Kavgalı eve kız, bu CHP’ye de oy verilmez!
- GİRİŞ16.02.2024 08:44
- GÜNCELLEME19.02.2024 08:59
CHP’de “parti için muhalefet” bir “tutku”dur.
Onlar kendi aralarında “kavga” etmeden yaşayamaz!
“Genel Başkanlık” koltuğunda kim oturursa otursun bu gerçek değişmez.
“Parti içi muhalefetin hedefi CHP'yi iktidara getirmek değil, parti içinde iktidar olmak” diyen Bülent Ecevit vaktiyle CHP’deki iç çekişmelerden çok çekti.
Siyasetteki başarısını hizip hareketlerine, kürsü ve delege oyunlarına borçlu olan Deniz Baykal da ancak bu şekilde yoluna devam edebildi.
Girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen oluşturduğu “mezhepçi delege” yapısı sayesinde partinin başında 13 yıl boyunca kalmayı başaran Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’deki iç çekişmelerden çok çekti.
Bu yüzden sürekli “CHP’yi yönetmenin zorluğundan” yakındı.
Ocak 2014’te, bir grup gazeteciyi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nde ağırlayan Kılıçdaroğlu, 3 yılda CHP’de çok şeyi değiştirdiğini söylese de, “CHP’yi yönetmek, Türkiye’yi yönetmekten daha zor” itirafında bulundu.
Kasım 2019’da, BİRKONFED İş Dünyası Konfederasyonunun "Ekonomi Değerlendirme Toplantıları" başlığıyla düzenlediği programa katılan Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada; "Emin olun, Allah inandırsın, devleti yönetmek CHP'yi yönetmekten çok daha kolaydır" diyerek, partisindeki başıbozukluktan şikâyet etti.
Kemal Bey son olarak 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2’ci tur seçimleri öncesi katıldığı Babala TV Mevzular Açık Mikrofon programında, “CHP bildiğiniz gibi bir parti değil. CHP’yi yönetmek Türkiye’yi yönetmekten zordur" ifadelerini kullandı.
Dediği gibi de oldu.
Geçmişte kendisini “baba” gibi gören “değişimciler” seçim hezimetinin ardından ardından isyan bayrağı açarak “sırtından hançerledikleri” Kılıçdaroğlu’nu kaşla göz arasında koltuktan indirdi.
Özgür Özel’in gelmesi ise hiçbir işe yaramadı.
CHP’de lider değişti ama parti içi mücadele kaldığı yerden devam etti.
Çünkü bu durum “eleştiri kültürü” olmaktan çıkıp, “hastalık” halini aldı.
CHP’liler hep birlikte hataları aramak yerine, birbirini yemeyi tercih ederler.
Bir dönem birlikte çalışma imkânı bulduğum yazar Lütfü Oflaz, CHP’lilerin birbirlerini yiyerek beslendiğini söylemiş ve “CHP’lilerin en sevdiği yemek, birbirini yemek!” tespitinde bulunmuştu.
Aslında bu durumun yeni olmadığını, CHP’nin kuruluşundan itibaren süregelen “genetik” bir bozukluk olduğunu Adnan Menderes hükümetlerinde görev alan ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki icraatıyla ün yapan Tevfik İleri’nin o meşhur açıklamasından anlıyoruz.
Merhum İleri, “Yüksek Adalet Divanı” denilen Yassıada’daki mahkemede “Anayasa’yı ihlal” davası görülürken der ki;
“Biz geldik, gidiyoruz... Bu memleketin menfaati için temenni ediyorum; Allah hiçbir iktidara, hatta bizzat Halk Partisi iktidarına bile, Halk Partisi gibi bir muhalefet göstermesin. Allah, CHP iktidarını bile CHP muhalefetinden korusun!”
Evet!
İşte böyle bir “demokrasi kültürüne(!)” sahip olan ve hem muhaliflerine hem de kendi üyelerine hayatı zindan eden CHP, yine aynı hastalığın pençesine düşmüş durumda.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğundan indirildiği günden beri CHP “cadı kazanı” gibi fokur fokur kaynıyor.
Parti içerisindeki adaylık tartışmaları ve rant kavgaları aldı başını gidiyor.
Yeniden aday gösterilmeyen çok sayıda belediye başkanı peşi sıra CHP’den ayrılıyor.
Ömrünün 40 yılını CHP için feda ettiğini söyleyen Gürsel Tekin, “Bunlar değişimci değil çürümüş adamlar” diyerek Özel-İmamoğlu ikilisine saydırıyor.
Son olarak “yaptığı uyarılara rağmen parti örgütlerinin vicdanını yaralayan uygulamaların devam ettiğini” söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Koza Yardımcı, görevinden istifa ettiğini duyurdu.
İstanbul’daki aday tanıtım toplantısına İmamoğlu ile arası açık olduğu için katılmayan Özgür Özel, İzmir’de düzenlediği törenle CHP’nin adaylarını tanıttı ama bu defa da mevcut Belediye Başkanı Tunç Soyer, yeniden aday gösterilmediği için programa katılmadı.
Birileri bu yaşananlara “parti içi demokrasi” gözüyle bakabilir ama…
Aslında herkes gerçek sebebin “rant kavgası” olduğunu biliyor.
Koltuğu kaybeden veya kendi adayını dikte edemeyen anında yeni bir cephe açıyor.
Anadolu’da "Kavgalı eve kız vermezler!” diye güzel bir söz vardır.
Dolayısıyla kendi aralarında çatışan, birbirleriyle mücadeleyi tatmin aracı haline getiren CHP’lilere de oy verilmemelidir.
Zira kavgalı eve giden bir gelinin huzur bulaması söz konusu olmayacağı gibi…
Birbirlerini yemekten çekinmeyen CHP’lilerin de ele geçirdikleri belediyeleri arenaya çevirmeyeceklerini düşünmek safdilliktir.
Üstelik 2019 seçimlerinde CHP’ye emanet edilen ve 5 yılda soyulup soğana çevrilen belediyelerde bu tür kavgaların sayısız örneğini gördük.
CHP İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, "aptal, şizofren, müteahhit kafalı" dediği ortaya çıkmadı mı?
Özetle:
Lafa gelince “Sosyal demokrasiye iman ettiklerini” söylemekten çekinmeyen CHP’lilerin anladıkları tek şey kavga ve gürültüden ibarettir.
Dolayısıyla kavgaların “tutku” haline geldiği bir partiye teslim edilen belediyeler de kesinlikle huzur bulmayacaktır.
Buna, önceki gün kameralar karşısında birbirlerini yumruklayan Meral Akşener’in partisi “İP” de dâhildir!
Zekeriya Say / Haber7
Yorumlar20