Çeyrek asır geciken TTB kararı!

  • GİRİŞ01.12.2023 09:44
  • GÜNCELLEME02.12.2023 09:42

2000 yılının son aylarıydı…

Türkiye’deki 18 cezaevinde kalan PKK’lı, MLKP’li, TİKKO’lu ve DHKP-C’li teröristlerden oluşan toplamda 1000 tutuklu ve hükümlü, “F tipi cezaevlerini” protesto etmek için açlık grevi başlatmıştı.

Günler geçtikçe ölüm orucuna yatan mahkûmların sağlık durumu kritik bir hal almaya başlayınca, Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları imzaladıkları “üçlü protokol” ile eylemcilerin istemleri dışında ağızdan ya da serum yoluyla beslenmelerini kararlaştırdı.

Mesleği “insanı yaşatmak” olan hekimlerin çatı kuruluşu Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ise ‘’Acil Çağrı Metni’’ adıyla yayımladığı bildiriyle "Müdahale etiğe aykırıdır" diyerek açlık grevcilerinin zorla beslenmesine karşı çıktı.

Olası ölümler karşısında harekete geçen Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu bile ölüm orucunun "dini bir suç" olduğunu belirterek, tıbbi müdahale yapmanın gerekli olduğunu bildirirken…

Dönemin TTB yöneticileri,

Açlık grevcisinin zihinsel olarak ehliyetli olduğunu…

Sonu ölümle sonuçlansa da açlık grevinin bir intihar biçimi değil, protesto eylemi olduğunu söyleyerek, grevin devam etmesi için elinden geleni yaptı.

Dönemin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı ve CHP’li Selin Sayek Böke’nin annesi Füsun Sayek ise "Ölüm oruçlarına müdahale eden disiplin cezası alır" diyerek doktorları açıkça tehdit etti.

Bu süreç, siyasal amaçlar uğruna ölümü savunacak kadar ileri giden Türk Tabipler Birliği’nin maskesini düşürdü. TTB’nin gerçekte "doktor etiğini” değil, “teröristlerin etiğini koruduğunu” tescilledi.

*

3 Kasım 2002 seçimlerinden tam 20 gün sonra, AK Parti iktidarının ilk Sağlık Bakanı Recep Akdağ “iyi niyet” göstererek 1980'den beri kimsenin katılmadığı ve herkesle kavgalı olan Türk Tabipler Birliği kongresine katıldı.

Fakat ne olsa beğenirsiniz?

Her türlü siyasi meseleye "devrimci" tavır koymakta sakınca görmeyen TTB Yönetimi, Bakan Akdağ’a da "algılama sorunu var, patolojik bir durum" diye hakaret ederek, gösterdiği iyi niyete pişman etti.

AK Parti’nin “sağlık reformları” karşısında dut yemiş bülbüle dönen ve ara sıra kendilerini hatırlatmak için “daha fazla ücret” talebiyle sembolik eylemler yapan TTB, 2007 yılındaki siyasi atmosfere kapılarak bu kez “laiklik” savunuculuğuna soyundu.

Dönemin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Dr. Gencay Gürsoy, "Türban bir özgürlük sorunu değil, yıllardır siyasi İslâm'ın ve laiklik karşıtı yönelimin simgesidir" diyerek boyundan büyük laflar etti.

6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde olan ve “başörtüsü özgürlüğü” konusunda bile görüş belirtmekte sakınca görmeyen TTB yönetimi, aynı günlerde Ermenistan Tabipler Birliği tarafından kaleme alınan sözde “Ermeni soykırımı” iddialarıyla ilgili ise “soykırım tartışmasına girmeyi doğru bulmadık” diyerek çareyi susmakta buldu.

*

2011 yılında, “Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerin binlerce kurbanının topluca ve alelacele gömüldüğü bir ‘toplu mezarlar’ diyarı” olduğunu söyleyerek dilinin altındaki baklayı çıkarmaya başlayan TTB yönetimi…

2013’te gerçekleşen ve Türkiye’nin ilk sivil darbe girişimi olan “Gezi Olayları” ile artık bir “meslek örgütü” olmaktan çıkarak “siyasi oluşum” halini aldı.

“Hayatı durdurun” diyerek halkı isyana davet eden TTB yönetimi, “Hastaneler eylemcileri fişliyor, kayıtlarını ayrı tutuyor ve bilgiler polisle paylaşılıyor’ şeklinde gerçeği yansıtmayan iddialarda bulundu.

Hazırladığı sözde raporla Gezi’de tam 12 kişinin polis müdahalesiyle kör olduğunu yazdı. Bunların kim olduğu sorulduğunda ise ellerinde veri olmadığını “anonim” bilgilerle böyle bir iftirayı uydurduklarını kabul etti.

