylemcinin fotoğrafını, “Ne varsa gençlerde var” notuyla paylaşan annesi Ayşe Arman geldi.

Türkiye’deki Gezi ihanetine benzin döken Ayşe Arman, Fransa’daki özgürlük ateşini yaptığı saçma sapan dansıyla perdelemeye çalışan kızıyla kim bilir ne kadar gurur duymuştur diye kendi kendime sormadan edemedim!..

Yorumlar13

  • Kompataro 1 yıl önce Şikayet Et
    Kızı mı gördün sadece
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • murat 1 yıl önce Şikayet Et
    o şerif denen adamın adı bir zamanlar bo şerif diye söylenirmiş itibarlı kişi anlamında adam zamanla itibarını kaybedince boş herif demişler
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • murat 1 yıl önce Şikayet Et
    gezi olaylarında kaygılıyız diye gazetelere ilan veren guruh neredesiniz çok sevdiginiz tatile gittiginiz parisiniz yanıyor hadi zırlasanızya kaygılıyız diye sahtekar vatan hainleri
    Cevapla Toplam 16 beğeni
  • murat 1 yıl önce Şikayet Et
    zekeriya bey teşekkür merhum hasan karakaya agabeyde sizin gibi yazardı ama o bayramlık agzını açardı siz sınırı geçmiyorsunuz
    Cevapla Toplam 13 beğeni
  • Zenci türk 1 yıl önce Şikayet Et
    Yormayın kendinizi. Turkiye onların. Ölünce bayrağa sarılırlar. Parya ve garip olmaya, asker olup ölmeye devam. Son 20 yılda da bu değişmedi. Bazıları kendi çaplarında parya ve gariplikten çıktılar. Zenci turk zenci müslüman olmaya devam.
    Cevapla Toplam 12 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat