Terlik tankı yendi, sapan da İsrail’i dize getirecek!
- GİRİŞ09.10.2023 09:38
- GÜNCELLEME10.10.2023 09:54
İngiliz tarihçi Timothy Garton Ash, “Ortadoğu Savaşı, Avrupa’da üretilmiştir” demişti.
Prof. Ash’a göre,
“Avrupalılar, öldüre öldüre Yahudilere de öldürmeyi öğretmişlerdi.”
Katolik Avrupalıların, Yahudi katletmek için kendilerine göre mazeretleri vardı…
Mesela,
Onlara göre, “Hz. İsa’nın katili oldukları için her Yahudi öldürülmeyi hak ediyordu.”
Ayrıca, 14. asırda Avrupa'da vebayı Yahudilerin kasıtlı olarak yaydığına inanılıyordu.
Bu yüzden o kadar çok Yahudi öldürülmüştü ki, neredeyse Avrupa’dan kökleri kazınacaktı.
Doğu Avrupa’da ve Rusya’da yaşanan “Pogrom” ile son olarak Nazilerin soykırımı, Yahudilere yönelik etnik kıyımlardan bazıları.
Polonya ve Almanya’daki kıyımlardan kurtulan Yahudi nüfusunun yüzde 95’i kaçarak Avrupa’yı terk etti ve büyük bir kısmı Filistin’e geldi.
Avrupa’da ölerek öldürmeyi öğrenen Yahudiler, tecrübelerini Filistinliler üzerinde pratiğe döktüler.
Gelir gelmez Müslüman kanı döküp, Filistinlilerin başına bela oldular.
14 Mayıs 1948’de İsrail’in kuruluşunu ilan eden Siyonist Yahudiler, 75 yılda on binlerce Filistinliyi öldürdüler.
Kundaklardaki bebeklerden tutun da plajlarda oynayan çocuklara, engellilerden yaşlılara ve sokak ortasında yürüyen kadınlardan genç kızlara kadar çok sayıda masum sivili vahşice katlettiler.
70 yaşında, yürüme engelli Şeyh Ahmet Yasin’i tekerlekli sandalyede iken füzeyle şehit ettiler.
İsrailli Yahudiler, Avrupa’da uğradıkları katliamın çok daha dehşetlisini tüm dünyanın gözleri önünde Filistinlileri boğazlayarak sergilediler.
Bu vahşi cinayetlere de kendi elleriyle tahrif ettikleri Tevrat’a ekledikleri;
"Et yiyin ve kan için, yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz" şeklindeki hezeyanlarla kutsallık atfettiler.
“Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür” şeklindeki uyduruk ayetlerle katliamlarına kılıf uydurdular.
Adeta kana susamış vampirler gibi davrandılar…
*
İstedikleri kadar vahşice ve adice cinayetler işleseler de biz inanıyor ve biliyoruz ki;
“Hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmez!”
Elbette o gün gelecek ve Filistin topraklarını işgal eden, İslam’ın ebedi parçası Kudüs’ü başkent ilan eden, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenleyen ve Gazze’yi adeta açık hava hapishanesine çeviren Siyonist haydutlar döktükleri kanda boğulacaklar.
Hamas’lı mücahitlerin önceki gün başlattığı ve bölge tarihinde benzeri görülmemiş “Aksa Tufanı” operasyonu işte bu tarihi hesaplaşmanın muştusu niteliğinde…
İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın gafil avlandığı…
Hava savunma sistemi “Demir Kubbe”nin delik deşik olduğu…
Paramotorlarla ve motosikletlerle işgal altındaki topraklara giren İzzeddin El Kassam Tugaylarının yüzlerce İsrail askerini öldürüp, aralarında üst düzey generallerin de olduğu çok sayıda güvenlik personelini esir aldığı…
Onlarca tank ile zırhlı araçlar ve askeri mühimmatın Filistinlilerin eline geçtiği ‘Aksa Tufanı’, “haydut devlet” İsrail’in balonunu resmen söndürdü.
“Komutanı Hz. Muhammed olan” Filistinlilerin, en modern silahlara sahip olan ve “yenilmez” sanılan İsrail’in aslında “kâğıttan kaplan” olduğunu tüm dünyaya gösterdi.
*
Bu durumu idrak edemeyen birileri de çıkmış, “İsrail’in 11 Eylül’ü” diyerek, bir yandan Filistinli mücahitleri “terörist” gibi gösteriyor, diğer yandan Hamas’ın, dolayısıyla Gazze’nin çok büyük bir bedel ödeyeceğini söyleyerek İsrail’in olası katliamını meşrulaştırmaya çalışıyor.
Üstelik tüm bu propaganda yürütülürken, Tel Aviv ve Kudüs'te sirenler çalıyordu…
İzzeddin El Kassam Tugayları, Ofakim, Sderot, Yad Mordechai, Kfar Aza, Be'eri, Yeted ve Kissufim gibi İsrail yerleşim alanlarında ilerlemeye devam ediyordu.
“Hesap soracak” dedikleri İsrail’in “Derinlik Birliği” adlı sözde en seçkin birliğinin komutanı ise donla esir alınmıştı.
Havalimanına akın eden İsrailli işgalciler ise uçuşların yetersiz kalması üzerine görevlilerle tartışıyordu.
*
Tabii, “11 Eylül” benzetmesini görünce aklıma, “İkiz Kuleler”in vurulmasının ardından 7 Ekim 2001’de, Kabil’de havanın kararmasıyla başlayan 9. Haçlı Seferi geldi.
20 yıl boyunca Afganistan’da masum kanı döken Amerikalılar, 15 Ağustos 2021’de, Taliban’ın Kabil’e yeniden girmesiyle, pılını pırtını toplamadan kaçmıştı.
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de, “Taliban savaşı kazandı” diyerek, Haçlı İttifakı’nın yenildiğini itiraf etmişti.
İçimizdeki fondaşlar ise “Tank terlike yenildi” diyerek, efendilerinin ardından ağıt yakmıştı.
*
Dün tankı terlikle yenen Müslümanlar, İnşallah şimdi de İsrail’i sapanla dize getirecekler.
Zaten İzzeddin Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde,
"Önümüze çekirge gibi düşen, yüzlercesinin silahlarını ve tanklarını direnişçilerimizin önünde bırakıp kaçtığı orduyla mı bizi tehdit ediyorsunuz" diyerek Siyonistlerin yaşadığı bozgunu dile getirdi.
İşin tuhaf yanı ise Hamas, İsrail’e meydan okurken…
3. Kocaeli Kitap Fuarı’na katılan eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın,
“Senin ne gücün var? Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz. Senin teknik aletlerini, ihtiyaçlarını dışarıdan karşılıyoruz. Sen 2 tane uydurma füze atıyorsun, İsrail’de sinek vızıltısı gibi geliyor” diyerek, Hamas’ı küçümsedi.
Oysa Nemrut’u öldüren de küçücük bir sinek değil miydi?
*
Yazıyı ibretlik bir sözle noktalayalım:
Yahudileri Filistin'e göç etmeye zorlayan İngiltere'nin Musevi asıllı Başbakanı Benjamin Disraelli;
“Umutsuzluk, sersemlerin elde ettiği bir sonuçtur” der.
Yahudiler işte o bozuk itikatlarıyla sersemlik etmediler, azmettiler Mescidi Aksa’nın kapısına dayandılar.
O halde bizim, “dini bütün” ağabeylerimize ne oluyor;
Filistin halkının bir gün Siyonistleri favorilerinden tutup Kudüs’ten atarak, bu alçak işgali bitirebileceklerine neden inanmak istemiyorlar?!..
Yorumlar14