İzmir’den “şeyh” çıkmazsa ne çıkar?
- GİRİŞ25.09.2023 08:50
- GÜNCELLEME27.09.2023 08:03
“Siyasetin Koca Reis’i” Saadettin Bilgiç, “irtica” bahanesiyle mütedeyyin kesime yönelik zulüm fırtınasının estirildiği 28 Şubat sürecinde yaptığı bir açıklamada;
“İrticanın ne olduğu merak ediliyor. Söyleyelim: Çok eski toplumlarda, eşcinsellik ve livata gibi fiiller övülürdü. Şimdi bazı kanallar eşcinselliği teşvik ediyorsa, budur irtica!” diyerek, ülkedeki asıl irtica tehlikesinin, eşcinselliğin yaygınlaşması olduğuna dikkat çekmişti.
Zira o dönem şair, modacı, stilistler ile sanatçı görünümlü bazı isimlerden oluşan “eşcinsel gettosu” sürekli içinde debelendikleri bu sapkınlığın reklamını yapıyordu.
“Adam” mı, yoksa “madam” mı olduğu belli olmayan bazı sözde “star”ların, hemcinsleriyle çekilen uygunsuz görüntüleri magazin programlarında servis edilerek, Allah’ın lanetlediği fiiller normalleştirilmeye çalışılıyordu.
O dönem Hıristiyan aydınlar bile, “Hiçbir terörist saldırı bize bunun kadar zarar veremez” diyerek eşcinsel sapkınlık tehlikesine dikkat çekerken…
Cuntacılardan cesaret alan kartel gazeteleri, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet’e bile “eşcinsel” iftirası atacak kadar alçaklaşıyorlardı.
*
AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte sapkınlar da stratejilerini değiştirdi.
İlk “Onur”suz yürüyüşlerini 2 Temmuz 1993’te, Madımak otelinin yandığı günde yapan ve önceleri kendilerini popüler kültür araçlarıyla şirin göstermeye çalışan eşcinsel lobisi, Batı’dan gelen fonlar ve sözde akademisyenlerin hazırladığı düzmece raporlarla, AK Parti iktidarında kendilerine yönelik sistematik bir “hak ihlali” varmış algısı oluşturmaya çalıştı.
Münferit bazı hadiseleri ve fuhuş pazarlığı sebebiyle yaşanan cinayetleri köpürten muhalif medya ise yayınlarıyla sanki Türkiye’de eşcinsellere yönelik toplu kıyım uygulanıyor şeklinde kirli bir manipülasyona imza attı.
Maalesef o dönem hükümetin içine sızan bazı “püsküllü” belalar da bu kumpasa alet oldu.
Bu şiddet algısından sonra bir “masumlaştırma” operasyonu başladı.
Dönemin kartel medyasında sık sık “ben bir eşcinsel annesiyim” şeklindeki röportajlara yer verilerek sapkın tercihler normalmiş gibi gösterildi.
Eşcinsellerin ve travestilerin, gökkuşağı şeklindeki rengârenk paçavralarla yaptıkları 3-5 kişilik eylemleri “dostluk” başlıklarıyla haberleştirildi.
“Nefrete karşı bir yasa lazım” denilerek, cinsel tercihleri sebebiyle eşcinsellerin sözde ayrımcılığa maruz kalmalarının önlenmesi istendi.
İşte bu süreçte…
AK Parti’ye karşı amansız bir mücadele veren ve başörtülü öğrencilere üniversitelerde yaşam hakkı tanımayan dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, 2007 yılında, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ilk “eşcinsel kulübün” kurulmasına izin verdi.
Teziç onanıyla faaliyete başlayan “Gökkuşağı LGBT” adlı sapkın öğrenci kulübü hakkında suç duyurusunda bulunulsa da o dönem Moğultay ruhunun hüküm sürdüğü adliyelerden müspet bir karar çıkmadı.
2008 yılında, isminde “Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel” ifadeleri barındırdığı için Lambda İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği mahkeme kararı ile kapatıldı.
Fakat Yargıtay’ın “gerek yok” açıklaması yüzünden kararını yeniden inceleyen
İstanbul Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, kapattığı sapkın derneğin yeniden açılmasına göz yummak zorunda kaldı.
*
Dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet eski Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın eşcinsel sapkınlığa yönelik “Eşcinsellik hastalık, tedavi edilmeli” açıklaması ise CHP’liler ile LGBTİ sapkınlar arasındaki gizli ilişkiyi alenileştirdi.
O güne kadar eşcinsel sapkınların randevu talebine bile cevap vermekten çekinen CHP’liler, bakan Kavaf’ın açıklamasından sonra yılmaz birer LGBTİ savunucu oldu.
Durumdan vazife çıkaran CHP’li Mehmet Sevigen bile sapkınların hamiliğine soyunarak, “Ortada bir hastalık varsa, o Sayın Bakan’ın kafasında olan hastalıktır” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun malum kaset sonrası CHP’nin başına geçmesiyle partinin kapıları da eşcinsel sapkınlara ardına kadar açılmış oldu.
YSK tarafından milletvekilliği başvurusu veto edilen Öykü Özen adlı transseksüel, Kemal Bey’den aldığı cesaretle CHP’den “milletvekili aday adaylığı” başvurusu yaptı.
Kılıçdaroğlu döneminde, LGBTİ’ler için ilk kez Meclis’te soru önergesi verildi.
“LGBTİ Türk aile yapısını neden bozsun” dediği için eşcinsel sapkınlar tarafından “fahri üye” ilan edilen Kemal Bey, 2012 yılında ise LGBT Derneği üyelerini kabul ederek, Gazi Meclis’te eşcinselleri ağırlayan ilk parti lideri oldu.
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde eşcinsellere yönelik her türlü özgürlüğün önünü açma sözü veren Kılıçdaroğlu, lezbiyenlerle “Dürüstlük Taahhütnamesi” bile imzaladı.
*
Kemal Bey’in açtığı yoldan şimdi CHP’li belediye başkanları yürüyor.
Sapkınların çatı kuruluşu KAOS GL tarafından hazırlanan ‘Fon Rehberi’nde, Beşiktaş, Kadıköy ve Şişli Belediyeleri, eşcinsellere en çok destek veren CHP’li belediyeler arasında yer alıyor.
Göreve gelir gelmez, İBB bünyesinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şube Müdürlüğü” kurmaya çalışan…
Eşcinselleri işe aldığı yetmezmiş gibi bir de İBB personeline zorunlu olarak “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersi veren İmamoğlu’nun ise “Eşcinsel evlilikleri onaylıyor musunuz?” sorusuna verdiği cevap, hala bir ibret vesikası olarak oracıkta duruyor.
*
Malumunuz, Cenâb-ı Hakk Lût kavmini işte bu pis fiiller sebebiyle yerle bir etmişti
Hz. Lut Peygamberin kavminden sonra eşcinsel sapkınlıkta en uç noktaya gidenler ise Antik Yunanlılardı.
Filmi yapılan Spartalı 300 kişilik özel savaşçı birliğinin bile gerçekte “150 çift sevgili”den oluşan bir homo birliği olduğu öne sürülmüştü.
İşte bu sapkın Yunanlılara hayranlığı ile bilinen ve geçtiğimiz ay Yunanlıların ayyaş tanrısı Dionysos adına ilki milattan önce 534’te düzenlenen “Dionysos Şenlikleri”nin tam 2 bin 557 yıl sonra Seferihisar’da yeniden canlanmasına yardımcı olan CHP’li Tunç Soyer, önceki gün ilginç bir itirafta bulundu.
Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz “Genç LGBTİ’lileri” makamında ağırlayan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi binasının taşıyıcı kolonlarını sapkınların renklerine boyayan Soyer, katıldığı bir canlı yayında, “LGBTİ’lerin emrinde olduklarını” ve belediye bünyesinde eşcinseller için bir “daire başkanlığı” kurduklarını söyledi.
İslamiyet’ten binlerce yıl önce ortaya çıkan Lutiliği meşrulaştırmak için çok tehlikeli bir adım atmakta sakınca görmeyen Bay Soyer…
Sıra MEB, Diyanet, Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan ve İslam’ın özünün anlatıldığı, Kur’an-ı Kerim’in öğretildiği, millet-memleket-doğa sevgisinin öğrencilere aşılandığı ÇEDES protokolüne gelince, güya gençleri ve çocukları korumak için ilginç bir çıkış yaptı.
İzmir'in ÇEDES projesi kapsamında pilot il seçilmesine tepki gösteren CHP’li Soyer, “İzmir’den size bir şeyh çıkmaz!” dedi.
Soyer’in “şeyh” dediği, şunun şurasında 1400 yıllık mesele…
Oysa emrinde olduğunu açıkladığı eşcinsellerin en az 4000 bin yıllık geçmişi var!
Kimin “gerici” olduğunu ve kendi “irtica”sını hortlatmaya çalışan Soyer’in, “şeyh” yerine İzmir’den neler çıkarmaya çalıştığını görüyorsunuz değil mi?
*
Not:
Bu arada, Marmaray’da çekilen ve dün gündem olan o rezil videoyu hem ben hem de bir meslektaşım, Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine sorduk.
Video 2019 yılında, içeriği belirtilmeden “sosyal sorumluluk projesi" kisvesiyle çekilmiş. 4 yıl bekletildikten sonra birden bire piyasaya sürülmüş.
Demek ki neymiş?
AK Parti hükümeti ile mütedeyyin tabanın arasını açmaya yönelik bu sinsi tezgâhlara karşı daha dikkatli olmak gerekiyormuş!
Malum, CHP’liler eşcinseller için daire başkanlığı açarlar, nikah sözü verirler sorun olmaz ama AK Parti’nin en ufak dikkatsizliğini köpürten de yine CHP’liler olur!
Zekeriya Say - Haber7
Yorumlar27