“Karma Eğitim” ve Laikçilerin iflah olmaz “gericiliği!”
- GİRİŞ14.07.2023 08:33
- GÜNCELLEME15.07.2023 09:09
Aylardır CHP’deki “baba-oğul kavgası” ile meşgul edilen Türkiye, nihayet gerçek bir “sorun”u gündemine aldı.
Katıldığı bir canlı yayında, kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin "Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum" gerekçesini öne sürdüğünü belirten Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Milli Eğitim olarak birincil hedefim ne? Kız çocuklarının okullaşması sağlamaktır. O zaman veliyi ikna etmek için biz, gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz” sözleri ile “yüzyılın pedagojik yanlışı” olarak görülen “karma eğitim” ile ilgili tartışmanın fitilini ateşledi.
Bakan Bey’in sözleri başta CHP ve fonlu medyası olmak üzere özellikle laikçi camiada büyük bir rahatsızlığa sebep oldu.
CHP adına konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, “Milli Eğitim Bakanı’nın böylesi sözler söyleyebilmesi hiçbir koşulda kabul edilemez” derken…
Son dönemde çikolata kutularından gelen para miktarına göre sipariş haberler yazdığı deşifre olan sözde “laikçilerin son kalesi” Cumhuriyet gazetesi ise, “laik eğitime darbe vurur” manşetiyle, Bakan Bey’in “kız okullarının açılması” yönündeki açıklamasına “gericilik” yaftası vurdu.
Zira malum zihniyete göre;
3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Cumhuriyet Türkiye’sinde sözde “eğitimde ikilik” ortadan kalkmış…
Kızlarla erkeklerin bir arada okudukları “laik karma okullarla” daha demokrat(!), sorgulayıcı(!), aydınlanmacı(!) ve ezbere dayanmayan bir eğitim sistemine geçilmişti.
Bu savunmayı yapanlar nedense…
Cumhuriyet devrimlerinin bir yansıması olan sözkonusu inkılaplarda imzası olan Atatürk’ün bile kendi çıkardığı kanundan 2 yıl sonra, 1926’da, manevi kızları Rukiye, Nebile ve Afet hanımları…
Sadece ülkede yaşayan gayr-ı Müslimlerin kızlarına eğitim vermesi için rahibeler tarafından kurulan Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi’ne yazdırarak, “karma eğitim” yerine “müstakil eğitimi” tercih ettiğini görmek istemiyor…
Bunun yanında, ‘Çalıkuşu’nun Feride’sinden tutun da…
“Türkiye’nin mücevher kızı” olarak lanse edilen Atatürk Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yakut Irmak Özden’e..
Ayla Algan’dan, “Kamusal alanda Allah olmaz” deme cüretinde bulunan ve Cumhuriyet’teki köşesinden Müslümanlara saydıran Mine G.Kırıkkanat’a kadar…
Sözde laikliğin teminatı olan çok sayıda kadının, Filles de la Charite rahibeleri tarafından kurulan Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’nde okumuş olmasından rahatsızlık duymuyor.
Dahası…
Bu ülkede Atatürk döneminden başlayarak 70 yıl boyunca hiç sorunsuz, ayrı kız liseleri, ayrı erkek liseleri pekâlâ açılabiliyordu.
İddia edildiği gibi “Laik cumhuriyet”e de hiçbir şey olmuyordu.
*
Türkiye’de ne olduysa 28 Şubat’ta oldu.
CHP’nin yavrusu DSP’den o dönem Milli Eğitim Bakanı olan Metin Bostancıoğlu, 1999-2000 öğretim yılından itibaren özel öğretim kurumları dâhil ülkede “karma eğitim mecburiyeti” getirdi.
Sırf İmam Hatiplerdeki müstakil eğitime son vermek için İstanbul Erkek Lisesi’ne “kız”, Çemberlitaş Kız Lisesi’ne “erkek” öğrenci alındı…
O günlerin tanıkları…
Genç cumhuriyete “terbiyeli, aydın, hanımefendi” kızlar yetiştirmesiyle nam salan Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi karma eğitime geçtiğinde, erkekleri gören kızların "Aaa! Erkek!" diye bağırıp delikanlılardan makas aldıklarını, durmadan onları “mıncırdıklarını” anlatıyor.