*

11 Temmuz 2015’te çözüm sürecinin sona ermesiyle, TTB de safını açıkça belli etti.

Tam 50 gün sonra Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde görev yapan doktor Abdullah Biroğul, PKK tarafından şehit edildiğinde terör örgütü PKK’nın ismini zikretmeyen TTB, “Ülkemizi kan gölüne çeviren, söylemleri ile mevcut çatışma ve şiddet ortamını tırmandıran herkes Dr. Abdullah Biroğul’un katlinden sorumludur” diyerek suçu devlete attı.

Birkaç ay sonra PKK’nın sözde “özyönetim” adı altında başlattığı “çukur kalkışmasında” ise bölgede güvenlik güçlerinin sürdürdüğü operasyonları eleştirdi.

PKK destekçisi imzacı akademisyenlerden olduğu belgelenen TTB’nin bir önceki Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, teröre ve teröriste karşı gerçekleştirilen OHAL ve KHK’ları eleştirdi.

Yetmedi!

Mehmetçiğin Afrin’e yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ şeklindeki skandal açıklamada bulundu.

Sağlık alanında çığır açan şehir hastaneleri otel konforuyla göz kamaştırırken, TTB sayıları sürekli artan şehir hastanelerinin Türkiye’de sağlık sisteminin sonu olacağına iddia etti.

Koronavirüs salgınında dünya tabip odaları aşı geliştirmek için gayret gösterirken, TTB “evde pratik maske yapımı” tarifi vermekle yetindi.

“Hükümet ölü sayısını gizliyor” diyerek korku pompaladı.

28 Eylül 2020’de ise PKK’nın örgüt  bülteni Özgür Gündem Gazetesinin Eski Genel Yayın Yönetmeni olan ve bir dönem ismi HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak geçen Rasime Şebnem Korur Fincancı TTB Başkanı seçildi.

CHP’nin devrik lideri Kılıçdaroğlu, geçmişte “Savaşın son bulması için Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulması gerekir” diyen Fincancı’yı makamında ağırlayarak “TTB’ye olan güvenimiz arttı” dedi.

Aidatını ödeyemeyen doktora 14 Mart Tıp Bayramı’nda haciz gönderen, yerli aşıya “solüsyon” diyen, pandemide doktorları sokağa döken ve hekimlerin yurt dışına kaçtığı iftirasını ortaya Şebnem Hanım ve ekibi bu güveni boşa çıkarmayarak önce Türk Tabipler Birliği’ni adeta PKK bürosuna çevirdi.

Ardından FETÖ'cü Tufan Aytav ile Youtube'da canlı yayına katıldı.

CHP’li Zonguldak Ereğli ilçe Belediyesi bu çalışmalarından ötürü Fincancı’ya “Sevgi, Barış ve Dostluk Ödülü” takdim etti.

Bunlarla yetinmeyen Şebnem Hanım envanterinde bulunmadığı halde TSK’ya, PKK’ya yönelik operasyonlarında “kimyasal silah kullandı” iftirası attı.

TSK’ya yönelik iftiraya sessiz kalmayan Başkan Erdoğan, “Bu sözler alçaklıktır, namussuzluktur, ahlaksızlıktır. Peşini bırakmayacağız.” dedi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "terör propagandası yapmak" suçundan gözaltına aldığı Fincancı’ya 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası verdi.

76 gün hapis yatan Fincancı, 11 Ocak’ta tahliye oldu.

Şebnem Korur Fincancı ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, dün parti merkezinde CHP’nin emanetçi Genel Başkanı Özel’i tebrik ettikten kısa bir müddet sonra Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen duruşma sonrası mahkeme kararıyla görevden alınarak yerine kayyım atandı.

Keşke 25 yıldır doktorların sorunlarından başka her şey ile ilgilenen TTB için bu doğru kararı vermek için çeyrek asır geçmesi beklenmeseydi!

Yorumlar35

  • Kul 1 yıl önce Şikayet Et
    İçersinde "TÜRK"kelimesi geçen her kişi ve her kurum Türk olup , Türkiyeyi çok sevmiş olsaydı PKK'lı Ahmet Türk MHP milletvekili olur, Türk Tabipler Birliği'de PKK'nın değil Türkiye'nin yanında olurdu...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • fahri Demirel 1 yıl önce Şikayet Et
    Kendi işini yapmayıp ülkenin aleyhinde olan her türlü eylem ve söyleme destek veren bir illegal örgütten farkı olmayan TTB derhâl kapatılmalıdır kapatılmalıdır
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Altay 1 yıl önce Şikayet Et
    Vatanımızı yıkmak isteyenlere bukadar demokrasi fazla.. Çok geç kalınmış bir karar
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Garip 1 yıl önce Şikayet Et
    Bu yazıyı sözde TTB özde vatan ve millet düşmanı olan hücreyi kapatması,lağvetmesi yada cezalandırması gereken kurum ve kuruluşlara postalamak lazım.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Hakan 1 yıl önce Şikayet Et
    Tabipler odası mı teröristler odası mı belli değil
    Cevapla Toplam 19 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat