Önder Sav’ı hiç bu kadar aciz görmemiştik!
- GİRİŞ31.07.2023 08:56
- GÜNCELLEME01.08.2023 08:03
Önder Sav!
Balıkesir’in Manyas ilçesine bağlı Işıklar köyünde, çiftçilikle uğraşan Çerkez kökenli Hayrettin Bey’in oğlu olarak 1937’de dünyaya geldi.
Işıklar Köyü, Yunan işgalinden önce Kuva-yi Milliye Hareketi’ne başkaldıran Ahmet Anzavur’un kontrolüne girmişti.
Köyü, Anzavur’dan geri alan ise daha sonra Atatürk’e isyan bayrağı açan Çerkez Ethem’di.
İşte böyle bir geçmişi olan köyünü terk eden Sav, üniversite eğitimi için Ankara’ya gitti.
Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra serbest avukatlık yaptı.
1950’lerin sonunda, CHP’de İsmet İnönü’nün varisi olarak görülen Turhan Feyzioğlu’nun vasıtasıyla siyasete girdi.
Feyzioğlu, hasta olduğu dönemde kendisi gibi bir hukukçu olan bu çiçeği burnunda siyasetçiyi 19 yaşında kürsülere çıkardı.
Fakat genç siyasetçi Sav’ın kitabında “vefa”ya yer yoktu.
Kendisine siyaset yolunu açan Feyzioğlu’nu en çok ihtiyacı olduğu dönemde yüzüstü bırakarak CHP’de esen “Karaoğlan fırtınası”na kapıldı ve Bülent Ecevit’in yanında saf tuttu.
Genel Sekreter Bülent Ecevit ile İsmet İnönü arasında, 1972’de yaşanan “genel başkanlık” yarışında Ecevit’i destekledi
Bu desteğinin karşılığını, 1973 seçimlerinde Ankara’dan milletvekili seçilerek aldı.
1974 yılında, CHP-MSP Koalisyonuyla kurulan 1. Ecevit hükümetinde, henüz 37 yaşında iken Çalışma Bakanlığı’na getirildi.
Erbakan’ın talimatı ile yapılan Kıbrıs çıkarmasında başarı sağlanabilmesi için kabine olarak Kocatepe Camisi’ne dua için gidilecekken, genç bakan Önder Sav “abdestinin olmadığını” bahane ederek duaya gitmekten vazgeçti. Onu gören tüm CHP’liler aynı mazereti ileri sürerek camiye gitmedi. Koca camide sadece 7 kişi “Kıbrıs zaferi” için dua etti.
1976 tarihinde ise, “Ankara Devrimci Belediyeler Derneği” kurucuları arasında yer alarak, “yerel yönetimlerin özerkliğini” savundu.
12 Eylül'ün hemen öncesinde ise bu kez Ecevit yönetimine bayrak açtı.
Darbenin ardından CHP kapatılınca, bir dönem SHP'de siyaset yapan Baykal ile birlikte hareket etti.
Sonra siyasete ara verip, asıl mesleğine döndü. Önce Ankara Barosu’nda, daha sonra Türkiye Barolar Birliği’nde görev yaptı. 1989 yılında seçildiği Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı görevini 1995 yılına kadar yürüttü.
“Umut davası”nda ve “Sivas olayları”nda müdahil avukatlık yaptı.
Ankara DGM’deki Sivas duruşmasına CHP seçim otobüsüyle çok sayıda insanı yığarak, mahkemeyi etki altına almaya çalıştı.
Madımak’ta ölen 37 kişiye karşılık, olaylara katılan 37 masum hakkında idam kararı çıkmasında etkili oldu. Cezadaki payından dolayı Pir Sultan Abdal Derneği kongresinde ‘başarı(!) ödülü” verildi.
Tabii bu arada sırtındaki cübbesine rağmen siyaseti de ihmal etmedi.
9 Eylül 1992'de, CHP tekrar açıldığında yapılan kurultayda, Erol Tuncer'e karşı dostu Baykal'ı destekledi. Ocak 1996’da, Deniz Baykal’ın teklifi ile yine Ankara’dan milletvekili seçildi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’ndan sonra yeniden Meclis’e giren Sav, 28 Şubat’ın bu çetrefilli günlerinde, “irtica” bahanesiyle Müslümanlarla karşı da amansız bir mücadele yürüttü.
“RP hükümetinin demokratik ve hukuk devletini, cumhuriyeti ve Atatürk inkilaplarını zedelediğini” iddia etti.
Çağdaş Hukukçular ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi laik kuruluşların Ankara’da organize ettiği, “Şeriat’a Karşı Kadın Yürüyüşü”ne katılarak, burada toplumu kutuplaştıracak mesajlar verdi.
Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın, Kur’an-ı Kerim ezberleyen Mahkûmların cezalarında indirim yapılması yönündeki projesinin “demokratik laik hukuk devletine aykırı olduğunu” ileri sürerek, Kazan’ı “bedevi aşireti yöneticisine” benzetti.
El-Ezher Üniversitesi mezunlarına verilen sınıf öğretmenliği hakkını, “laik eğitime darbe” olarak değerlendirdi.
“Tarikat, şeyhlik, müritlik, dedelik, seyitlik, babalık” gibi kavramları “büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber verme” gibi kavramları aynı kefeye koydu.
Rolüne kendini o kadar kaptırdı ki, AK Parti iktidara geldikten sonra da gaflarına devam etti.
Hacca gitmek istediğini anlatan 70 yaşındaki CHP’li bir vatandaşa, "Boş ver Araplara para kaptırma” dedi.
Dönemin Bolu Valisi Mehmet Ali Serindağ ile genel merkezdeki makamında görüşmesi sırasında cep telefonunun 'no' yerine 'yes' tuşuna basması sonucu görüşmesi aynen gazetelere yansıdı.
Öngörülemez siyasi manevralarla yarım asırdan fazla ayakta kalan Sav, zamanla CHP teşkilatlarında o kadar etkili hale geldi ki parti içinde ‘dede’ lakabını aldı.
Baykal tarafından 2001 yılında ‘genel sekreterlik’ görevi ile taçlandırılınca, ‘CHP’nin politbüro önderi’ olarak anılır oldu. Birlikte siyaset yaptığı Baykal ile CHP’yi bir tür ‘eşbaşkanlık sistemi’ ile yönetti.
Bu süreçte, CHP liderliğinde gözü olan Mustafa Sarıgül'ün ihracında da başrolü oynadı. Bizzat Sav'ın emriyle, Sarıgül ile ilgili ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile ilgili rapor hazırlandı.
*
Önder Sav’ın gücünden rahatsız olan parti içi muhaliflerin, Sav'ı etkisizleştirmek için Fransa'da yaşayan oğlu Özgür Sav'a ait uygunsuz görüntülerle şantaj yaptıkları iddia edildi.
Bu iddiadan sonra CHP’de Baykal’a yönelik kaset rezaleti patlak verdi.
Sav, malum kaset sonrası, “53 yıllık dostum” dediği Baykal’ın geri dönmesine karşı çıkarak en net tavrı ortaya koydu.
“Baykal, bizi kendi göbeğimizi kesmekle baş başa bıraktı” diyerek, bu kez Kemal Kılıçdaroğlu’nu açıktan destekledi.
Yeni hareketin “Mehdi”si olarak görülen Kılıçdaroğlu ise “genel başkan” olduktan sonra, yandaş yazarların “Kılıçdaroğlu lider olmak istiyorsa Önder Sav’dan kurtulmalı” dolduruşuna gelerek ilk iş olarak Önder Sav ve ekibini tasfiye etti.
CHP teşkilatları da Sav’ın yağlıboya ile yapılmış bir resmine çarpı işareti çizerek, “CHP Sav’ın tekkesi değildir” diyerek paylaşımlarıyla onu parti tabanında itibarsızlaştırmaya çalıştı.
*
Siyasi yaşamı boyunca CHP’de hep kazanan tarafta yer alan Önder Sav, 13 yıl sonra Kemal Kılıçdaroğlu ile yarım kalan hesabı görmek için yeniden sahneye çıktı.
Siyasi partiler kanunu tüzüğüne göre 3 yıldır kurultay yapmayan Kılıçdaroğlu’nu “gayri meşru” ilan ederek intikamını almaya çalışan Önder Sav, umudunu Ekrem İmamoğlu’na bağlamış durumda.
Kıbrıs çıkarması sırasında abdest almaktan üşenen, mütedeyyin insanlarla mücadele için kadınların yürüyüşüne katılmakta sakınca görmeyen, mahkemeleri etki altına alarak mazlumları idama mahkum ettiren Önder Sav’ın, sırf Kılıçdaroğlu’nu devirmek için bu kez soyadı “İmamoğlu” olan ve seçim döneminde camiden çıkmayan takiyyeci birine umut bağlaması, “Koca Kurt”un düştüğü aciz durumu özetlemeye yetiyor!
Yorumlar28