Tabii kız ve erkek öğrencilerinin fingirdeşmesinin laikliğe bir zararı olmuyor…
*
Evet!..
Türkiye’de sözde “ilericilik” adına dönemin Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu’nun dayatmasıyla “karma eğitim” modeli zorunlu hale gelirken, Batılı ülkeler “karma liselerin” zararını tartışıyordu.
Dönemin Alman Sosyal Demokrat Milli Eğitim Bakanı Gabriele Behler, 1998 yılında bütün eğitim kurumlarına gönderdiği bir yazıda, “karma eğitim” üzerinde yeniden düşünülmesini istiyor ve şu görüşleri savunuyordu:
"Benim yaşımdaki bütün hanımlar gibi ben de bir kız lisesinde okudum. O zamanlar bu ayırımı can sıkıcı buluyordum. 70'li yıllarda hepimiz, karma eğitimin erkeklerle kızlar arasında şans eşitliğini sağlayacağına inandık. Meğer bu, aşırı iyimser bir bakış açısıymış. Zira bugün sadece azınlık durumundaki bazı kızlar, üniversitede elektronik ve fizik eğitimi görüyor. Buna mukabil, kızlarımız yoğun bir şekilde edebiyat ve dil bölümlerine hücum ediyorlar. Oysa bu bölümler onlara, bilindiği gibi, daha az ücret ödenen ve sıklıkla işsiz kalınabilen meslekleri kazandırıyor."
Bakan hanım bunları söylerken…
Merkezi Münih’te bulunan Devlet Pedogoji ve Eğitim Araştırmaları Enstitüsü, Prof. Dr.Thomas Schafer’in koordinasyonunda yürütülen araştırmada ise,
“Karma eğitim, sanıldığı gibi öğrenciler açısından verimli değil. Hatta yüzyılın en büyük pedogojik yanlışı” sonucuna varıyordu.
Başta ABD ve Danimarka olmak üzere pek çok ülke de, öğrencilerin derse odaklanmasına engel olduğu, verimi düşürdüğü, taciz ve şiddeti tetiklediği gerekçesiyle karma eğitim yerine “tercihe dayalı” bir eğitim sistemine yöneliyordu.
Hillary Clinton ve Madeleine Albright gibi dünyaya yön veren kadınların “kız üniversitelerini bitirdiği Amerika’da, 1995 yılında 3 devlet okulunda yürütülen ayrı eğitim uygulaması, 2007’de 253 okula çıktı.
2018 yılı itibariyle Amerika’daki 506 lisenin 116’sında kız ve erkek öğrencileri ayrı okutulurken, 389’unda ise sınıflarda ayrı bir şekilde eğitim işleniyor.
ABD’deki 84 üniversitede de sadece kız öğrencileri kabul ediyor. Yine eğitimde ileri seviyedeki ülkelerden Japonya’da, “kadın üniversiteleri” bir asırdan fazla süredir kesintisiz eğitim veriyor.
*
Türkiye’deki bu ihtiyacı gören ve “tavsiye” niteliğinde kararlar alan “Milli Eğitim Şurası”, 2014 yılındaki toplantısında, “Bu ülkede 70 yıl boyunca ayrı kız liseleri, ayrı erkek liseleri açılabiliyordu. Karma eğitim 28 Şubat’ın uygulaması. Biz Atatürk döneminin uygulamasına geri dönülsün diyoruz” savunması getirilmişti.
O günden sonra bu ihtiyacı açıkça dile getiren isimlerden biri de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin oldu.
Kemalist düşünce yapısındaki CHP ve aveneleri ise şimdilerde 28 Şubat’ta dayatılan “karma eğitim” modeli yerine Atatürk döneminde uygulanan “tercihli eğitim modeline” geri dönülmesini “gericilik” olarak değerlendiriyor.
Oysa asıl gerici kendileri
Zira her zaman çağın gerisinde kalan onlar oluyor!
Yorumlar92